Ani ölümün yaşamdan kopardığı kişi kaç yaşında olursa olsun ailesini ve yakınlarını derinden sarsan bir trajedidir. Hayatını kaybedeni tanımasak da çoğumuz varoluşçu düşüncelere sürüklenir, yaşamın kırılganlığı ve kısalığından dem vururuz. Bir yandan da “Ne yapsam da benim başıma gelmese” düşüncesi geçer aklımızdan. Bu hafta bu ağır sorunun sebepleri, nasıl oluştuğu ve çareleri üstünde duracağım.
Kalp birden duruyor mu?
Bir insanın bir kaç dakika içinde ölümüne yol açan bir çok sebep sayılabilir. Bunların arasında en önde geleni kalp hastalıklarıdır. Neden ne olursa olsun, ani ölüm kalbin vücuda yeteri kadar kan gönderememesi sonucu oluşur. Bu durum kalbin alt odalarının -karıncıklar- çok hızlı atmasıyla ortaya çıkar.
Daha ender olarak kalbin kasılması için gerekli olan elektrik uyarılarının iyice yavaşlaması veya durması da ölüm nedeni olabilir. Bazen de uyarılar düzenlidir ama iyice yorulmuş, kasılacak güçü kalmamış olan kalp gereken kanı pompalayamaz.
Ani ölümler ender değil
Ani ölüm bebeklik çağında da görülür, 90 yaşında da. Yaş ilerledikçe sıklığı artar. Geçen hafta sözünü ettiğim çeşitli kalp hastalıkları her yaştaki insanda ani ölüme yol açabilir. Lakin, orta yaş ve üstünde, ani ölümlerin dörtte üçünde altta yatan sorun, damar sertliğine bağlı kalp damar hastalığıdır. Türkiye’de kaç kişinin aniden hayatını kaybettiği bilinmese de TEKHARF araştırmacılarının çalışmalarına baktığımız zaman bu sayının yılda 80-100 bin civarında olduğunu tahmin ediyoruz. İstatistiklere bakıp kalbine aniden yenik düşenleri 3 gruba ayırabiliriz. Birinci grupta o güne kadar sağlıklı olan, bilinen hiç bir kalp hastalığı olmayanlar var. Haber aldığımızda şok olduğumuz acıların başında bunlar geliyor. İkinci grubu kalp hastası olsa da tedavi olmuş ve o sırada endişe edilecek bir sıkıntısı olmayanlar oluşturuyor. Üçüncü grupta ciddi kalp hastalıkları nedeniyle yüksek riskli oldukları bilinen hastalar var.
Normal koşullarda kalp kası bir elektriki uyarı ile kasılıp içindeki kanın yüzde 50-70’ini pompalar. Hemen sonra gevşeyip içine bir sonraki atımda pompalayacağı kanın dolması için elektrik akımının düzenli olarak gelmesi ve iki atım arasında yeterli zaman olması gerekir.
Tıbbi adı ventrikül olan karıncıklarda kopan bir elektrik fırtınası kalp kasının hem çok hızlı hem de düzensiz olarak uyarılmasına yol açar. Kasılacağına ancak titreşebilen (fibrilasyon) kalp ne dolar ne de boşalır. Ani ölümlerin bir çoğunda neden ‘ventriküler fibrilasyon’dur. Benzer bir durum, karıncıkların düzenli ama kendi başlarına çok hızlı çarptığında da görülür. Tıpta ‘ventriküler taşikardi’ denen bu durumda, iki atım arasında kalbin dolması için zaman azaldığı için pompalanan kan da azalır. Çarpıntı çok hızlıysa ölüm kaçınılmazdır.
Türkiye’deki sayılar istatitiki kesinlikte olmayıp, farklı kaynaktan elde edilen verilere dayalı tahmini değerlerdir.
Kimin riski daha yüksek?
Yandaki grafikte ani ölüm riskine iki açıdan bakmamız gerekir. Bir bakış açısı, bir kişide veya benzer özellikleri olan bir grupta risk nedir sorusuna cevap arar, diğeri ise tüm toplum düşünülürse kaç kişini canı tehlikede sorusuna.
Grafikte en alt sırada olan insanların kalbi, ya geçirdikleri kalp krizi sonucu ya da başka bir nedenle iyi kasılamaz hale gelmiş. Her atımda içinde biriken kanın yarısından fazlasını vücuda göndermesi gerekirken bu miktarın yarısını bile pompalayamıyor. Bir yıl içinde bu durumdaki her 5 hastadan biri ani ölümle hayatını kaybediyor. Bu hastaların kalbine öldürücü çarpıntıyı hemen fark edip şok vererek ani ölümü önleyen özel pillerden taktığımızda bu risk çok azalıyor. Lakin tüm ülke nüfusunu göz önüne aldığımızda, bu yolla kurtardığımız hayat sayısı çok fazla değil. Çünkü, bu durumdaki hasta sayısı yetişkin nüfusun küçük bir parçası. Kalp damarlarında darlıklar olan ya da kalp krizi geçirmiş olsa da kalbi pek zayıflamamış olan hastalarda ölüm riski çok daha az. Bu nedenle uzmanlar, bu grupta özel pil takmanın, risklerini ve masrafını göz önüne alınca, yararlı olmadığını sonucuna vardı. Oysa, ani ölenler arasında bu grup daha geniş bir yer tutuyor. Genel nüfusta, ani ölüm riski çok çok düşük. Bir yılda bin kişide ya bir, ya iki kişi kalp hastalığına bağlı ani ölümle hayatını kaybediyor. Lakin, riske maruz olan milyonlarca insan olduğu hesaba katılırsa kaybedilen hayat sayısının hiç de az olmadığı ortaya çıkar.
Karıncıkların titreştiği “ventriküler fibrilasyon” denilen çarpıntıda her saniye altın değerindedir. Her geçen dakika düzensizliği arttırır, kalbin gücünü azaltır, şoka cevabı güçleştirir.
Kalbe uygulanan elektroşok, esmekte olan elektrik fırtınasına benzeyen çarpıntıyı ve kalpteki diğer tüm elektrikli akımları bir anda durdurur. Böylece kalbin normal ritminin ortaya çıkmasına olanak tanınır. Eğer iş işten geçmemişse, düzenli gelen uyarılarla kasılmaya başlayan kalp, kanı yeniden düzenli olarak dolaşıma sokar.
Nasıl önleyebiliriz?
Yukarıda değindiğim gibi riski çok yüksek olan kalp hastalarına gerektiğinde elektrik şok verebilen özel pil takmak ani ölümü önlemede çok etkilidir. Ya diğer kalp hastaları? Onlarda damar sertliğinin ilerlemesini önleyici önlemlerin ve kalbi koruyucu tedavilerin eksiksiz uygulanması gerekir. Bunlardan sadece ilaçla, stentle veya ameliyatla tedaviyi kastetmiyorum. Sağlıklı beslenmenin, düzenli sporun, sigarayı bırakmanın, hareketli bir yaşamın, ideal kiloyu korumanın en az diğer tedaviler kadar, hatta daha da etkili olduğunu biliyoruz.
Gelelim bilinen hiç bir kalp hastalığı olmayanlara. Bu gruptaki insanlar üzerinde yapılan araştırmalar kalp krizi riskini yükselten faktörlerin ani ölüm riskini de yükselttiğini gösteriyor. Grafiğin 2. sırasında görülen bu grupta risk, kalp hastalarındaki kadar olmasa da yüksek. Genel nüfusunun azımsanmayacak bir bölümünü oluşturan bu grupta riski azaltmanın yolu, hayat tarzı değişiklikleri ve gerektiğinde ilaç tedavisiyle risk faktörlerinin kontrol altına alınmasından geçiyor.
Toplumsal olarak ani ölüm trajedisini daha az yaşamak istiyorsak, kalp damar hastalıklarının hiç oluşmaması için çalışmaktan başka çaremiz yok. Bu amaca ulaşmak için kişisel çaba yeterli değil. Yaşam ortamımızın iyileştirilmesi de gerekli.
Kapalı yerlerde sigara içme yasağı, kentlerde halkın spor yapabileceği alanların yaygınlaştırılması bu yönde atılmış önemli adımlar. Ama daha yolun başındayız. Sağlıklı beslenme olanaklarının artırılması, kentleşme planlanırken insan hareketliliğini kısıtlayan, stresini yükselten düzenlemelerden kaçınılması, hava kirliliğiyle mücadele, ilkokullardan başlayarak sağlıklı yaşam bilincinin yerleştirilmesi bundan sonra atılması gereken adımlardan bazıları.
Canlandırmak mümkün
Yeniden canlandırmak mümkün sözünü açıklamakta yarar var. Yeniden canlandırma, mutlak ölüme giden sürecin durdurulması ve canlılığı devam ettirecek kalp atımlarının geri döndürülmesi için yapılan acil tedavi yöntemidir.
4 Nisan, 2011 tarihli yazımda anlattığım yeniden canlandırma işlemi hızla ve etkin bir biçimde yapılırsa ölmek üzere olan kişiyi yaşama döndürülebilir.
Ölümden dönen kişi, daha önce bilinen bir hastalığı yoksa, pekala uzun sağlıklı bir yaşam sürebilir.
Bu gerçek, aniden yere yıkılıp ölmekte olan kişiye bir an önce etkin bir biçimde müdahale etmenin ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor.
Toplumsal hastalığımız en önemli ani ölüm nedeni
Ülkemizde gençlerdeki en önemli ani ölüm nedeni, ne yazık ki kalp hastalıkları değil. Taze çiçek açmış, daha çok meyve verecek bir dalın kırılıp koparılması gibi, insanımızı yaşamdan koparan birinci neden kişisel bir hastalık değil toplumsal bir illet; ŞİDDET... Şiddet günlük yaşamımızın bir parçası. Koşulsuz ve kesinlikle reddetip lanetleyeceğimize, açıkça dile getirilmese de kimilerince mazeret bulunan, hafifletici sebepleri olduğu ileri sürülen bir anormallik. Tüm vücudu sarmış bir kronik hastalık. Tutmadığı organ yok.
Geçen hafta Gaziantep’te göğüs cerrahı Ersin Arslan’ın katli, bu illeti bütün çıplaklığıyla ortaya koydu. Yaşamla ölüm arasındayken elimizi uzattığımızda, o eli tutup bizi yaşam tarafına çekmeye çalışan bir hekime bile reva görülen ölümcül şiddete karşı hiçbirimizin bağışıklığı yok. Bu şiddet ikliminin sorumluluğu sadece uygulayıcılarına yüklenemeyecek kadar büyük.
Doktor Arslan’ın ailesinin, yakınlarının ve meslektaşlarının derin üzüntüsünü paylaşıyor, sabır diliyorum.