Kardiyolojinin farklı alanlarında araştırma yapan 3 hekim ve çalışma arkadaşları ödüllendirildi. Ödüle layık görülen kalp ritim bozuklukları, anjiyodan sonra böbreklerde görülen bozulma ve Balçovalıların kalp hastası olma riski konularındaki özgün çalışmalar hastalıkları önleyecek stratejiler geliştirmenin önemini vurguluyor
Türkiye’nin kalp damar hastalıkları konusunda önde gelen aylık bilimsel yayını Anadolu Kardiyoloji Dergisi tarafından 2013 yılında basılan en özgün araştırmalar ödüllendirildi. Ödüllerin sponsorluğunu Eti şirketler topluluğu yapıyor. Derginin kurucu baş editorü Prof. Dr. Bilgin Timuralp’in önderliğinde, Editör Prof. Dr. Zeki Öngen’in başkanlığını yaptığı jüri tarafından belirlenen 3 bilim insanına ödülleri, geçen hafta İstanbul’da yapılan Türk Kardiyoloji Derneği Girişimsel Kardiyoloji Birliği yıllık toplantısı sırasında takdim edildi.
Kalbi durdurarak düzeltmek
Atriyal fibrilasyon kalbin üst odaklarından kaynaklanan çok sayıda düzensiz elektrik uyarısı sonucu ortaya çıkar. Kalp düzensiz ve hızlı atar. Bir çok kalp hastalığı, yüksek tansiyon ve başka nedenlerle oluşan bu çarpıntıda kalpte pıhtı oluşma tehlikesi vardır. Bu nedenle doktorlar bir çok hastaya pıhtı önleyici ilaç verir.
Atriyal fibrilasyon ilk ortaya çıktığında kısa süreli olabilir, kendi kendine normale dönebilir. Çoğu zaman kalbi normal ritmine döndürmek için özel ilaçlar vermek gerekir. İlaçlarla düzelmezse, doktoru hastaya elektroşok uygulayabilir. Bir kaç dakikalık anestezi ve bir anlık elektrik akımı çoğu zaman yeterli olur.
Birincilik ödülü, atriyal fibrilasyon adlı ‘çarpıntıda kalbin büyümesinin önemi’ konulu araştırması nedeniyle Akdeniz Üniversitesi’nden Dr. Barış Akdemir’e verildi. Atriyal fibrilasyon sık rastlanan bir çarpıntı türüdür. Her türlü kalp hastasında görülebildiği gibi kalp dışı hastalıkların seyrinde de ortaya çıkabilir. Hatta bilinen bir hastalığı olmayan insanlar da bu dertten muzdarip olabilir. Yaş ilerledikçe kendini daha da kolay gösterir. Tıbbi adı atriyum olan kalbin üst odalarından kaynaklandığı için atriyal, bu odalar kasılacaklarına titreştikleri için fibrilasyon denir. İnatçı bir karakteri vardır. Önceleri gelip geçici bir davetsiz misafirdir. Gittikçe daha uzun kalmaya başlar. Sonra hiç gitmez olur.
Elektroşok gerekebilir
İlaçlarla tedavi edilse de kalp normal rimine kolayca dönmez. Bunun için doktorlar kalbe elektrik şok uygularlar. Amaç kalpteki, özellikle üst odalardaki kaotik halde olan elektrikli faaliyetlerin tümünü bir an için durdurmaktır. Bu anlık sessizlik kaosu durdurup kalbin ahenkli atmaya başlamasına fırsat tanır.
Elektroşok sayesinde normale dönen kalbin ahenginin devam etmesi önemlidir. Ama bazı hastalarda bu mümkün olmaz. Atriyal fibrilasyon geri döner. Dr. Akdemir ve arkadaşları birincilik ödülü alan araştırmalarında çarpıntının geri dönmesini kolaylaştıran faktörleri araştırdılar.
Kalbin ultrasonla farklı yönlerden resimlerini çektiler. Özellikle, çarpıntıya yol açan, kaosun başladığı sol üst odacığa odaklandılar. Ekokardiyografi denilen ultrason görüntüleme yöntemi sayesinde sol kulakcığın hacmini hesap ettiler.
Çarpıntı tekrar edebilir
Elektroşok yaptıkları 80 hastanın 50’si düzeldi. Düzensiz ve hızlı çarpıntı yerini normal kalp ritmine bıraktı. Elektroşokla normal ritme dönen 50 hasta 1 ay yakından izlendi. Bu süre içinde 14 kişide çarpıntı geri geldi. Araştırmacılar yaptılan tüm testleri göz önüne alarak acaba bu 14 kişinin hangi özellikleri çarpıntının nüks etmesinde rol oynadı sorusuna cevap aradılar.
Sol üst odanın büyüklüğünün çarpıntının nüks etmesinde en önemli etken olduğu sonucuna vardılar. Araştırmacılar, atriyal fibrilasyonu olan hastanın tedavisi planlanırken bu özelliğin göz önüne alınması gerektiğini belirtiyor.
Birincilik ödülünü alan Dr Akdemir, atriyal fibrilasyonun milyonları ilgilendiren bir sorun olduğunu söyledi. Hastalığın tedavisi kadar önlenmesi için de çalışıldığını ekledi.
Damarların getirdiği kanı incecik tüplerden geçirerek süzen böbrek atıkları idrarla vücut dışına çıkarır. Böbrek hücreleri çeşitli ilaçlardan etkilenip hasar görebilir.
Anjiyoda kullanılan tıbbi boya maddesi böbrek atardamarlarını büzebilir, süzme borularını tahrip edebelir. Bazı hastalarda bu etkiler ciddi sonuçlar doğurur.
Anjiyo böbrekleri yorabilir
İkincilik ödülü, anjiyografi yapılan hastalarda bazı ilaçların olumsuz etkileri olabileceğini gösteren araştırması için Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Nezihi Barış’a verildi. Anjiyo sırasında ender de olsa komplikasyon çıkabileceği bilinir. Çok ciddi sorunlar doğurabilen anjiyo sorunlarından biri böbreklerin hasar görmesidir. Çoğu zaman bunun nedeni anjiyoda damarları röntgende görünür hale getiren özel kimyasal maddenin böbreğe verdiği zarardır.
Sorun sadece kalp anjiyosunda değil, damarları röntgende görünür hale getiren boya sıvısının kullanıldığı her işlem sonrasında oluşabilir. Böbrekler zayıf veya hastalıklıysa komplikasyon riski yüksektir. Hastanın almakta olduğu bazı ilaçlar da böbrek hasarına zemin hazırlayabilir.
İki ucu keskin bıçak
Prof. Dr. Nezihi Barış ve arkadaşları anjiyo yaparken böbreğin zarar görmesini nasıl önleriz sorusuna cevap ararken, hastaların almakta olduğu ilaçlara odaklandılar. Kalp hastalıkları ve yüksek tansiyon tedavisinde yaygın olarak kullanılan, kısaca ACE inhibitörü ve ARB denilen 2 kardeş ilaç ailesinin etkilerini incelediler.
Vücudumuzda anjiyotensin denilen madde fazla salgılandığında damarlar büzülür, kalp, böbrek, beyin olumsuz etkilenir ve tansiyon yükselir. ACEİ ve ARB grubu ilaçlar anjiyotensini baskılayarak, yüksek tansiyon, kalp yetersizliği ve diyabet nedeniyle böbrek bozukluğu başlamış olan hastalarda yarar sağlarlar. Bazı durumlarda iki ucu keskin bıçak gibidirler, hem yararlı hem zararlı etkileri olabilir.
Araştırmacılar, anjiyo yapılacak olan yaklaşık 300 hastayı rızalarını aldıktan sonra 3 gruba ayırdılar. Birinci grup ACEİ, ikinci grup ARB grubu ilaçlardan alıyordu, üçüncü grup ise bu cinsten hiç bir ilaç almıyordu. Anjiyodan 2 - 3 gün sonra hastalar yeniden değerlendirildiğinde, ilaç alan iki grupta her 5 - 6 kişiden birinde böbrek çalışmasında kötüye gidiş olduğunu saptandı. Buna karşılık, ilaç almayanların durumu daha iyiydi. Her 13 - 14 hastadan sadece birinde böbrek sorunu oluştuğu gözlendi.
Ödülü aldıktan sonra sorulara cevap veren Prof. Dr. Nezihi Barış “Bu veriler anjiyo öncesi ACEI ve ARB grubu ilaçların olumsuz etkileri olabileceğini gösteriyor. Ama işlemden önce bu ilaçları keselim mi sorusuna cevap verebilmek için daha fazla kanıta ihtiyaç var. Bu konuyu aydınlatmak için karşılaştırmalı bir araştırma yapmak istiyoruz” dedi.
Balçova’nın kalbi
Bu grafik Balçova’da yapılan araştırmada çeşitli risk faktörlerinin cinsiyet ve yaş gruplarında ne sıklıkta görüldüğünü anlatıyor. Kadınlarda daha belirgin olsa da her iki cinsde de şişmanlığın yaşla beraber arttığı görülüyor. Sigara dışında diğer tüm risk faktörleri özellikle kadınlarda 65 yaşına kadar artıyor.
Üçüncülük ödülünü Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Belgin Ünal aldı. Dokuz Eylül Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı öğretim üyeleri ve araştırma görevlileri Balçova Belediyesi’yle beraber 2007’de ‘Balçova Kalp Projesi’ adlı bir çalışma başlattılar.
Üçüncülük ödülü bu çalışmadan kaynaklanan verilerle yazılmış bir bilimsel makaleye verildi. Prof. Dr. Belgin Ünal projenin ana amacını, ‘başta kalp damar hastalıkları olmak üzere diyabet, yüksek tansiyon gibi bulaşıcı olmayan hastalıklara yol açan risk faktörlerini saptayıp hastalıkların ortaya çıkmasını önlemek için müdahalelerde bulunmak’ olarak açıkladı. Ödül alan çalışmada, yaklaşık 9 bin Balçovalı’nın sağlık taraması yapıldı, kalp damar hastalıklarına yol açan risk faktörlerinin yaygınlığı, yaş ve cinsiyete göre dağılımı araştırıldı..
Bulgular Balçova’da damar sertliğini kışkırtan etkenlerin oldukça yaygın olduğunu gösteriyor. Yetişkin erkeklerin yüzde 42’si kadınların ise yüzde 31’i sigara içiyor. Her iki cinsin de yarıdan fazlasının toplam kolesterolü 200 mg/dl’in üstünde. Yaklaşık her 7 erişkinden 1’inde diyabet hastalığı mevcut. Yüksek tansiyon genç yaşlarda bile ender değil. Yaş ilerledikçe yüksek tansiyon ve şeker hastalığı sıklığı artıyor, sigara içen sayısı azalıyor.
Çok şişman var
Araştırmacılar Balçova’da erkeklerin yüzde 30’unun kadınların yüzde 45’inin vücut kitle indeksinin 30’un üstünde olduğunu belirtiyor. Başka bir deyişle, ‘obezite’ sıklığı ABD’deki kadar yüksek.
Prof. Ünal ve arkadaşlarının dikkat çektiği başka bir nokta da çalışmalarında kadınların kalp damar hastası olma riskinin erkeklerin riskinin üstünde olması. Halbuki Batı toplumlarında yapılan çalışmalarda risk faktörleri erkeklerde daha yoğun olarak görülüyor. Balçova’daki bulguların ülkemizin birçok yöresinden farklı olmadığını düşünen araştırmacılar, sigara dışında risk faktörlerine kadınlarda oldukça sık rastalandığının altını çiziyor.
SON SÖZ:
Çare korunmada
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de kalp damar ve diğer bulaşıcı olmayan hastalıkları oluştuktan sonra tedavi etmeye çalışmak kazanılamayacak bir savaşa benziyor. Ödül alan 3 araştırmacı da hastalıkların oluşmasını önlemenin hem daha etkili hem daha ucuz olacağında hemfikirler. Balçova Kalp Projesi gibi araştırmalar bu amaca ulaşmak için güvenilir bilimsel veriler sağladığı için çok önemli. Çünkü, kişisel ve toplumsal düzeyde hastalık önleyici stratejilerin geliştirilmesi kaliteli bilimsel çalışmaları gerektiriyor.