Yassıada’da Menderes’e uygulanan işkence hakkındaki raporda, “Sabık Başvekilin dövülmesi, azami ölçüde dikkat edilerek kapatılmıştır, kendisinden de bu konuyla ilgili beyanat vermeyeceğine dair söz alınmıştır” deniliyor.
10 Ekim 1960 tarihli yazı:
Yassıada’da görevli İstihbarat Kısım Amiri Kurmay Yarbay Necip Aka’nın Milli Birlik Komitesi’ne yazdığı raporda, Başbakan Adnan Menderes’e dayak olayı şu şekilde anlatılıyor:
“Milli Birlik Komitesi Başkanlığı’na. Sabık Başvekil Adnan Menderes’in M.B.K. vermiş olduğu şikâyet mektubunun soruşturması neticesinde kendisine yumruk ile vurulduğunu iddia ettiği, subay ve astsubayın ifadesine başvurulmuş. Olayın vuku bulduğunu, başvekilin kendilerine hakaret ettiğini, bundan dolayı birkaç kez vurduklarını itiraf etmişlerdir. İfade tutanakları ektedir. Sabık Başvekilin yüzünde oluşan morluklar mahkeme süresince tedavi edilerek mahkemeye hazır vaziyette intikal edecektir. Saygılarımızla arz olunur efendim.”
Yeni Şafak Gazetesi’nin 2015 yılında ortaya çıkardığı belgelere göre, Başbakan Menderes’e dayak olayına dair 13 gün sonra bir rapor daha yazılmış:
23 Ekim 1960 tarihli yazı:
“Milli Birlik Komitesi Başkanlığı’na. Sabık Başvekilin dövülmesi olayı, azami ölçüde dikkat edilerek kapatılmıştır. Sabık Başvekile de bu konu ile ilgili beyanat vermeyeceğine dair söz alınmıştır. Saygılarımla arz ederim, efendim.”
BİR BAŞKA DAYAK HADİSESİ:
Celal Bayar’ın avukatı Gültekin Başak, yanında bir muhafız olduğu halde Celal Bayar’ın bulunduğu bölüme doğru giderken odasının hemen önünde Adnan Menderes’e rastladı. Başak, sonrasını şöyle anlatıyor:
“Çok kederli idi. Avukatlarını beklediği anlaşılıyordu. Bana sordu:
Merak ediyorum Başak Bey, benim avukatlarım da geldiler mi?”
Menderes’in sorusunun sonrası avukatın anlatımında şöyle devam ediyor:
“Benden cevap almaya dikkat kalmadı. Şiddetli bir tokat darbesi Adnan Bey’in yüzünde patladı. Yataktan tutulup oda içinde sürüklenirken başkasıyla nasıl konuşabilirsin, sesi sayhası (bağırış) işitiliyordu. Odasında da dövme, sövme faslının devam ettiği anlaşılıyordu.”
Bir de manevi işkence...
Arkadaşlarının söylediklerini dinletmek...
Yassıada’da kimsenin fark etmediği bir işkence türü daha yaşandı. Başbakan Adnan Menderes, Ada Komutanı Tarık Güryay’ın odasında bir zamanlar beraber siyaset yaptığı arkadaşlarının arkasından söylediklerini dinledi. Ada komutanı, sanıkların koğuşlarındaki dinleme aygıtlarının kaydettiği konuşmaları, “İyilik yapıyorum” adı altında dinletti başbakana. İlk dinlettikleri bakanlar kurulunda görev alan iki isimdi. Manevi işkence bununla sınırlı kalmadı. Ada komutanı, başbakana çeşitli fotokopi kağıtları verdi. Çeşitli günlüklerden alınan o fotokopi sayfalarında arkadaşlarının Başbakan Menderes’e dair günlüklerinden notlar vardı. Kendi arkadaşları yazmış, ne var bunda denilebilir, şöyle bir durum var:
Yassıada yargılamaları sırasında iddia makamı başta Ethem Menderes ve Refik Koraltan olmak üzere el konulan günlüklerden Menderes’e suçlamalar yöneltti. Ada Komutanı Tarık Güryay, bu durumun açığa çıkmasından sonra kimi Demokrat Partili sanıkların kendilerini temize çıkarmak uğruna, tüm yaşananların sorumluluğunu Başbakan Menderes’e bırakan günlükler yazmaya başladıklarını belirtmişti. Adnan Menderes’e o gece okutulan günlüklerden bir kısmı
sonradan yazılanlar arasındaydı...
Zorlu’ya da dayak
Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu da Yassıada’da dayak atılan isimlerden birisi olmuştu. Dayak olayı kesin ama anlatımlar farklı. Bazı yerlerde Zorlu’nun koğuşundan çıkarken hırkasını almak için nöbetçi subayı beklettiği için bazı yerlerde de yemekhaneye gidişte tek sıra yürümeyi kabul etmediği için dövüldüğü anlatılır. O olayda gözü moraran Fatin Rüştü Zorlu, ziyaretçi olarak adaya gelen ailesine voleybol oynarken yüzüne top çarptığını söyler.
Bir portre: Burhanettin Uluç
‘Menderes’e başgüvercin Bayar ile arbede’
Veteriner Tuğgeneral Burhanettin Uluç, 27 Mayıs darbesinin en önemli anlarında görev almış ama adı nedense daha az bilinen isimlerden biri olmuştur.
Cumhurbaşkanını gözaltına almak için Çankaya Köşkü’ne giden isimlerden birisi olan Tuğgeneral Uluç, Bayar’ın önce silahlı direniş ardından intihar girişimine fiziki müdahalede bulunan isim olarak bilinir. Tuğgeneral Uluç,
27 Mayıs’ın ilerleyen saatlerinde bu kez Güvercinlik Havalimanı’nda karşımıza çıkar. Meydanda olan isimler arasında, Yassıada’ya
komutan olarak atanacak olan ve o zaman yarbay rütbesi taşıyan Tarık Güryay da vardır. Güryay yıllar sonra kaleme aldığı anılarında, Burhanettin Uluç’un kendisine “Tarık, başgüvercini benim kafese koyalım” dediğini yazdı.
Başbakan Menderes uçaktan indirildikten sonra tuğgeneralin aracına götürüldü. Arka koltuğun ortasına oturtulan Menderes’in bir yanına Uluç, diğer yanına da Fikret Kuytak oturdu. Yarbay Tarık Güryay da öne, şoförün yanına geçti. Askerlerin kendi aralarındaki küçük iğneleyici konuşmaları bir süre sonra Menderes’in sorusuyla kesildi, başbakan, “Tutuklanan başka kimseler var mı?” diye sordu. Cevabı veren Uluç oldu: “Hepsi. En sona siz kalmışsınız. Malum ya, bezm-i ekâbir Meclis’e en son gelir.” Menderes, Celal Bayar’ın durumunu sordu, cevap veren yine Uluç oldu: “Onu Çankaya’dan bizzat ben alıp götürdüm.” Ardından ekledi, “Bayar’a, buraya milli iradeyle gelmiş olan asıl bizleriz” dedim. Arabada başka konuşma olmadı.
Tuğgeneral Uluç’un bu iki davranışı ona ciddi bir popülerlik sağladı. Darbeden sonraki süreçte Anıtkabir’de askerlerin omuzlarında taşıdığı isim olarak gördük onu. 11 Haziran 1960’ta İzmir Valiliği’ne, 31 Ekim 1961’te de Cumhuriyet Senatosu üyeliğine atandı. 24 Aralık 1963’te kalp krizi sonucu hayata veda etti.
Namık Gedik (Ölüm: 27 Mayıs 1960)
İçişleri Bakanı Namık Gedik, 27 Mayıs 1960 darbesinde tutuklandı. Harp Okulu’na götürülen Gedik’in tutulduğu odadaki camın küçük olması ve naaşının ailesine gösterilmemesi sebebiyle Gedik’in öldürülmüş olabileceğine dair tartışmalar yıllardır sürüyor.
Lütfi Şaylan (Ölüm: 16 Haziran 1960)
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu üyesi Lütfi Şaylan, kalp krizi sonucu vefat etti.
Cemil Keleşoğlu (Ölümi: 14 Temmuz 1960)
Konya Valisi Cemil Keleşoğlu, 27 Mayıs darbesinde Yassıada’da tutuklandı. Herkesin ortasında askerlerden dayak yemeyi gururuna yediremeyen Cemil Keleşoğlu tuvalette bileklerini keserek intihar etti.
Dr. Zakar Tarver (Ölüm: 19 Eylül 1960)
DP’nin Ermeni milletvekillerinden İstanbul Milletvekili Zakar Tarver, Yassıada’ya sevk edildikten kısa bir süre sonra vefat etti. Ölüm raporunda vefat sebebi, kalp krizi yazıyordu. Ancak Tarver’in ölüm sebebinin görevli subaylar tarafından dövülmesi olduğu iddia edildi.
Faruk Oktay (Ölüm: 30 Eylül 1960)
İstanbul Üniversitesi olayları sırasında polise ateş açma emri vermekle suçlanan İstanbul Emniyet Müdürü Faruk Oktay’ın kalp krizi geçirerek öldüğü açıklandı. Ancak oğlu Emre Oktay, babasının işkence nedeniyle öldüğünü koğuş arkadaşlarından öğrendiğini anlattı.
Yusuf Salman (Ölüm: 28 Kasım 1960)
İstanbul Milletvekili Yusuf Salman, Yassıada’ya gönderildikten sonra hastalandı ve hastaneye kaldırıldı. Duruşmalar başladıktan sonra kalp krizi geçirerek vefat etti.
Lütfi Kırdar (Ölüm: 17 Şubat 1961)
Sağlık Bakanı Lütfi Kırdar, 17 Şubat 1961 günü, İstanbul ve Ankara olaylarının duruşmasında mikrofon başında ifade verirken kalp krizi geçirdi ve salondan çıkarılırken vefat etti.
Gazi Yiğitbaşı (Ölüm: 12 Nisan 1961)
Afyon Milletvekili Gazi Yiğitbaşı, kalp krizi geçirerek vefat etti.
Hasan Yümnü Üresin (Ölüm: 29 Mayıs 1961)
Ulaştırma Bakanı Hasan Yümnü Üresin, darbeden iki gün sonra vefat etti.
Nuri Yamut (Ölüm: 5 Haziran 1961)
İstanbul Milletvekili ve eski Genelkurmay Başkanı Nuri Yamut, Yassıada’da kötü muamele gören isimlerden biriydi, hastalanınca Yassıada’dan Kasımpaşa Hastanesi’ne kaldırıldı. 3 ay sonra hastanede vefat etti.
Kenan Yılmaz (Ölüm: 5 Ağustos 1961)
Eski Milli Savunma Bakanı ve Bursa Milletvekili Kenan Yılmaz, 27 Mayıs 1960 darbesinde tutuklandı. Yassıada yargılamasında vefat etti.
Adaya gelen sanıklara telsizde ‘paket’ anonsu!
Demokrat Partililer, darbe sürecinde yaygın dayak ve hakaretle 3 kere karşılaştılar. İlki darbe günü, Harp Okulu’na giriş sırasında yaşananlardı. Gözaltına alınan Demokrat Partilileri taşıyan askeri araçlar, Harp Okulu’nun kapısında sanıkları teslim ediyordu. Bahçeden binaya kadar olan mesafede sanıklar tekme-küfür ve tükürükle karşılanıyordu.
İkinci kabul edilemez süreç, Ankara’da Harp Okulu’nda tutuklu bulunan Demokrat Partililerin Yassıada’ya sevkleri sırasında yaşandı. C-47 tipi uçaklarla İstanbul’a getirilen Demokrat Partililer, Yeşilköy’de uçaktan indirilip otobüslere bindirilirken dayak yediler. Üçüncü dayak olayı ise Demokrat Partililerin Yeşilyurt’ta otobüslerden indirilip vapura bindirilmesi sırasında yaşandı. Uçaktan alınırken aşağıda bekleyen kalabalığa adları bağırılan sanıklar, aşağıda bekleyen subaylarda uyandırdıkları öfkeye göre ağır saldırı altında sevk oldular. Tarık Güryay anı kitabında bu olayların yaşandığını kabul etti. Yıllar sonra kimi Demokrat Partililer, Yassıada’ya iniş sırasında da dayak yediklerini iddia ettiler. Bu arada unutulmamalı ki Yassıada’ya tüm sanıklar aynı anda getirilmedi. 29 Mayıs Pazar, ilk kafile 150 kişiydi.
1 Haziran’da 16 kişi, 3 Haziran’da 26 kişi, 5 Haziran’da 36 kişi, 10 Haziran’da sabaha karşı Celal Bayar ve Adnan Menderes, akşam 23:00’te 19 kişilik bir kafile, 15 Haziran’da 7 kişilik bir kafile, 18 Haziran’da bakanların da aralarında olduğu 58 kişilik kafile geldi. Telsiz anonslarında adaya gelen sanıklar “Paket” olarak tanımlandı.
Yarın: Darbeyi önceden kimler biliyordu?..