Eskişehir ve çevresindeki okullarda araştırma yapan bilim insanları, 7-18 yaş arasındaki 4 bin çocuğun yarıya yakınında ileride kalp damar hastalığı oluşumunu kolaylaştıracak en az 1 risk faktörü olduğunu saptadı. Her 9 çocuktan birinde 2 risk faktörü bulundu. Anne ve babanın sağlık durumunun küçücük yavrulara yansıdığı ortaya çıktı
İki hafta önce İstanbul’da kalp damar hastalıkları konusunda iki ilginç toplantı yapıldı. Biri daha çok kalp cerrahisine odaklanan, diğeri kalp hastalıklarını balon ve stent gibi yöntemlerle tedavi etme üzerine yoğunlaşan bu toplantılardan ilki Pendik’te, diğeri Yeşilköy’deydi. İstanbul’un iki ucundaki bilimsel paneller, gerek Türkiye’den gerek yurt dışından gelen birçok seçkin araştırmacı uzman doktorun katılımıyla zenginleşti.
Profesör Sir Magdi Yacoub
Türkiye Kalp Hastalıkları ve Kalp-Akciğer Hastalıkları Vakfı’nın düzenlediği cerrahi ağırlıklı toplantının en önemli özelliği Prof. Dr. Magdi Yakup’un onuruna yapılıyor olmasıydı. Türkiye’nin önde gelen bazı cerrahlarının da yanında bulunup feyz aldığı Yakup, tıp çevrelerinde hayranlık ve derin saygıyla anılan bir isim. Kraliçe Elizabeth’in “Sir” unvanı verdiği, Mısır asıllı bu İngiliz cerrahının haklı bir ünü var.
Mısır’da doğup babasının değişen görevleri nedeniyle ülkesinin dört bir yanındaki halkı yakından tanıma olanağı bulmuş ve gördüklerini hiç unutmamış. Bu anıların ışığında başarılarla dolu kariyerinin son aşamasını Mısır ve diğer ülkelerin yoksul insanlarına sağlık hizmeti götürmeye adamış.
1950’lerin sonunda genç bir doktor olarak Kahire’den Londra’ya geldiğinde aşılması çok zor duvarlarla karşılaşmış. Yılmamış. Büyük Britanya tıbbındaki katı hiyerarşiye rağmen kendini kabul ettirip kalp naklinin gelişmesinde, kalp kapak hastalıklarının tedavisinde, kalp hastalarında bağışıklık sisteminin rolünün aydınlatılmasında birçok ilke imza atmış. Halen bilimsel çalışmalarını Londra’da, kendi adıyla anılan araştırma enstitüsünde sürdüren bu 76 yaşındaki enerjik delikanlı, bir yandan da Mısır’dan Jamaika’ya, Katar’dan Habeşistan’a koşturuyor. Doğuştan kalp hastası olan yoksul çocukların derdine deva olacak sistemler yaratıyor.
Kardiyologlar Yeşilköy’de tedavideki yenilikleri tartıştı
Yeşilköy’de İstanbul Girişimsel Kardiyoloji Akademisi’nin düzenlediği toplantıda, kalp damar hastalıklarının stent ve balonla tedavisindeki yenilikler tartışıldı. İki günlük bilimsel etkinliğin en heyecan verici yönlerinden biri başarılı genç araştırmacılara verilen ödüllerdi. Baş editörlüğünü Osman Gazi Üniversitesi Kardiyoloji Ana Bilim Dalı’nın kurucu hocası Prof. Dr. Bilgin Timuralp’in yaptığı, Anadolu Kardiyoloji Dergisi’nde yayımlanan en iyi özgün araştırmalara verilen, Eskişehir ETİ Şirketler Topluluğu’nun desteklediği bu güzel teşvik ödülleri önümüzdeki yıllarda da verilmeye devam edecek.
Damar, hastalık olmadan da daralır
Kalp kasına kan götüren koroner damarlar, büyük atardamar aorttan çıktıktan sonra kalbin dış yüzeyi üstünde bir ağacın dalları gibi yayılırlar. Ameliyat sırasında kalbe bakılınca bu damar sistemi kolayca görülür. Bazen bu damarlardan biri, çoğunlukla kalbin önündeki damar, yüzeyden ayrılıp kalp kasının içine dalar, sonra tekrar yüzeye çıkar (siyah oklar). Yani karayolunun dağın içine girip çıkan bir tünel halini almasına benzer bir durum.
Kalp kasıldıkça damarın kas içinde kalan bölümü büzüşüp daralıp, kalp gevşeyince genişlerse kan akımı engellenebilir (sarı oklar). Üstünde köprü gibi olan kasın baskısından etkilendiği için bu duruma “kalp kasının köprülemesi” denir. Bu durum birçok kişide hiçbir şikâyete yol açmasa da, bazen ciddi sorunlar doğurabilir. İşte, Dr. Duygu ve arkadaşlarının çalışmaları bu ilginç alana ışık tutuyor.
Birincilik ödülüne layık görülen Doç. Hamza Duygu, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde öğretim üyesi olarak çalışıyor. Ödüle layık görülen çalışmasını Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde yapmış. Araştırması, damar sertliği olmadan da göğüs ağrısına, hatta kalp krizine yol açabilecek bir damar sorunuyla ilgili.
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde 5 yıl boyunca yapılan tüm koroner anjiyografileri (halk arasında kısaca anjiyo denilen kalbi besleyen damarların filminin çekildiği test) inceleyen Dr. Duygu ve arkadaşları, kalp ağrısı olan 71 kişide sorunun kalp kası içine dalmış olan damar bölümünün büzülmesine bağlı olduğunu gösterdi. Ortalama yaşın 51 olduğu bu hastaların yarısından fazlasının damarlarında, köprüleme denilen, kasılan kalbin sıkıştırmasına bağlı daralma dışında hiçbir anormallik yoktu. Damar sertliği yoktu ama hastaların bazılarında kalp krizine varan kanlanma bozuklukları vardı.
Dr. Duygu ve arkadaşları makalelerinde, göğüs ağrısıyla hastaneye gelen genç hastaların anjiyolarında damar sertliği olmamasının her zaman hiçbir sorun olmadığı anlamına gelmediğini belirtiyorlar. Bazı kişilerde göğüs ağrılarının damarın kalp kasının içinde sıkışıp kalmasına bağlı olabileceğine dikkat çekiyorlar. Bu durumun damar sertliğinin oluşumunu ve ilerlemesini hızlandırabildiğini belirterek, bu nedenle önlem alınması gerektiğinin altını çiziyorlar.
Eskişehir’de 4 bin çocuk tarandı
İkincilik ödülünü Eskişehir Osman Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Kardiyolojisi Bilim Dalı öğretim üyelerinden Prof. Dr. Birsen Uçar aldı. Uçar ve arkadaşları, Türkiye’de okul çağı çocuklarının ileride kalp hastası olmalarına yol açabilecek risk faktörlerini araştırdı.
Araştırma ekibi, Eskişehir ve çevresindeki okullara giderek rasgele seçtikleri 7-18 yaş arası 4 bin öğrenciyi inceledi. Günlük yaşamdaki hareketlilikleri, ailelerinde kalp damar hastalığı olup olmadığı, sigara içip içmedikleri sorgulandı. Boyları, ağırlıkları, vücut yağ oranları, tansiyonları ölçüldü, kan kolesterolü düzeyleri saptandı. Tabii, tüm bunlar ebeveynlere ve çocuklara araştırma anlatılıp rızaları alındıktan sonra ve okul yetkililerinin izniyle yapıldı.
Damar sertliğinden korunma çocuklukta başlar
4 bin çocuğun yarıya yakınında ileride kalp damar hastalığı oluşumunu kolaylaştıracak en az 1 risk faktörü olduğu bulundu. Her 9 çocuktan birinde 2 risk faktörü vardı. Ailelerinde kalp hastalığı olması hesaba katıldığında zaten ciddi olan risk faktörü sıklığının daha da fazlalaştığı görüldü.
Uçar ve arkadaşlarının çalışması, başka ülkelerde yapılmış benzer araştırmalar gibi çocuklarımızın kalp damar sağlığına dikkatle eğilmemiz gerektiğini gösteriyor. Çünkü çocukluktaki risk faktörleri, 30’lu, 40’lı, 50’li yaşlarda kalp krizi geçirme ve kalp hastalığı sonucu oluşan erken ölüm riskini artırıyor.
Eskişehir ve çevresinde yapılan bu bilimsel çalışmanın ortaya koyduğu, ilginç olan başka bir veri de çocukların anne babalarından etkileniyor olmalarıydı. Ebeveynleri, özellikle babaları fazla kilolu ve şişman olan ya da kan kolesterolü yüksek olan çocuklarda daha fazla risk faktörü olduğu saptandı. Bu gözlem bir ölçüde kalıtımla açıklanabilse de, bir arada yaşayan ailenin hayat tarzı ve beslenme alışkanlıklarının da önemli rol oynadığı inkâr edilemez.
Son söz: Çocuklarımızı kalp damar hastalıklarından korumak istiyorsak, erkenden önlem almamız gerekiyor. Onların yaşam boyu sağlıklı beslenmelerini, kilo almamalarını, hareketli bir hayat sürmelerini, sigaradan uzak durmalarını sağlamak için, anlatarak öğretmeye çalışmak yerine davranışlarımızla örnek olmalıyız.
4 bin öğrenci üstünde yapılan araştırma, damar sertliğine bağlı kalp damar hastalıklarının oluşumunu kolaylaştıran faktörlerin çocuklarda hiç de ender olmadığını gösterdi. Bu grafikte her 100 çocuktan kaçında anormal değerler elde edildiği görülüyor.