Araştırmalar Aspirin’in kansere karşı koruyucu etkisi olduğunu gösteriyor ama nasıl önlediği iyi bilinmiyor... Fakat şu gerçek, kanser riskini etkileyen en önemli faktör, Aspirin’e ne zaman başlanıldığı... İşte ayrıntılar
Aspirin’in kalp ve damar hastalıkları üstündeki etkisi konusunda kimi birbiriyle çelişen, kafaları karıştıran birçok araştırma var. Önce ‘40 yaşın üstünde Aspirin’ herkese yararlı dendi, sonra ‘Aman kanama yapıyor’ denip yalnız kalp hastalarına tavsiye edildi. Bu hafta gazetelerde ‘kanser olmak istemiyorsanız Aspirin alın’ haberleri vardı. Doğrusu bunda şaşılacak pek bir şey yok, Tıpta bugün doğru bildiklerimizin, yarın tam öyle olmadığını ortaya çıkması istisna değil.
2010’da Aspirin hakkında bildiklerimizi şöyle özetleyebiliriz: Damar sertliği hastalığı bulunanlarda, kalp krizi, baypas ameliyatı veya stent işlemi geçirmiş veya kalp damar hastalığı riski yüksek olanlarda Aspirin’in yararı büyük; düzenli ve hayat boyu alınmalı. Yukarıda saydığım özellikleri olmayanlarda ise durum farklı. Aspirin’in yan etkileri özellikle mide bağırsak kanamaları göz önüne alındığında net yararı olduğunu söylemek güç.
Son 2 yıl içinde yayınlanan araştırmalar, kalp damar hastalığı olmayanlarda kalp krizini önlemek için verilecek Aspirin’in yararlı ama aynı oranda da riskli olduğunu gösterdi. Yani yararı zararından fazla değil. Bu ‘Aspirin birincil korunmada kullanılmamalı’ demek değil. Kalp krizi riskinin bir kefeye, kanama riskinin öbür kefeye konulup dikkatlice tartılması gerektiği anlamına geliyor. Değişen tavsiyelerin yarattığı kafa karışıklığı, bu hafta gelen “Aspirin kanserden koruyor” haberiyle daha da arttı.
Kullandığınız süre önemli
Oxford Üniversitesi’nden bir nöroloji profesörünün önderliğinde Britanyalı ve Japon bilim insanları 1970’den bu yana yapılmış 8 önemli Aspirin çalışmasını bir araya getirip değerlendirdi. Bu araştırmaların hepsinde hastaların yarısına Aspirin, yarısına boş ilaç (plasebo) verilmişti. Amaç Aspirin alanlarda kalp krizi, inme ve kalpten ölüm riskinin azalıp azalmadığını öğrenmekti. En azı 4 yıl olmak üzere uzun süre izlenen hastalardan hayatını kaybedenlerin ölüm nedenleri ayrıntısıyla kaydedilmişti. 25 binden fazla kişinin incelendiği 8 araştırma uzun süre Aspirin içenlerde yıllar sonra kanserden ölümlerin azaldığını gösterdi. Kan veya lenf bezlerini tutan kanserlerde bir azalma yoktu. Ama birçok organın kanserinde Aspirin ile ortalama yüzde 20 düşüş elde edildi.
Peki nasıl önlüyor?
Aspirin’in kanserleri nasıl önlediği iyi bilinmiyor. Vücutta kanser dahil birçok derde zemin hazırlayan yangıyı azaltarak etki yaptığını düşünenler var. Bazı laboratuvar deneyleri ise Aspirin’in DNA üstündeki etkisinin önemli olduğunu gösteriyor. Hücreler çoğalırken, bazen genç hücrenin DNA’sında hasar olabiliyor. Kanserin ilk adımı olabilecek bozuk DNA’lı hücreyi, vücut ya tamir ediyor ya da o hücre intihar ediyor. Aspirin hem onarıma hem de intihara yardım ediyor. Böylece hasarlı DNA taşıyan hücrenin çoğalıp kanser oluşturmasını önlüyor. Aspirin’in hammaddesi olan salisilatın tümör oluşumunu önlediğine dair bilgiler 50 yıl öncesine dayanıyor. Yıllar içinde, özellikle sindirim sistemi kanserleri üzerine etkili olduğunu yönünde veriler ortaya çıktı. Son 2 yıl içinde Aspirin’in kalın bağırsak kanseri riskini üçte bir oranında azalttığını gösteren kuvvetli kanıtlar elde edildi. Geçen hafta ünlü Lancet dergisinin elektronik baskısında yayınlanan yukarıda sözünü ettiğim çalışma, yarım yüzyıldır birikmekte olan bilgilerin güvenilirliğini artırdı. Hem hasta sayısının büyüklüğü, hem hastaların uzun süre takip edilmesi, en önemlisi randomizasyon yöntemiyle (hastaları rastgele Aspirin veya boş ilaç grubuna ayırma) yapılmış olması bu çalışmanın değerini artırıyor.
1898
1898’de piyasaya sürülen Aspirin’in yüzyıl sonra bile bilinmeyen etkileri olduğunu öğreniyoruz.
Ne yapılmalı?
Kanser uzmanları araştırma sonuçlarının önemi konusunda hemfikir. Lâkin “Artık kanserden korunmak için belli yaşın üstünde herkesin Aspirin alması gerek” demiyorlar. Onun yerine “İnsanlar Aspirin almaya başlamak isterlerse doktorlarına danışmalı” diyerek topu aile hekimlerine atıyorlar. Doktorların bu kararı nasıl verecekleri konusunda yuvarlak lafların ötesinde, şimdilik kılavuzluk yapacak ciddi bir metin yok.
Kalp ve damar hastalığı olanlar, vücutlarının herhangi bir yerinde damar sertliğine bağlı sorunu bulunanlar ya da yüksek riskli kişilerin zaten Aspirin almaları gerekli. Yakın akrabalarında sindirim sistemi veya akciğer kanseri olanlar için de Aspirin yararlı. Böyle sorunları olmayanlarda karar vermek kolay değil. Karar vermeden önce mutlaka doktora danışıp, yarar zarar oranını iyi hesap etmek gerek.
20 yıl sonra bile etkili!..
Çalışmalarda 10 binden fazla hasta 20 yıldan daha uzun bir süre izlenmişti. Araştırmacılar 2 yıl tozlu arşivlerde bu hastaların takip notlarını arayıp buldu. Birçok hasta araştırma bittikten sonra ilacı bırakmıştı. Buna rağmen Aspirin’in kanser önleyici etkisi 20 yıl sonra bile devam ediyordu. Hastaların çoğuna 75 ile 100 mg arasında Aspirin verilmişti. Daha yüksek doz verilenlerde koruyucu etkinin değişmediği görüldü. Çiğnenen ve yutulan Aspirin arasında da bir fark yoktu. Kanser riskini etkileyen en önemli faktör, Aspirin almaya ne zaman başlanıldığıydı. Örneğin Aspirin araştırmalarının başlangıcından sonraki ilk 4 yıl içinde bir etki yok. 5 yıldan sonra Aspirin’in yararı görülmeye başlandı. 7 yıldan sonra koruyucu etki çok daha belirgin.