Prof. Dr. E. Murat Tuzcu

Prof. Dr. E. Murat Tuzcu

murat.tuzcu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Hava kirliliği ve trafik sıkışıklığı kalp krizinin tetiğini çekiyor. Her gün milyonlarca insan egzoz dumanındaki zararlı maddeleri soluyor, trafikte çaresizlik içinde bunalıyor. Böylece, iki tetikçi silahlarını sadece bir iki kişiye değil tüm topluma çevirmiş oluyor...

Sağlıkla ilgili konuşma ve tartışmalarımızın odağında çoğu kez kişisel sağlığımız vardır. Yaşam tarzımızın, alışkanlıklarımızın, kalıtımdan genel özelliklerimizin geleceğimizi nasıl etkileyeceğini merak ederiz. Çoğumuz için toplum sağlığı her zaman ön planda olan bir konu değildir. Birkaç hafta önce, İstanbul’da içinden çıkılmaz trafiğin ortasında kaplumbağa hızıyla ilerleyen bir otomobilin içinde otururken bunları düşündüm. Taksim ile Maslak arasında 2.5 saat süren yolculukta, pencereyi açtığım zaman, genzimi yakan egzoz dumanını hissedip hemen kapatıyordum. Mutlaka katılmam gereken toplantıya epeyce geç kalacağımdan endişeleniyor, daha hızlı gitmek için elimden bir şey gelmediği için de sinirleniyordum. Bir yandan da, bıktırıcı trafik tıkanıklığı, egzoz dumanı ve hava kirliliği acaba sağlığımı etkiliyor mu diye düşünüyordum. Sadece ben değil, çevremdeki arabalarda bulunan ve yollarda yürüyen binlerce kişi nasıl etkileniyordu acaba? Dahası, o saatte İstanbul’da benzer koşullarda olan milyonlarca kişi vardı...

Kokain, kalp krizi nedeni
Bu sorulara cevap ararken birçok açıdan bakmak gerek. Trafik ve hava kirliliği kalp damar hastalığına yol açar mı? Var olan hastalığın hızla ilerlemesine neden olur mu? Bu olumsuzluklar toplum sağlığımız açısından ne kadar önemlidir?
Ünlü tıp dergisi Lancet’in bu haftaki sayısında bu sorulara cevap arayan bir bilimsel makale yayımlandı. Bu ilginç araştırmada Belçikalı ve İsviçreli bilim insanları, son 40 yılda kalp krizinin tetiğini çeken etkenler nelerdir sorucuna cevap arayan bilimsel çalışmaları bir araya getirdiler. Tetikçilere iki açıdan baktılar. Önce tetiği çeken etkenin ne kadar güçlü olduğu üstünde durdular. Daha sonra, söz konusu etkenlerden her birinin toplumda ne kadar yaygın olduğunu araştırdılar.
En kuvvetli etkenin kokain olduğunu gördüler. Bir kişi kokain çekerse, birkaç saat içinde kalp krizi geçirme riski neredeyse 25 kat artıyor. Lakin, bu en güçlü tetikçinin toplumsal etkisi fevkalade az. Çünkü kullanımı çok sınırlı. Bir araya getirilen 40 araştırmanın yapıldığı toplumlarda 100 kişiden biri kokain kullanıyor. Bu oran ülkemizde çok daha düşük.

Haberin Devamı

Hava kirliliği ve trafik kalp krizini tetikliyor


Ev ve sanayi kuruluşlarının bacalarından çıkan dumanlar, araba egzozlarıyla birlikte soluduğumuz havayı kirletiyor. Kalp krizi oluşturma etkisi zayıf da olsa toplumun geniş kesimlerini etkilediği için birçok kişinin hastalanmasına yol açıyor. Buna karşılık çok az kişide görülen (resimde 2 kişide) güçlü etkenler, o kişiler için çok önemli risk oluştursa da toplum için ciddi bir tehlike yaratmıyor. Toplum sağlığımıza yönelik, trafik ve hava kirliliğinden başka tehditler de var. Besin endüstrisinde bolca kullanılan tuz, hidrojen katılmış yağlar (trans-fat), pasif sigara içiciliği bunlardan bazıları. Milyonları etkileyen bu olumsuzlukları biraz olsun azaltabilsek toplum sağlığımızı önemli ölçüde iyileştirebiliriz.

Haberin Devamı

Gündelik yaşamdaki tehdit
Kokainin aksine, hava kirliliği tam tersi bir tablo çiziyor. Kalp krizinin tetiğini çekiyor ama bu etkisi oldukça hafif. Tek tek kişileri düşünürsek, “Hadi canım sen de, kalp krizi riskinin yüzde 3-5 artmasının ne önemi var” diyebiliriz. Ama milyonlarca insanın her gün bu zararlı ortamda saatler geçirdiğini düşünürsek, toplum sağlığına yönelik tehdidin boyutu anlaşılır. Kalp krizinin tetiğinin çekilmesinde hava kirliliği kadar etkili olan bir diğer durum da trafik sıkışıklığı. İkisi birbiriyle yakından ilgili. Binlerce arabadan çıkan egzoz dumanının içinde havayı kirleten birçok madde var. Trafik sıkışıklığının yol açtığı çaresizlik ve kızgınlık duyguları solunan havanın olumsuz etkisiyle birleşince ortaya acımasız bir tetikçi çıkıyor. Kim bilir her gün kaç İstanbullu bu tetikçiler tarafından vurulup kalp krizi geçiriyor. Eminim, hastaneye kaldırılırken hastanın ve yakınlarının aklına son darbeyi vuran etkenler gelmiyordur.

Haberin Devamı

Trafikteki çaresizlik kalbe zararlı
Hava kirliliğinin ve trafik sıkışıklığının suçları yalnız tetikçilik yapmalarından kaynaklanmıyor, krizin oluşması için gerekli ortamın hazırlanmasına da önemli katkıları oluyor. Olumsuz koşullarda geçirilen birkaç saatten sonra kalp krizinin oluşabilmesi için kalp damarlarında uygun bir zemin olması gerek. Ağır bir darlık oluşturmasa ve belirti vermese de, uzun yıllar içinde yavaş yavaş gelişen damar sertliği bu zemini oluşturuyor. Hava kirliliği ve trafiğin yarattığı stres bu sürecin hemen her evresinde etkili oluyor. Özetlemek gerekirse, büyük kentlerimizin birçoğunda insanların her gün içinde yaşadığı ortam, hem damar darlığının sinsi sinsi oluşup ilerlemesinde hem de hazırlanan kalp krizinin tetiğinin çekilmesinde rol oynuyor. Tek tek kişileri düşündüğümüzde bu roller çok küçük görünse de, etkiledikleri kitlenin büyüklüğü göz önüne alındığında toplum sağlığına ne denli ciddi bir tehdit oluşturduklarını anlıyoruz. Toplum sağlığının böylesine etkilenmesinin her yıl milyarlarca
liralık milli servet kaybına yol açması da sorunun başka bir yüzü.

Hava kirliliği ve trafik kalp krizini tetikliyor

Bizden beklenenler ve talep edilenler arttıkça ve bunları yerine getirmek için elimizden gelen pek bir şey yoksa, yani kontrol bizde değilse, stres düzeyimiz yükselir. Trafik sıkışıklığı buna çok güzel bir örnek. Gecikmemeniz gereken bir randevunuz var ama resimdeki arabalardan birinin içinde elinizden hiçbir şey gelmeden bekliyorsunuz. İşte sağlığınızın düşmanı stres.

Kalbimiz nasıl etkileniyor?
Trafiğin stresi ve hava kirliliği, damarlarda yangı oluşturur, büzüşme ve kolay pıhtılaşmaya yol açar. Damar sertliği plağının gelişmesi kolaylaşır. Aynı etkiler günün birinde, plağın örtüsünün incelip yırtılmasına, plağın üstünde pıhtı oluşmasına yol açar, damar tıkanır. Böylece kalp krizinin tetiği çekilmiş olur.

Son 20 yıl içinde kömür yerine doğalgazla ısınmaya ağırlık verilmesi, benzin kalitesinin artırılması soluduğumuz havanın daha temiz olması yönünde önemli yararlar sağladı. Buna karşılık gelişen endüstrinin yarattığı atıklar ve her gün trafiğe katılan binlerce yeni aracın etkisi ise ters yönde. Her gün yüzlerce yeni aracın katılmasının giderek çekilmez hale getirdiği trafik de bu olumsuz ortamı daha da kötüleştirdi.

Ne yapmalı?

Toplum sağlığımızı etkileyen bu ve benzeri faktörlerin ortak bir noktası var. Tek başına, sadece kişisel çabayla hiçbirini değiştirmeye olanak yok. Yaşam koşullarımızın sağlığımızı tehdit eder değil iyileştirici olması için elbirliğiyle çalışmaktan başka çare yok. Çözümün tümünü devletten beklememek gerek. Üniversitelerin, akademik kurumların, sivil toplum örgütlerinin, yerel yönetimlerin yapabileceği birçok şey var. Hepimizin bu çabaya katılması sonuca ulaşmayı kolaylaştıracaktır. Sorunları öğrenip değiştirilebileceği bilincine vararak işe başlayabiliriz.