Özgür Kaynar

Özgür Kaynar

ozgur.kaynar@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Marina, marina...


İzmir’i inci gerdanlık gibi süsleyen Körfez’e yapılacak marina ya da marinalar turizm kenti olma hedefinde büyük güç katacak, ekonomik gelişime de ivme kazandıracak.

Yönünü turizme çeviren İzmir’e dümen kıran dev gemiler umut verici. Yoğun çabalar sonucunda kente çekilen bu yüzen saraylardan inenleri, daha önce yabancı turist yüzü pek görmeyen İzmir sokaklarında görmek hayli sevindirici. Çevresindeki beldeler bile turizmden ciddi paylar alırken, Türkiye’nin bu üçüncü büyük şehrinin içine düştüğü talihsizlik yavaş yavaş da olsa kırılıyor.
İzmir, kruvaziyerlerle birlikte turizmde ilerlemeye çalışıyor. Ancak sahip olunan zenginliklerin değerlendirilmesindeki yetersizlik hala aşılmış değil. Kenti inci bir gerdanlık gibi saran sahillerde hala bir marinanın neden olmadığı sorusuna kimse cevap veremiyor.

Tam 30 turiste bedel
“Levent Marina var ya” diyenlere oranın yat bağlama kapasitesinin sadece 70 olduğunu, ayrıca bakımsızlığa ve ilgisizliğe mahkum edildiğini hatırlatmakta fayda var. Yabancı bayraklı teknelerin rotalarına artık Levent Marina’yı almadığı da bilinen bir gerçek.
Bir teknenin yılda ortalama üç bin dolar gelir bıraktığı, bu paranın neredeyse 30 turistin harcamasına bedel olduğunu göz önünde bulundurursak, marinanın nasıl bir öneme sahip olduğunu anlayabiliriz. Üstelik, yat limanlarının bulundukları yere kattığı görsel güzellik ve getirdiği canlılık da unutulmamalı. Bir deniz şehrinin dünya çapında bir turizm kenti olabilmesi için marinaya duyduğu ihtiyacın en çarpıcı örneği bence İzmir... Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım da bunun farkında. Yıldırım, İzmir Ticaret Odası’nın İtalyan Costa’yla birlikte kruvaziyer liman kurmak istediği Üçkuyular’a marina da yapılması gerektiğini söyledi.
Bakan, “İzmir gibi önemli bir kentte marina olmalı” dedi. Hükümetin yaklaşımını da gösteren bu sözlerin arkası gelmeli. İzmir, turizm gelirlerinin artmasını sağlayacak bu yatırım için tüm gücüyle bastırmalı.
Bakan’ın adres gösterdiği Üçkuyular’ın yanı sıra asıl kent merkezine marina gerekiyor.

Adres Pasaport olmalı
İzmir Ticaret Odası Başkanı Ekrem Demirtaş’ın Pasaport’taki dalgakıranları da ekonomiye ve hayata kazandıracak projesi destek bekliyor. Daha önce, “Yatırımcılarımız, kaynağımız hazır. Tek ihtiyacımız, gerekli izinlerin verilmesi” diye konuşan Demirtaş’ın projesi hayata geçerse, İzmir’in merkezinde müthiş değişim yaşanacak. Turizmde hayali kurulan noktaya doğru yolculukta hız kazanılacak. Belki de en önemlisi, İzmirliler, bir deniz şehrinde yaşadıklarını bu marina sayesinde daha iyi anlayacak.
Marina eksikliğini gidermek için Büyükşehir Belediyesi’nin de İnciraltı ve Bostanlı için projeleri var. Ancak henüz gelişme kaydedilemedi.
Gerekli hazırlıklar eşgüdüm içinde yapılarak düğmeye basılmalı. Marinaların yapılması ve akılcı işletilmesiyle İzmir’in çok şey kazanacağı kesin...

Bornova’nın ciğeri yandı
Marina, marina...


Alevler yakıp geçti, ormandan geriye matem karası kaldı. Bölgenin en az 30-40 yıl sonra eski güzelliğine kavuşabileceğinin açıklanması acıyı katlayarak artırdı.


Hain el iki yıl önce Bornova’nın sırtını dayadığı ormana uzanmıştı. Çiçekliköy ve Yakaköy alev almıştı. Yangın rüzgarın etkisiyle kuzeye yönelmiş, Manisa Karakoca Köyü’ne kadar olan 350 hektarı karartmıştı. Bu bölgeyi tekrar eski güzelliğine kavuşturmaya çalışılırken, 2007 Ağustosu’nda yanmaktan son anda kurtulan Evka 3’le Çiçekliköy arası tutuştu.
Hemen hemen aynı yerde başlayan yangın bu kez kuzeyden esen rüzgarla güneye, Bornova’ya ilerledi. Bir burası kalmıştı, oraya da ateş düştü. 250 hektara yakın alan daha cennetten cehenneme döndü. 150-200 yaşındaki kızılçamların süslediği ormanın yerinde artık yürek burkan matem karası var. Evka 3 sakinleri, Bornovalılar, huzur buldukları zümrüt yeşilin yasını tutuyor.

Nereden nereye...
Marina, marina...


Belkahve’deki çirkinlik yerini yavaş yavaş güzelliklere bırakıyor.

İzmir’in az sayıdaki ağaçları bir yandan yakılıp kül edilirken, diğer yandan yeşil seferberliği yılmadan sürdürülüyor. Bunun bir örneği de Belkahve... Burası, çok değil kısa süre öncesine kadar İzmir’in ayıbıydı. Kente Ankara yönünden gelenleri taş ocaklarının sergilediği çirkin görüntü karşılardı. Kötü manzara çürük diş gibi durur, insanın canını sıkardı. Bu çirkinliğe beklenen müdahale en sonunda yapıldı. Dağları kemiren taş ocakları kapatıldı,  savaş yerini andıran bölgeyi rehabilite etmek için çalışma başlatıldı. Büyükşehir Belediyesi Belkahve’deki çirkinliği ortadan kaldırmak için şimdiye kadar 25 bin fidan dikti. Bu fidanlar yeşerdikçe ve filizlerini yükselttikçe, görenleri hatırlanmak istenmeyen o eski günlere götüren kabus manzarası da silinecek.


İzmirli kaldırım işgalinden bıktı
Milliyet okurlarının kaldırım işgali isyani sürüyor. Hem esnafın hem de duyarsız sürücülerin yaya yollarını geçilmez yaptığı belirtiliyor. OKUR HATTI’nı arayanlar çözüm bulunmasını istiyor...

Tehlikeler arasında güçlükle yürüyoruz
Karşıyaka 1693 Sokak’ta kaldırımlarda artık yürünemiyor. Nereden geçeceğimizi şaşırdık. Adım başı tezgahlarla, masa ve sandalyelerle, reklam panolarıyla karşılaşıyoruz. Mecburen araçların arasında, tehlikenin kucağında yürümek zorunda kalıyoruz. Belediye yetkilileri bu soruna çözüm bulmalı.
 İsmet Kayalar

Duyarsız esnaf “pes” dedirtiyor
Bornova’da Küçükpark ve çevresinde kaldırım işgali giderek daha da artıyor. Sorumsuz işyeri sahipleri, yaya yollarına artık sadece tezgahlarını değil, buzdolaplarını bile çıkarıyor. Yayalar nereden geçecek diye kimsenin düşündüğü yok. Duyarsızlığın bu kadarı pes dedirtiyor. Buna son verilsin.
Banu Yılmaz

Yaya yollarını otopark yaptılar

Bostanlı’daki sokaklar yenilendi, kaldırımlar genişletildi. Yayaların daha rahat etmesi için yapılan bu
değişikliğin sonucu hiç de hesaplandığı gibi olmadı. Kaldırımlar genişletilirken, yol daraltıldı. Böyle olunca da araçlara park edecek yer kalmadı. Sürücüler de taşıt trafiğini engellememek için kaldırımlara araçlarını bırakıyor. Hem döşenen kilit taşlar zarar görüyor hem de yayalar yürüyemiyor.
Şadiye Atmaca