Barcelona, Kayserispor’dan 17 yaşındaki Emre’yi aldı, serbest kalma bedelini 400 milyon euro olarak belirledi.
Dünyanın dört bir yanında genç yetenek arayan kulüplerimiz bu durumdan utanır mı, hiç sanmam.
Chelsea forması altında gol kralı olan Hasselbaink 1994’te Samsunspor’a geldi, bir hafta antrenmana da çıktı ama o dönem teknik direktör olan Multescu, beğenmedi, geri yolladı futbolcuyu.
Futbolda dünya markası isimlerden biri olan Kaka, 2003’te Gaziantepspor’a önerildi. Teknik Direktör Nurullah Sağlam transferi çok istedi ama Başkan Celal Doğan genç bir oyuncuya bu kadar para ödenmez diyerek geri çevirdi transferi.
Ve adını herkesin bildiği Ronaldinho’nun kariyerinin başında Diyarbakırspor’a önerildiği söylenir, doğru mu bilmem.
Ronaldinho, Gremio forması giydiği dönemde Galatasaray’ın gündemine gelmiş ama 3 milyon dolarlık lisans bedeline takılmış iş. Kaçan balık büyük balık olur ya, bir sene sonra PSG 18 milyon dolara transfer etmiş Ronaldinho’yu.
*
Siz hiç New York Times’ta futbolcu yetiştirmede adı geçen Türk teknik direktör gördünüz mü?
Kylian Mbappe dâhil Fransa’da dünya yıldızlarının çıktığı Bondy semtinin takımlarından birinin teknik direktörü Türk.
Adı Hüseyin Ergüneş, takımının adı da Argenteuil.
Gençler suça bulaşmasın diye kurulmuş o takımın maçlarını Hüseyin Hoca’dan davet aldığı zaman izleyen adamın adı Yves Gergaud. Kim bu adam diyeceksiniz? Bugün piyasa değeri 65 milyon euro olan Bayern Münih oyuncusu Kingsley Coman ve piyasa değeri 40 milyon euro olan PSG stoperi Kimpembe’yi keşfeden adam.
Fransa’nın dünya şampiyonu olan kadrodaki göçmen ve yoksul çocuklarının hikâyelerinin ardından, New York Times’ın iki uzman muhabirinin ulaştığı iki isimden biri Türkiye vatandaşı.
Google’a adlarını yazın, ne futbol camiamız ne de futbol medyamız sürmemiş o izi.
*
Genç yetenekleri keşfetmek işin sadece yüzde 50’si aslında.
O yetenekleri geliştirecek teknik direktörlerimiz var mı sorusuna evet diyemiyoruz.
Yetenekli genç futbolcu arayanlarımız, havalı “Scout” sıfatı taşıyanlar ne kadar yeterli? Türkiye’den çok Almanya ve Afrika’da mı maç izliyorlar acaba?
*
Arjantin’in en büyük kulüplerinden River Plate, yeteneklerini keşfettiği Messi için aylık 900 dolar tutan ve boy kısalığını giderecek hormon ilaçlarının maliyetine katlanmak istemedi.
Yıllardır o ayakların altında ezildiklerini tahmin etmek zor değil zira dünyada sadece bir tane Messi var.
Bu olay Türkiye’de yaşanmış olsaydı ne olurdu sorusunun cevabı basit.
Genç Messi’yi ıskalayan yönetim, Çin’den, Rusya’dan, ununu elemiş, eleğini asmış bir yıldız getirir, taraftarı sustururdu.
Bizim memlekette yıldızlar futbol sistemi için değil, şampiyonluk kaçarsa, taraftara “Yönetim dünyanın en ünlüsü de getirdi yine olmadı” dedirtmek için transfer edilir.
Acı ama gerçeğimiz bu bizim maalesef.
An’lar...
Takvimlerin 26 Eylül’ü gösterdiği çeşitli yıllardan kareler...
1999 - GAP bitince zengin olacaktık, meyve-sebze bolluğu yaşanacaktı, hayalimiz oydu 1990’larda. GAP Su Şenlikleri de düzenleniyordu baraj göllerinde bir zamanlar.
2001- Diyarbakır Halk Eğitim Merkezi’nde çekilmiş bu kare. Anneler çocuklarıyla beraber okuma-yazma öğreniyorlar.
2011 - Kırgızistan’ın bağımsızlığının 20. yılı Ankara’da da kutlandı. Kırgız bir sanatçının kostümü de şarkıları kadar ilgi çekti o gece.
Haftanın fotoğrafı
Türkiye’nin kanatları
İkinci Dünya Savaşı’nın ardından ABD, 1946-1952 yılları arasında Türkiye’ye 1905 uçak sattı ya da hibe etti. Bu bedava-ucuz kaynak, ilk sermayesi 1925’te ayrılan uçak sanayimizin sonu oldu. Kayseri uçak fabrikası ikmal merkezi oldu, Eskişehir’deki tesisler traktör fabrikası. O yıllardan sonra da hep ABD’nin eline bakan bir ülke oldu Türkiye. Terörle mücadele için insansız hava araçlarını ABD’den almak istedik, onay çıkmadı, İsrail’den kiraladık, yine olmadı. Kötü komşu insanı ev sahibi yapar derler ya, kötü müttefikler Türkiye’yi şimdi bu gördüğünüz karenin sahibi haline getirdi. Yerli üretim Aksungur ve Hürkuş havada birlikte. Envanterine Bayraktar SİHA’larını eklemek isteyen ülkeler şimdi sıra bekliyorlar.