Trafik denetimlerinde, sürücülerin alkollü olup olmadığını anlamak için yapılan nefes analizlerine benzer testler ile kanserden diyabete birçok hastalığı erken teşhis etmenin mümkün olduğunu gösteren bilimsel araştırmalar var...
Trafikte alkol denetimi yapan polisler, sürücülerin özel bir cihaza üflemelerini ister. Cihaz, sürücünün alkol alıp almadığını gösterir. Alınan alkolün çoğu vücuttan böbrekler aracılığıyla atılsa da her soluduğumuzda azar azar gaz halinde akciğerlerden atılmaya devam eder. Nefesle akciğerlerimizden alkol gibi yüzlerce başka madde de çıkar. Kanda bulunan ve vücut ısısında gaz haline gelen bu maddelere bakarak bazı hastalıkları teşhis etmek mümkün.
Yorgunluğun sebebi kalp yetersizliği mi?
Ceveland Clinic’de bir grup araştırmacı, nefes darlığı ve yorgunlukla acile gelen kişilerde sorunun kalbe bağlı olup olmadığının anlaşılabilmesi için yeni bir test geliştirdiler. Araştırmacıların başı olan doktor, soluduğumuz havada sağlık durumumuza göre değişen bir çok madde olduğunu söyledi. Yaptıkları deneylerde akciğer, mide ve bağırsak hastalıklarının teşhisine odaklanmış olsalar da bazı şaşırtıcı veriler dikkatlerini çekmiş. Kalp yetersizliği çeken hastaların soludukları hava toplanıp incelendiğinde, sağlıklı insanlarda görülmeyen 4 - 5 maddenin varlığı saptanmış. Acaba bu testi acil servise nefes darlığı şikâyeti olan hastalarda kullanabilir miyiz sorusuna cevap verebilmek için kalp yetersizliği olan ve olmayan iki grubun nefes analizlerini karşılaştırmışlar. Akciğerlerden çıkan havanın incelenmesinin, her 5 kişiden 4’ünde kalp yetersizliği teşhisi koyduracak veya bu teşhisi ekarte ettirecek kadar hassas olduğunu saptamışlar.
Diyabette aseton kokusu ipucu
Son yıllarda sık sık sözü edilen diyabet, tip 2 diyabettir. Bir de birinci tipi vardır. İkisi de birbirlerinden çok farklıdır. Daha çok çocuklarda ve gençlerde görülen tip 1 diyabette pankreas insülin üretemez, kanda şeker giderek yükselir. Kandaki şeker, insülin olmadığı yahut az olduğu için, bol da olsa yakıt olarak kullanılamaz.
Çaresizlikten yağ molekülleri yakıt olarak kullanılır. Bunun sonucu olarak vücuttan zararlı atık maddeler birikir. Keton denilen bu maddelerin birikmesi artınca çocuk şeker komasına girer.
Doktorun burnu
Eskiden, ellerinde bugünkü gibi test yapma imkânı olmayan ya da çok az olan doktorlar, hastayı uzun uzun muayene edip teşhis koymaya çalışırlardı. Muayenelerinde en çok gözlerini, ellerini ve kulaklarını kullanırlardı. Usta doktorlar kokulara da dikkat ederek içinden çıkılmaz gibi görünen vakaları aydınlatırlardı. Kokuyla konulan teşhislerin en ünlülerinden biri şeker komasıydı. Bu hastalıkta vücutta biriken artıklardan biri olan asetonun kokusunu tanıyan hekim doğru teşhise ulaşırdı..
Oxford Üniversitesi bilim insanlarınca 2014’de yapılan bir araştırma, koklanarak anlaşılamayacak kadar az olan asetonun varlığını saptayan bir nefes testinin erken teşhiste kullanılabileceğini gösterdi. Araştırmacılar, klasik belirtileri ortaya çıkmadan, gelmekte olan şeker komasının teşhisinde işe yarayabilecek bu yöntemi yüzden fazla çocuk ve genç üstünde sınadı. Elde ettikleri verilerden çok umutlu olduklarını yakın gelecekte elde taşınabilecek küçücük bir cihazla bu yöntemi yaygın olarak uygulayabileceklerini düşünüyorlar.
Koklayarak kanser teşhisi
Bazı köpeklerin prostat kanseri olan hastaların idrarını sağlıklı olanlarınkinden ayırt edebildiği bilimsel olarak kanıtlanmış bir gerçek. Bilim insanları, bu ilginç durumun nedeninin kanser hücrelerinin yarattığı uçucu organik bileşimler olduğunu söylüyor. Bu kimyasal maddelerden yayılan kokuları biz alamasak da, burunları bizimkinden kat ve kat hassas olan köpeklerin yüzde yüze yakın bir hassasiyetle tanıdığı ve teşhis ettiğini belirtiyor
Çeşitli kanserlerden çıkıp nefesle havaya karışan uçucu başka kimyasal maddelerin varlığı da biliniyor. Son yıllarda geliştirilen testlerin bazı kanserlerin erken dönemde teşhis edilmesinin kolaylaşacağını düşünmek artık hayal değil.
Akciğer kanseri
Akciğer kanseri, çok erken aşamada fark edilirse zamansız ölümü önlemek mümkün. Erken tanı için yüksek riskli hastalarda bilgisayarlı tomografi gibi tarama yöntemleri kullanılıyor. Ama bunlar hem zahmetli, hem pahalı hem de bazı riskleri olan testler. Soluğumuzla çıkan havada akciğere ait bazı ipuçları olduğunu bilen uzmanlar, uzun süredir kanser tanısında kullanılabilecek basit bir bir nefes testi bulmaya çalışıyorlardı.
İsrailli araştırmacıların 2014’de Amerikan Onkoloji Birliği’nin yıllık toplantısında açıkladıkları çalışmaları, bu emeklerin sonuç verdiğini gösteriyor. Çeşitli evrelerde akciğer kanseri olan ve sağlıklı olan insanlar üstünde yapılan bu bilimsel çalışmada, bir nefeste toplanan havanın özel bir cihazda analiz edilmesinin teşhis koydurucu olduğu ortaya kondu.
Araştırmacılar, yeni geliştirdikleri küçük bir cihazla çok sayıda insan üstünde tarama yapılabileceğini, özellikle uzun süre sigara içmiş olan kişilerde bu yöntemin işe yarayacağını söylüyor.
Süt içtiğim zaman ishal oluyorum
Nefes testlerinin en çok kullanıldığı alanların başında mide bağırsak hastalıkları geliyor. Bunlardan biri tıpda laktoz entoleransı denilen laktoz hassasiyetidir. Sütün içinde bir çeşit şeker olan laktoz adlı bir madde vardır. Bu maddenin emilebilmesi için bağırsakta onu parçalara ayıracak özel bir madde olması gerekir. Bazı insanlarda bu madde ya az yapılır ya da hiç yapılamaz. İnce bağırsakta emilemeyen laktoz, kalın bağırsağa gelince buradaki mikroplar tarafından parçalanıp fermentasyona uğratılır. Ortalığa, bol miktarda hidrojen ve metan gazı çıkar.
Doktorlar laktozu sindiremediğinden şüphe ettikleri kişiye laktozu bol bir çözelti içirip nefeste hidrojen miktarına bakarak teşhis koyarlar.
Dünyanın birçok ülkesinde oldukça yaygın olan laktoz hassasiyeti, süt içtikten bazen de süt mamülleri yedikten sonra kendini gösterir. Karında şişkinlik, guruldama, karın ağrısı, ishal sıkça görülen belirtilerdir.
Ülser yapan mikrop
Eskiden mide ülserinin stresden olduğu düşünülürdü. Avusturalyalı 2 doktor asıl nedenin Helikobakter Pilori adlı bir mikrop olduğunu söyleyince önce kimse inanmadı. Kanıtlar art arda gelince, bu buluş sahiplerine 2005 yılında Nobel armağanı kazandırdı.
Ülseri olabileceği düşünülen hastalarda doktorların ilk yaptığı testlerden biri midede Helikobakter Pilori var mı diye bakmaktır. Mideye ucunda kamera olan ince bir boru sokarak yapılan endoskopi sırasında alınan biyopside mikrop aranabilir. Endoskopi yapmak için başka bir neden yoksa, ona göre çok daha kolay ve zahmetsiz olan 10 dakikalık bir nefes testiyle ülser mikrobu var mı yok mu anlaşılabilir.