İzmir, sadece kaçak ve çarpık yapılaşma tehdidiyle karşı karşıya değil. Estetikten yoksun çirkin yapılaşma da maalesef bu kentin güzelliklerini gölgeliyor.İzmir’de görmek istemediğimiz çirkinliklere iyi bakın. Hepsi kentlerin anayasasının bulunmayışının, vurdumduymazlığın ve politik çıkarların her şeyin önünde görülmesinin acı eserleri...
Bir şehrin nasıl büyüyeceği, mimarisinin nasıl olacağı uzun yıllar göz önünde bulundurularak belirlenmeyince ortaya bu çirkinlikler çıkıyor. Günlük kaygılarla hareket edilince, gecekondular da türüyor, kaçak binalar da yükseliyor. Kağıt üzerinde imarlı, ancak çürük dişten farksız ucube binalar peşi sıra dikiliyor. Kentler çirkinleşiyor, çirkinleşirken de kimliksizleşiyor.
İzmir’in sadece siyah-beyaz kartpostallarda kalan güzelliklerini görüp, bir de bugünkü haline bakıp iç geçirmeyen var mı? Çok değil 50 yıl öncesine kadar her yapı bir sanat eseri gibi işlenirken, son 20-30 senedir nasıl bir mimari perişanlığa sürüklendiğimizin hesabını acaba kim, nasıl verecek? Zaman geçerken, daha da iyisini aramak yerine ne yazık ki geriye bile gidemedik! Geçmişin mirasına dahi sahip çıkamadık.
Yanlışa son verilmeliBuna son vermenin zamanı çoktan geldi. Yapılaşmayı, sadece betonla demiri ve tuğlayı bir araya getirmek olarak gören zihniyet artık terk edilmeli. Hem yaşayanlarına hem de misafirlerine görsel güzellikler sunan bir kent estetiği yerleştirilmeli. Bunu yapmak zor değil. Belediyeler; ilgili akademisyenleri ve meslek odalarının temsilcilerini bir araya getirip; sırt çevirdiğimiz, büyük bölümünü yıkılmaya terk ettiğimiz o eski binalardan da esinlenerek bölgeye özgü mimariler belirlemeli. Belki o zaman Bornova dediğimizde aklımıza bir simgesi gelir. “Bornova’nın şöyle mimarisi var, binaları gözalıcı güzellikte” denilebilir. Tıpkı Bornova gibi tarihi köşklere sahip Buca da, yalılarını estetikten yoksun betonlaşma cinayetine kurban veren Karşıyaka ve Konak da ve diğer ilçeler de kendilerine özgü mimarilerini oluşturabilir. İnanmak ve gereğini yapmak yeter. İnşa edilecek her yeni binayla görüntü değişecek, kent kimliği de şekillenmeye başlayacaktır. Ve zamanla parçalar birleştikçe ortaya bambaşka bir İzmir çıkacaktır.
Eğer şu anki yapılaşma, estetik bulunuyor, İzmir’e yakıştığı düşünülüyorsa söyleyecek daha fazla sözüm yok. O binalara yenilerini eklemeye devam edelim, ‘güle güle’ de oturalım! Ama şunu biliyorum ki İzmir’in siyah-beyaz kartpostalları ve bir elin parmağı kadar kalan o eski yapılar bize yanlışı doğruyu gösteriyor... Pek çok şey için artık geç kalınmış olabilir, ama yeni bir başlangıç, bu acı gerçeğe mahkum edilmemeli. Bir yerden başlanmalı...
İzmarit atıp ormanı yakan da yanacak!
Araçlardan atılan izmaritlerin önce kuru otları, ardından da ormanı tutuşturduğuna OKUR HATTI’ndan dikkat çektik. Orman Bölge Müdürlüğü’nün önlem almasını istedik. Bu mesajımızın gereği yapıldı, izmarit timleri oluşturuldu. Motosikletli ekipler, hem otoyollarda hem de ormanlardan geçen yollarda devriye gezmeye başladı. Görevlilerin gözü, zümrüt ormanlarımıza izmarit atan sorumsuzların, yeşil düşmanlarının üzerinde. Bu kişiler tespit edildiğinde uyarılacak, dikkatli olunması istenecek, kısa sürede küle dönen ağaçların en az 30 yılda yetiştiği belirtilecek. Attığı izmaritle ağaçları yakanlar belirlenirse, işte o zaman onlar da fena yanacak. İki yıldan 7 yıla kadar hapis cezası var. Ayrıca yangına müdahale sırasındaki masraf da 50 bin liradan başlayan yüklü para cezasıyla birlikte karşılanıyor.
Sadece Konak’ın çabası bu sorun için yetmezMegafonlu seyyar satıcılar İzmirlilerin kabusu. Araçlarla sokak sokak gezen bu kişiler, geçtikleri yerdeki herkesi, yaptıkları anonslarla rahatsız ediyor. Gürültüden bıkanlar OKUR HATTI’na telefon yağdırıyor, çözüm bulunmasını istiyor. Bu yönde örnek mücadeleyi Konak Belediyesi başlatıyor. Başkan Hakan Tartan, zabıta ekiplerinin seferber olduğunu söylüyor. Tartan, bu satıcılara göz açtırmayacaklarını belirtiyor, “Seyyarların yanı sıra gözümüz, eğlence yerlerinin de üzerinde. Çevreye rahatsızlık verenlere 15 bin 531 TL’ye kadar para ve kapatma cezaları veriyoruz” diyor. Bu sorunun sadece bir belediyenin çabasıyla çözülemeyeceği kesin. Konak’ta barınamayan megafonlu işportacılar diğer ilçelere hücum edecektir. Diğer ilçe belediyelerinin de harekete geçmesi gerekiyor.
Yağmur kanalları da düzenli temizlensinMavişehir’de denize uzanan pek çok kanal var. Bunlar pislik yuvasından farksız. Yerlere atılan çöpler buralarda birikiyor. Zamanla kötü kokuya neden oluyor. Çevre sakinleri olarak Büyükşehir Belediyesi’ne ve ayrıca İZSU Genel Müdürlüğü’ne müracaat ettik. Ancak herhangi bir çalışma yapılmadı. Bu soruna duyarsız kalınmasın. Kanallar da tıpkı dereler gibi düzenli temizlensin.
Hasan Zeki SungurÇöp konteynerleri sık sık yıkanmalıKarşıyaka Şemikler’deki çöp konteynerleri çok bakımsız. Düzenli olarak içleri boşaltılmasına rağmen kokuyor. Kötü koku ve görüntü kaynağı, mikrop ve sinek yuvası bu konteynerlerin sık sık yıkanması gerekiyor. Ayrıca çevreleri de temizlenmeli. Çünkü çöplerden buralara pis sular akıyor. Belediyeden yardım istiyoruz. Bu sıkıntımızın dikkate alınması bekliyoruz.
Mazlume GökmenYemek fabrikası herkesi bıktırdıBayraklı Osmangazi Mahallesi İbrahim Galip Caddesi’ndeki yemek fabrikası bu çevrede oturan herkesi bunalttı. Buradan sürekli kötü kokular yükseliyor. Gece-gündüz gürültü de hiç eksik olmuyor. Evlerimizde huzura hasret kaldık. Koku yüzünden balkona çıkamıyoruz, pencere açamıyoruz. Yetkililerden yardım istedik, ancak şimdiye kadar kimse ilgilenmedi. Bu soruna artık son verilsin.
Dursun Karaalp