Valiliğin, Büyükşehir Belediyesi aleyhinde açtığı 159 davanın yarattığı rüzgar, şiddetli bir o kadar da hiddetli fırtınaya dönmüş durumda. Günlerdir bu köşede tüm yönleriyle kaleme aldığım yazıların ardından CHP’lilerin yaptığı araştırmada diğer kentlerde böyle bir durumun olmadığının ortaya çıkması sinirleri daha da gerdi. Kentin geleceğine yön verecek imar planlamalarında daha mürekkep kurumadan gelen, yaşanan sevinci ve heyecanı hayal kırıklığına çeviren itirazların gerginliği, en sonunda İzmir’den Başkent’e sıçradı. Hatta CHP üst yönetiminin önüne kadar gitti.
Perde arkasında hükümetin bulunduğunu düşünen, kasıtlı bir engellemeyle karşı karşıya olunduğuna inanan CHP’liler işin peşinde. Milletvekili Ahmet Ersin’in, Başbakan Erdoğan’ın yanıtlaması için verdiği, bir önceki yazıda ayrıntılarını aktardığım soru önergesinin cevabı bekleniyor. Gelecek yanıta göre izlenecek yollar da şimdiden belirleniyor. Uzun süredir bizim konuşup yazdığımız bu konu Meclis koridorlarında da yankı bulacağa benziyor.
Çünkü, valiliğin son dönemde yargıya taşıdığı düzenlemelerden ikisi (en önemlileri), sabrı iyice taşırdı. Alsancak’la Turan arasındaki 550 hektarlık alanı gökdelenlerle ticaret merkezine çevirecek, yerli ve yabancı yatırımcıyı çekecek, İzmir’in çehresini değiştirecek “Yeni Kent Merkezi” planı can alıcı önem taşıyor. 11 yıldır temelde kalan, kentin göbeğinde utanç çukuru gibi duran Basmane’deki Dünya Ticaret Merkezi projesi de bir diğeri.
Artık tahammül kalmadıSon yerel seçimde alınan yüzde 56’lık rekor oyla İzmir’in kalesi olduğunu tescilleyen CHP kurmaylarının ve beş yıl sonunda bambaşka bir kent hedefleyen Başkan Aziz Kocaoğlu’nun artık tahammülü kalmadı. Daha kalkınmış ve güzel bir İzmir hedefine koşarak gitmeye çalışırken, kimsenin önlerine çıkmasını istemiyorlar.
Önce İzmir Valiliği’yle Büyükşehir Belediyesi’ni, şimdi de ana muhalefet partisiyle hükümeti karşı karşıya getiren dava trafiğinde son durum işte bu. Ankara’da neler olup biteceğini merak ederken, İzmir bölümüne son vermenin zamanı geldi. Böyle kapanışlarda mutlaka bir bilene söz vermek gerekir. Bunun için en doğru isim Burhan Özfatura’dan başkası değil. Ne de olsa adliye koridorlarını en çok aşındıran isimler arasında başı çekenlerden... İzmir’in 10 yıl büyükşehir belediye başkanlığını yapan Özfatura, deyim yerindeyse tam bir dava maratoncusu... Hakkında 500’e yakın hukuki tahkikat yapıldı. Çoğunda takipsizlik kararı çıktı. Dile kolay tam 203 davada da beraat etti. Dünya Ticaret Merkezi’nin önündeki engellerle hala mücadele ediyor. O da gökdelenler için adres gösterdiği Alsancak-Turan arasını New York Manhattan gibi yapacak planlamaya ve diğer düzenlemelere yönelik itirazların üzüntüsünü yaşıyor.
‘Kraldan çok kralcılar’Burhan Özfatura, tüm bunların arkasında, Bayındırlık ve İskan İl Müdürlüğü’nün olduğunu söylüyor. Özfatura, bu raporları hazırlayarak, valiliği dava açmaya zorladıklarını ve kentin geleceğiyle oynadıklarını ifade ettiği Bayındırlık bürokratlarını adeta topa tutuyor:
“Bunlar statükocu, dargörüşlü, kraldan çok kralcı, art niyetli. Gökdelenlerle en az 30-40 bin kişiye iş kapısı açacak plana ve beş bin 300 kişinin istihdam edileceği Dünya Ticaret Merkezi’ne karşı çıkmak, İzmir’i sevmemektir. Bu bürokratların ufku; modernleşmeye, yüksek binalara erişemiyor. Onların yüzünden İzmir’de işler yürümüyor, yatırımlar yerinde sayıyor.”
‘Foyaları ortaya çıksın’Burhan Özfatura, çözümün Ankara’da değil, İzmir’de olduğunu dile getiriyor. Bayındırlık raporlarıyla dava açmak zorunda bırakıldığına dikkat çektiği Vali Cahit Kıraç’a ve Başkan Aziz Kocaoğlu’na öneride bulunuyor: “Bürokratları karşınıza alın, birlikte toplantı yapın. ‘Kardeşim derdiniz ne?’ diye sorun. Bu iş ancak o zaman çözülür, foyalar ortaya dökülür. Kim kimi sabote ediyor, neden engelliyor anlaşılır. Başkanlığım sırasında dönemin valileri Vecdi Gönül ve Kutlu Aktaş’la hep böyle yapardık. Sık sık kahve içmeye gider, konuları soruna dönüşmeden çözerdik. Yoksa bunları konuşmaya devam ederiz, İzmir’e de yazık olur...”
Yolcu paraları cebe mi iniyor?Milliyet okuru Ahmet Buğra Tokmakoğlu, havaalanına gerçekleştirilen otobüs seferleri için Büyükşehir Belediyesi’ne teşekkür ediyor. Ulaşımın kolaylaştığını belirten Tokmakoğlu, bu araçlarda zaman zaman tanık olduğu bir duruma da dikkat çekiyor, şunları söylüyor: “Kenkart’ı olmayanlar şoföre para veriyor. Sürücünün kendi kartını okutması gerekiyor. Ancak çoğu kez bunun tam olarak yapılmadığını görüyorum. En son benim olduğum otobüse 10’un üzerinde kişi paralı bindi. Şoför sadece birkaç kez kartını okuttu, dolayısıyla aldığı paraların çoğu cebinde kalmış oldu. Belediye yönetimi, sivil ekipler oluşturup sıkı kontroller gerçekleştirmeli.”
Aman dikkat! Yola at fırlayabilirBu fotoğrafı Milliyet okuru Mustafa Somersan gönderdi. Somersan, İzmir’in Mavişehir semtindeki garipliğe dikkat çekiyor. Yeşil alana otlaması için bırakılan atın, bağlı olmadan oradan oraya koşturduğunu, sürücülere kaza tehlikesi yaşattığını dile getiren Somersan, “Fotoğraf her şeyi anlatmaya yetiyor. Bu görüntüyle sık sık karşılaşıyoruz. Kimsenin müdahale ettiği de yok” diyor.
Engelleri birlikte aşmamız lazım...Aramızda onların da olduğunu yeni yeni anladık. Adım başı karşılarına çıkan engellerin farkına varmamız hiç de öyle kolay olmadı. Zaten zorlu olan hayatlarını kolaylaştırmak gerekirken, daha da zorlaştırdığımızı anladık anlamasına ama hala onlar için ne kadar yol aldık..? Belediyelerin tekerlekli sandalyelileri düşünerek kaldırımlara rampalar yapması, Büyükşehir’in yeni aldığı otobüslerin engellilere uygun olması sevindirici. Ancak yetmiyor... Türkiye Beyazay Derneği Şube Başkanı Salih Arıkan, yaşamayanın bilemeyeceği daha pek çok sıkıntıları olduğunu söylüyor. Arıkan, yerel yönetimlerde kendilerine söz hakkı tanınmasını istiyor, Başkan Aziz Kocaoğlu’na sesleniyor: “Söz verilen engelliler meclisinin kurulması, engelliler merkezinin aktif hale getirilmesi gerekiyor. Otobüslerdeki sesli uyarı sisteminin daha da belirgin hale gelmesini, engellilerin refakatçılarıyla birlikte toplu ulaşımdan ücretsiz faydalanmalarını talep ediyoruz. Daha pek çok çözüm bekleyen sorunumuz var, bunları dile getirebilmemiz için söz hakkı verilmesini bekliyoruz...”