Prof. Dr. E. Murat Tuzcu

Prof. Dr. E. Murat Tuzcu

murat.tuzcu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Depremde organ yaralanmaları en başta gelen ölüm nedeni. Ezilme sendromu ise ikinci sırada. Bu hastalıkta böbrekler idrar yapamaz olur. Diğer organlar da etkilenebilir. Akciğerlerden kana oksijen geçişi zorlaşır, kana karışan mikropların hastalık yapma şansı artar, kalp yetersizliği ve atım düzensizliği gelişir
Depremi öngöremediğimize ve önleyemediğimize göre, hazırlıklı olmaktan başka çaremiz yok. Acil sağlık sorunlarıyla baş edebilmemiz için planlarımızı önceden yapmalıyız. Ayrıntılı bir planlama için harcayacağımız zaman, enerji, para ve emek, günü gelince bize kat kat fazlasıyla geri dönecektir

Japonya’daki deprem ve arkasından gelen tsunaminin ortaya çıkardığı insanlık trajedisini görünce 1999 depremini ve benzer felaketleri hatırlamamak mümkün değil. Doğal afetin yarattığı sağlık sorunları, sadece yıkıntı altında kalanlarda değil, o korkutucu dakikaları yaşayan insanlarda da ortaya çıkıyor. Depremin etkilemediği organımız yok. Kimisi yediği darbeyle yaralanıyor, kimisinin düzeni yaralanan organın etkisiyle bozuluyor. Bazı organlar da var ki, enkaz altında kalınmasa da sağlığı bozulabiliyor.

Deprem ani ölümün tetiğini çekiyor
Depremin yol açtığı sağlık sorunlarından söz ederken ilk aklımıza gelen organımız kalbimiz değil. Oysa, şiddetli sarsıntının yarattığı korku ve endişe kalbi derinden etkileyip ani krizlere hatta ölüme yol açabilir. Bir grup bilim insanı, depremin kalp hastalıkları üstünde etkisi var mı sorusuna cevap bulmak için, 1994 Los Angeles depremi sırasındaki ölüm ve hastane kayıtlarını inceledi. Depremden önceki ve sonraki haftalar içinde her gün kaç kişinin ani ölümle hayatını kaybettiğine baktı. Depremin olduğu gün, ani ölümlerin 6 kat arttığını saptadı. Daha da ilginci, bu ölümlerden üçte ikisinin depremden sonraki 1 saat içinde gerçekleştiğiydi.
Araştırmacılar, ani ölümlerde görülen 6 kat artışın yanı sıra kalbe bağlı diğer ölümlerin de 3-4 kat arttığını gördüler. Aynı zamanda kalp krizi geçiren hasta sayısında da önemli artışlar gözlendi. Kobe depreminde ve kısa süre önceki Yeni Zelanda depreminde de benzer gözlemler edinildi.

Depremi yaşayan herkes tehlikede


Her depremde aranan Türk doktoru
Yıkıntının altından çıkarılan kişiye bakan doktorlar, kemiklerinin kırılıp kırılmadığı, beyin ve omuriliğinin yaralanıp yaralanmadığı, iç organ ezilmesi ve kanama olup olmadığını araştırırlar. Dikkatle incelenmesi ve tedavi edilmesi gereken organlardan biri de böbreklerdir. Böbreğin kendisi yaralanmasa da, vücudun diğer taraflarında olup bitenden etkilenebilir. Çalışması bozulup iş göremez hale gelir. Bu nedenle, enkaz altından sağ kurtulan ama daha sonra üremiden yaşamını yitiren depremzede sayısı hiç de az değildir.
Bu konuda tüm dünyanın bilgisine başvurduğu, her depremden sonra en çok aranan uzmanların başında gelen bir Türk bilim adamı var. Kas ezilmesi sonucu oluşan böbrek yetersizliği konusunda yeryüzündeki en önemli otoritelerden biri olan Prof. Dr. Mehmet Şükrü Sever, İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi öğretim üyesi ve Böbrek Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı.
Prof. Sever, konu için tüm dünyada kaynak kitap olarak kabul edilen “Ezilme Sendromu (ve Marmara Depreminden Alınan Dersler)” başlıklı İngilizce kitabında, dünyanın dört bir yanındaki depremlerde görüp tedavi ettiği hastalarla ilgili gözlemlerini aktarıyor. Doğal veya insan yapımı afetlerden sonra ortaya çıkan, kısa sürede teşhis edilip tedaviye başlanmazsa ölüme götüren bir hastalık olan ezilme sendromunun tedavisini anlatıyor.

Depremi yaşayan herkes tehlikede


Sağlıklı böbrekteki milyonlarca ince tüp, kandan süzülen sıvıdan kimi maddeleri geri emip kimini atarak idrarı oluşturur. Enkaz altında kalan kişinin ezilen kaslarından açığa çıkıp kanla böbreklere giden miyoglobin adlı madde, böbreklerdeki incecik tüpleri tıkayıp idrarın oluşmasını önler. Böylece görev yapamaz hale gelen böbreklerin süzüp idrarla atması gereken zararlı maddeler vücutta birikerek hayati tehlike oluşturur.

Ezilme sendromu
Depremde organ yaralanmaları en başta gelen ölüm nedeni. Ezilme sendromu ise ikinci sırada. Yıkıntının altından canlı kurtarılan birçok kişide görülen bu hastalıkta böbrekler idrar yapamaz hale gelir. Sadece böbreklerin değil, birçok başka organın da çalışması bozulabilir. Akciğerlerden kana oksijen geçişi zorlaşır, pıhtılaşma düzeni allak bullak olur, kana karışan mikropların hastalık yapma şansı artar, kalp yetersizliği ve atım düzensizliği gelişir.
Ezilme sendromunun tedavisine ne kadar erken başlanırsa kurtulma şansı o denli yüksektir. O kadar ki, uzmanlar tedaviye, enkaz altındaki kişiye ulaşılır ulaşılmaz başlanması görüşündeler. “Tedavinin temel taşı olan serumla bol sıvı vermek için yaralının enkazın altından çıkarılması beklenmemelidir” diyorlar.

Depremde sağlık hizmetinin zorlukları
Prof. Mehmet Sever, doğal afetlerin öngörülmesinin çoğu kez mümkün olmadığını, bu nedenle sağlık hizmetleri açısından hazırlıklı olmak gerektiğini vurguluyor. Deprem sonrası sağlık hizmetleri planı olmazsa, en iyi niyetlerle yapılan yardım çabalarının bile yarar yerine zarara yol açabileceğini belirtiyor. 6,9 büyüklüğündeki 1988 Ermenistan depremini örnek olarak gösteriyor. 25 bin kişinin ölümüne sebep olan bu felakette, tıbbi araç gereç ve ilaç yardımının bol olmasına karşın, ezilme nedeniyle böbrekleri çalışmayan 600 kişiye yeterli yardımın yapılamadığını, 100 diyaliz makinesi olmasına rağmen ihtiyacı olan hastaların çoğuna ulaşılamadığını hatırlatıyor. Buradan alınan derslerle Dr. Sever ve arkadaşlarının Marmara depreminde birçok insanın yaşamını kurtardığını öğreniyoruz.

Ne yapmalı?
Depremi öngöremediğimize, öngörebilsek bile önleyemediğimize göre, hazırlıklı olmaktan başka çaremiz yok. İster artan kalp krizi hastalarına gereken acil tedavi, ister ezilme sendromu nedeniyle böbrekleri çalışmayan hastalara uygulanacak diyaliz, isterse depremin ortaya çıkardığı başka bir hastalık olsun, acil sağlık sorunlarıyla baş edebilmemiz için planlarımızı önceden yapmalıyız. Dertlerine acil çare bekleyen binler, belki onbinlere yardım ulaştırmamızın normal koşullardakinden çok zor olacağını hesaba katmalıyız. İstanbul’u veya başka büyük bir şehri etkileyecek bir depremde, yollarımızın, ulaşım araçlarımızın, hastanelerimizin ve sağlık görevlilerinin de zarar göreceğini unutmamamız gerekir. Ayrıntılı bir planlama için harcayacağımız zaman, enerji, para ve emek, günü gelince bize kat kat fazlasıyla geri dönecektir.