“Ölümden korkmuyorum, ama felç olup elden ayaktan düşmekten çok korkuyorum, ne yapabilirim?” diye soran okuruma yeni bir araştırmaya dayanarak diyorum ki, inmeyi önlemek elinizde. On risk faktörünün hepsini değiştirip inme riskimizi yüzde 90 oranında azaltmamız mümkün...
Geçen haftaki inmeyle ilgili yazımdan sonra okurlardan gelen mektuplar, felç geçirmenin en çok korkulan sağlık sorunu olduğunu ortaya koyuyor. Bir çoğu “Ölümden korkmuyorum, ama felç olup elden ayaktan düşmekten çok korkuyorum” diyerek korunmak için ne yapmaları gerektiğini soruyor.
22 ülkede yapıldı
Mayıs başında Avustralya’nın Melbourne şehrinde yapılan Dünya Kardiyoloji Kongresi’nde Sunulan Interstroke adlı bir araştırmaya göre inmelerin yüzde 90’ı değiştirebileceğimiz bir dizi etken sonucu ortaya çıkarıyor. Başka bir deyişle bu korkutucu dertten korunmak mümkün.
Sözünü ettiğim araştırma çoğu az gelişmiş ve gelişmekte olan 22 ülkede yapıldı. Yaklaşık 14 bin inme geçirmiş hasta, 14 bin inme geçirmemiş kişiyle karşılaştırıldı.
Hastalığa yol açan nedenler belirlendi. Belirlenen etkenlerin toplum sağlığı üstünde oynadığı rol hesaplandı. Örneğin yüksek tansiyonun bir toplumdaki inmelerin yüzde kaçından sorumlu olduğu saptandı. Böylece bu risk faktörü ortadan kaldırılırsa kaç inmenin önlenebileceğini öngörme imkânı doğdu. Aşağıda kısaca değindiklerim, bu risk faktörlerinin toplamıdır:
Yüksek tansİyon
İnme geçirenlerde yüksek tansiyonun sık görüldüğü uzun süredir biliniyor. Yeni araştırmaya göre inmelerin yüzde 35’i tansiyon hastalığına bağlı. Başka bir deyişle toplumdaki yüksek tansiyon hastalığı ortadan kaldırılsa, felç geçirecek olan her üç kişiden biri sağlıklı kalacak. Dahası var, tansiyon hastalığının önlenmesi erken bunamaları da önlüyor. Çünkü bunamanın sık rastlanan bir nedeni, beyindeki küçük damarların yüksek tansiyon nedeniyle tıkanması. Tıkanan damarlar çoğaldıkça beyin fonksiyonları yavaş yavaş geriliyor.
Sağlıklı bir yaşam sürerek kan basıncını normal sınırlarda tutmak, gerektiğinde ilaç almak inmelerden korunmak için alınabilecek en etkili önlem.
SİGARA
Sigaranın birçok organımızın düşmanı olmadığını bilmeyen yok. Tütünün en zararlı olduğu yer neresi derseniz, cevabı akciğer, kalp ve damarlardır.
Toplumdaki inmelerin yüzde 19’undan sigara sorumlu. Yani kimse sigara içmese felç olacak beş kişiden biri kurtulmuş olacak. İçilen sigara miktarı arttıkça, daha doğrusu tüketilen tütün miktarı ne kadar fazlaysa inme riski de o kadar yüksek.
Tütün dumanının içmeyene de zararlı olduğu unutulmamalı. Pasif içicilik denilen bu durum hafife alınmamalı. Sigaranın beyin için oluşturduğu tehdit sigara bırakılınca azalıyor ve 3-5 yıl içinde hiç sigara içmemiş olanların riskine yaklaşıyor.
BEL KALÇA ORANI
Fazla kilolar beraberinde birçok hastalığı da getiriyor. Özellikle tehlikeli olan karın çevresinde biriken yağlar. Bu nedenle uzmanlar karın çevresi ölçümünün, ya da karın kalça oranının damar sertliği riskini belirleyen önemli bir etken olduğunu söylüyor.
Interstroke araştırmasında karın kalça oranı arttıkça, yani göbeklilik ilerledikçe, inmelerin de arttığı görüldü. İdeal kiloya inip, bel kalça oranının normal sınıra çekilmesinin topluma yararı, inme riskini yüzde 27 azalması olur.
SAĞLIKSIZ BESLENME
Beslenmemiz de inme riskiyle yakından ilintili. İşlenmiş karbonhidratlardan, şekerden, hayvan kaynaklı yağlardan, kırmızı etten ve tuzdan zengin beslenen kişilerin beyninde problem olma riski, sağlıklı beslenen kişilere göre fazla.
Sözünü ettiğim büyük araştırmanın sonuçlarına göre toplumdaki inme riskini sağlıklı beslenerek yüzde 19 oranında azaltmak mümkün.
Bir Akdeniz ülkesi olan Türkiye’de ne kadar çok kişi Akdeniz tarzı beslenmeyi benimserse o kadar çok kişinin kalp krizi ve inme geçirmeden sağlıklı bir yaşam süreceğini gösteren daha birçok başka bilimsel çalışma mevcut.
HAREKETSİZ?YAŞAM
İnsanoğlu, son yüzyıl sayılmazsa onbinlerce yıllık tarihi boyunca hareketli bir yaşam sürdü. Zaten yaşamını devam ettirebilmesi için de başka çaresi yoktu.
Yirminci yüzyıldan bu yana giderek artan bir biçimde hareketsizleştikçe, başta kalp ve damar hastalıkları olmak üzere kronik hastalıklar hızla arttı.
Yaklaşık 28 bin kişiyi içeren araştırmadan hareketsiz ve spordan uzak bir yaşamın toplumdaki inme riskinin yüzde 29’undan sorumlu olduğu ortaya çıkıyor.
Bu sonuç, her yere arabayla gitmekten ve saatlerce televizyon seyretmekten vazgeçerek, bir iki kat için asansör yerine merdiven kullanmayı seçerek inme riskimizi azaltabileceğimizi gösteriyor.
DİYABET
Diyabetin inme oluşumundaki sorumluluğu söz konusu araştırmada yüzde 5 olarak bulunmuş olsa da diyabete yakın diğer hastalıklar göz önüne alınırsa bu rakamın çok daha büyük olduğu anlaşılır.
Vücutta karbonhidrat kullanım sürecinin bozulduğunda, insülin direnci denilen durum ortaya çıkıyor.
Kan şekeri diyabet teşhisi koyduracak düzeyde olmasa da gizli diyabet ve metabolik sendrom gibi insülin direncinin yükseldiği rahatsızlıklarda kalp krizi ve inme daha sık görülüyor.
Sağlıklı beslenme ve hareketli bir yaşamla fazla kilolardan kurtularak insülin direncini ve diyabeti önlemek mümkün.
ALKOL
Alkolle inme arasında iki yönlü bir ilişki var. Günde tüketilen alkollü içki miktarı bir iki kadehi geçmezse inme riskinde artış olmuyor. Hatta, bazı araştırmalara göre hafif de olsa riskte azalma görülüyor. Buna karşılık, içilen miktar arttıkça inme riski de artıyor. Alkolün toplumdaki inme riskine katkısı yüzde 4 civarında. Sağlıklı beslenmek için aşırı alkol almaktan kaçınılması gerektiğini söyleyen uzmanlar fazla alkolün beyne damar tıkanması ve kanama dışında da olumsuz etki yaptığını ve erken bunamayı kolaylaştırdığını belirtiyor.
KALP?HASTALIKLARI
Geçen haftaki yazımda sözünü ettiğim birçok kalp hastalığı inme riskini yükseltiyor. Başta ‘atriyal fibrilasyon’ denen düzensiz kalp atımı geliyor. Kalp hastalıkları kendi başına toplumdaki inme riskini yüzde 7 oranında artırıyor.
STRES
Stres yaşamın bir parçası. Sağlığımıza olan etkisinin ağırlığı, onunla ne ölçüde baş edebildiğimize de bağlı. Büyük stresler de, gün içinde bizi geren olaylar da kalp damar ve beyin sağlığımızı etkiliyor. Yukarıda sözünü ettiğim bilimsel çalışmada araştırmacılar 28 bin kişinin stres durumunu ve depresyonda olup olmadıklarını araştırdı. Sonuçlar stresin de depresyonun da inme oluşumunda yüzde 5 paya sahip olduğunu gösteriyor.
KAN?YAĞLARI
Interstroke çalışmasında kötü kolesterolle inme arasında bir ilişki bulunmadı. Buna karşılık kanda kötü kolesterolü taşıyan kısaca ‘apoB’ denilen protein fazlaysa inme riskinin arttığı görüldü. Ayrıca, iyi (HDL) kolesterolü düşük olan kişilerde de inmelerin arttığı gözlendi. Bu tarz olumsuzlukların toplumsal riske katkısının yüzde 25 olduğu saptandı. Bu bulgular da sağlıklı bir yaşam tarzının beyin sağlığı için ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.
Son söz
Hayat kalitesini derinden etkileyen inme kader değil. Eğer genç yaştan başlayarak sağlıklı bir hayat tarzı benimsersek beynimizi çok ileri yaşlara kadar sağlıklı olarak korumamız mümkün. Risk faktörleri ortaya çıkmışsa, geç kalmış sayılmayız. Gereken düzeltmeleri yapıp inme riskini önemli ölçüde azaltabiliriz.