Günümüzde birçok iltahabi hastalığın tedavisinde kullanılan kolşisin, binlerce yıldır bilinen bir ilaç. Gut hastalarının dermanı olan kolşisin, son yıllarda kardiyologların gözdesi haline geldi. Kalp zarı iltahabının ve ameliyat sonrası çarpıntılarının çaresi olan bu ilaç, kalp krizi ve inmeyi önlemek için de kullanılacak
Kolşisin, tedavisi zor hastalıklarda kullanılan bir ilaçtır. Karın ağrısı ve ateşle seyreden akdeniz hummasından karaciğer sirozuna, Türk hekimi Hulusi Behçet’in adıyla anılan hastalıktan guta kadar birçok rahatsızlığın tedavisinde bu ilaçtan yararlanılır. Kolşisin eski çağlardan beri bilinen şifalı bir maddedir. Adı 3 bin yıl önceki eski mısır yazıtlarında geçer. Aydın yakınlarındaki Tralles antik kentinde doğmuş olan Bizans’ın ünlü hekimi Trallesli Alexander 12’nci kitabında kolşisinin gut hastalığına iyi geldiğini yazar.
Tarihte zengin hastalığı olarak bilinen gut, aralarında Fatih Sultan Mehmet’in de bulunduğu birçok imparatoru canından bezdiren çok ağrılı bir eklem iltahabıdır. Bazı tarihçilere göre, Trallesli Alexander Ayasofya’nın mimarı olan öz ağabeyi Anthemius’un hamisi İmparator Jüstinyen’in gut hastalığını kolşisinle tedavi etmiştir. Tarihte kolşisinle tedavi edilmiş olanlar kadar zehirlenip öldürülmüş şahsiyetler de vardır.
Kolşisin içeren zambaklar o kadar zehirlidirler ki, eski çağlarda düşmanlarını alt etmek icin askerler bu bitkilerin usaresini sürerlermiş oklarının ucuna. Çoğu zehir, azı ilaç olan birçok madde gibi, kolşisinin bugün bildiğimiz tarzda hap olarak kullanılması 20’nci yüzyılda başladı. O zamandan bu yana, derman olduğu hastalıklara sık sık bir yenisi ekleniyor.
Bilimsel adı ‘Colchium Autumnale’ olan güz çiğdeminin çiçekleri güzel olduğu kadar zehirlidir de. Yeraltındaki soğanı da öyle. Adını, antik çağda Doğu Karadeniz sahilindeki Kolşis ülkesinden alır. Kolşisin içeren bitkileri yiyenlerde ölümcül zehirlenmeler ortaya çıkar.
Kalp kesesinin iltihabına çare
Kalp ince bir kumaştan yapılmış, tıbbi adı perikard olan bir kesenin içinde yer alır. Solda MR ile çekilmiş kalbin kesit resminde incecik görülen bu zar(oklar) bir kitap sayfasından kalın değildir.
Perikardın iltahaplanmasına perikardit denir. En sık rastlanan nedeni basit bir virüs enfeksiyonudur. Çoğu zaman nedeni bilinmez. Bazı bağışıklık sistemi hastalıklarında mikropsuz perikardit oluşur. Kalp ameliyatlarından sonra da yangı nedeniyle benzer bir tablo ortaya çıkabilir.
Perikarditte yangı nedeniyle zar kalınlaşır. Alttaki MR resmindeki gibi kızgın bir görünüm alır, kesenin içinde sıvı toplanır.
Kalbin içinde bulunduğu kesenin yangısına (mikroplu veya mikropsuz iltahabı) perikardit denir. Bu hastalık kolayca tedavi edilebildiği gibi baş edilmesi zor bir dert haline de gelebilir. Tedavide romatizmal hastalıklarda kullanılan ağrı kesici ve iltihap baskılayıcı ilaçlar ilk sırada yer alır. Bazen kortizon içeren ilaçlara gerek duyulur.
Tedaviyle kontrol altına alınan perikardit bazen çok inatçı olur, ilaçlar kesilince belirtiler yeniden ortaya çıkar. Kolşisin bu hastalarda çok etkilidir. Hastalığın ana nedeni olan yangının kontrol altına alınmasında önemli rol oynar.
Kalp ameliyatı sonrası yangı
Ne tür bir kalp ameliyatı olursa olsun, cerrahi işlemden sonraki günler ve haftalar içinde kalp çarpıntılarına çok sık rastlanır. Tıbbi adı atriyal fibrilasyon olan kalbin hızlı ve düzensiz attığı durum her üç hastadan birinde görülür. Çoğu zaman bu çarpıntı altta yatan kalp hastalığına değil kalbin ameliyat sırasında ellenmesine ve vücudun verdiği yangı cevabına bağlıdır. Kolşisinin bu tip çarpıntının ortaya çıkmasını önlediğine dair bilimsel veriler birikiyor.
Yangı: Ameliyat sırasında, geçici de olsa dokular yaralanır. Vücut kendini korumak ve onarmak için yangı mekanizmasını harakete geçirir. Normalde yararlı olan bu tepki, bazı hastalarda çok aşırı olur, ya da çok uzun sürer. “Kaş yapayım derken göz çıkarmak” denilebilecek bir durum oluşur. Ameliyattan haftalar sonra hasta ateş, göğüs ağrısı ve soğuk algınlığını andıran şikâyetlerle doktora gider. Yapılan inceleme sonunda mikroplu bir hastalık olmadığı anlaşılır. Sorunun temelinde yatan olay, perikardı ve çoğu zaman akciğerlerin çevresindeki zarı da tutan şiddetli yangıdır. Kolşisinin bu durumda yarar sağladığını gösteren birçok bilimsel çalışma var.
İtalyan, Amerikan ve İsrailli bilim adamları, Avrupa Kalp Dergisinde 2010 yılında yayınladıkları araştırmalarında, kalp ameliyatı olan 360 hastayı incelediler. Rastgele oluşturdukları iki gruptan birine ameliyattan sonra dört hafta boyunca kolşisin diğerine boş hap (plasebo) verdiler. Bir yıl içinde, boş hap alan 100 kişiden 21’inin, kolşisin alanlardan sadece 9’unun kalp damar sağlığının bozulduğunu gördüler. Kolşisin tedavisinin yararını gösteren bu sonuçlar geniş yankı uyandırdı.
Ameliyat sonrası çarpıntı:
Kalp ameliyatlarından sonra sık görülen atriyal fibrilasyon denilen çarpıntı hastaları ve ailelerini korkutan bir durum olsa da çoğu zaman hayat tehdit edici bir komplikasyon değildir. Ama, boş verilecek bir çarpıntı olarak da görülmemelidir. Tedavisi mümkün olsa da en iyisi hiç ortaya çıkmamasıdır. Bu amaca ulaşıp ameliyat sonrasında görülen atriyal fibrilasyonu önlemek için de kolşisinden medet umuluyor.
Yukarıda sözünü ettiğim 360 hastalık bilimsel çalışma bu umudu destekleyen sonuçlar verdi. Araştırma sonuçları ameliyattan sonra boş hap alan 100 kişiden 22’sinde, kolşisin alanların sadece 12’sinde atriyal fibrilasyon oluştuğunu ortaya koydu. Uzmanlar bu sonuçları çok ümit verici bulsalar da, tüm kalp ameliyatlarından sonra kolşisin kullanılması için vaktin henüz erken olduğunu söylüyor. Daha büyük çalışmalarda sonuçların teyit edilmesi ve yan etkilerin dikkatle incelenmesi gerektiğini belirtiyor.
500 hastanın en az 3 yıl izlendiği çalışmada kolşisinin yararının her yıl arttığı, 4 yılın sonunda boş hap alan 100 hastanın 16’sında, kolşisin alanların ise sadece 5’inde kalp damar sorunu çıktığı görüldü.
Kolşisin kalp krizinde de yararlı
Kolşisinin yararını gösteren en yeni araştırma Amerikan Kalp Birliği’nin kasım başında yapılan yıllık bilimsel toplantısında açıklandı. Kalp damarlarında darlığı olduğu bilinen 500’den fazla hasta rastgele iki gruba ayrıldı. Bir gruba iki yıl boyunca kolşisin verildi, diğer gruba da boş ilaç. Ne hasta ne de doktoru hangi grupta olduğunu biliyordu.
Üç yıllık takibin sonunda kolşisinin araştırmacıları da şaşırtacak ölçüde etkili olduğu görüldü. Sunumu dinleyen kardiyologlar bir yandan araştırmayı yapan Avustralyalı bilim insanlarını kutlarken bir yandan da bu tedavinin yaygın olarak tavsiye edilebilmesi için sonuçların çok daha geniş araştırmalarda teyit edilmesi gerektiğinin altını çizdiler. İstanbul’dan değerli bir meslektaşımın belirttiği gibi dünyanın önde gelen akademik kalp damar hastalıkları merkezlerinde sözü edilen büyük araştırmaların planlandığından eminim.
Yine genç meslektaşımın dediği gibi, Türkiye’deki akademik merkezlerde böyle bir araştırma için gerekli şartlar mevcut. Kolşisin gibi eski ve ucuz bir ilacın etkili ve güvenli olduğunu kanıtlayacak bir bilimsel çalışma yapılacak olursa hem ülkemizdeki hem tüm dünyadaki milyonlarca kalp damar hastası yarar görecektir.
Nasıl etki yapıyor
Kolşisinin yararlı etkilerini nasıl yaptığı tam olarak bilinmese de yangıda baş aktör olan akyuvarları baskılayarak bu hedefe ulaştığı düşünülüyor. Mikroskopla çekilmiş resimlerden üsttekinde, düşman saydıkları hücrenin (ok) salgıladığı yangı oluşturucu maddelerin çağrısına uyup toplanan “nötrofi” adlı akyuvar hücreleri görülüyor. Aşağıda ise kolşisin veya benzeri bir madde tarafından felç edildikleri için düşmanı duysalar da gidemeyen bu nedenle yangı oluşturamayan nötrofiller görülüyor. (Kaynak: J. Leukocyte Biology 2012)
Yan etkileri nelerdir
Güz çiğdemiminin bir adının da acı çiğdem olması boşuna değil. Zehirli hatta öldürücü özelliği var. Bu bitkiden üretilen ilacın tedavi edici ve toksik dozları arasındaki fark çok büyük değil. Dikat edilmezse çok ciddi sorunlara yol açabilecek olan yan etkiler böbrek ve karaciğer hastalığı olanlarda düşük dozlarda bile görülebilir.
Klinik araştırmalarda kullanılan dozlarda kolşisinin kalıcı, hayatı tehdit edici toksik etkileri oldukça ender görülse de ciddi yan etkilerinin ve başka ilaçlarla etkileşiminin olduğu unutulmamalıdır.
Birçok hastanın ilacı bırakmasına neden olan bulantı, kusma, ishal, mide ağrısı başta gelen yan etkileridir. Daha ender de olsa kan hücrelerine, sinirler üstüne olumsuz etkileri olabilir. Her ilaçta olduğu gibi beklenmedik bir şikâyet ortaya çıkarsa mutlaka, hiç zaman kaybetmeden ilacı veren doktora danışılmalıdır.
Son söz: Tedavisi zor bir çok hastalıkta kullanılan kolşisin kalp damar hastalıklarının tedavisinde de önemli bir rol oynamaya aday. Sanırım bu eski ve ucuz ilacın adını önümüzdeki yıllarda sık sık duyacağız.
Güzel olduğu kadar zehirli olan bir bitkiden elde edilen ilaçla ilgili yazıyı 16. Yüzyılda yaşamış olan toksilojinin babası sayılan İsviçre’li hekim Paracelsus’un ünlü sözüyle bitirelim: “Her madde zehirdir, zehirli olmayan yoktur, bir maddenin zehirli olmamasını sağlayan dozudur.”