- G-20 Zirvesi’nde beni en çok şaşırtan konuyla başlayayım. Rusya Devlet Başkanı Putin zirveye gelmedi ama Dışişleri Bakanı Lavrov’u yolladı. Rus Dışişleri Bakanı, cumartesi akşamı İtalya Cumhurbaşkanı’nın katılımcıların onuruna verdiği yemekte ABD Başkanı Biden ile birkaç dakika sohbet edebildiğini anlattı gazetecilere. Sonra da “Biden, Putin’e hiçbir selam ya da iyi niyet mesajı yollamadı” diye şikâyet eden bir cümle kurdu. Duygusunu kontrol etme konusunda yeterince tecrübe sahibi olan bir Dışişleri Bakanı’nın bu fazla beklenti içeren cümlesine çok şaşırdım.
- Roma’da Erdoğan-Biden Zirvesi’ni hem Türkiye kaynaklarından hem de ABD Başkanı’nı takip eden Beyaz Saray muhabirlerinin sosyal medya hesaplarından takip ettim. Tıpkı NATO Zirvesi’nde olduğu gibi, görüşme öncesi ve sonrası iki farklı ABD ile karşılaştım. Görüşmeden önce “adı açıklanmayan bir kaynak”, “Eğer büyükelçiler sınır dışı edilseydi bu görüşme zora girerdi” dedi, “Aceleci olmak, Türk-ABD ilişkilerine yaramıyor, Başkan bunu muhatabına söyleyecek” dedi. Görüşme sabahı tıpkı NATO Zirvesi’nde olduğu gibi, Biden “olumlu görüşme umudu” mesajlarıyla başladı, “Beyaz Saray’dan NATO müttefikliğine atıf yapan” bir açıklamayla bitirdi. Görüşmeden sonra ABD medyası, küresel iklim değişikliği anlaşmasına, elektrik üretimi için kömür ihracatı meselesine ve liderlerin basın toplantılarına odaklanmıştı. Detay yazan olmadı. Glasgow yolunda ya da Washington’a dönerken yine “adı açıklanmayan bir kaynak” ABD medyasına sert cümleler kurabilir ama şu iki görüşmeden öğrendiğimiz şey, ABD’nin Türkiye ile ilişkilerde iki ayrı yüzü var. Taze bir not daha ekleyeyim, Beyaz Saray Sözcüsü Jen Psaki’nin koronavirüs testi pozitif çıktı ve Beyaz Saray muhabirlerinin ilgisi tamamen dağıldı.
- Türk-ABD ilişkilerinde en önemli görüşmelerden biri, 1978’de, Bülent Ecevit’in Başbakan olarak dönemin ABD Başkanı Jimmy Carter ile Washington’daki bir NATO Zirvesi’nde yaptığı, ambargoyu kaldırmak için yönetimi ikna etme görüşmesidir. O görüşme sırasında protokol görevlileri Başkan Carter’a bir sonraki konuğun beklediği notunu yollamışlar ama görüşme devam etmişti. Roma’da da bunun bir benzeri oldu ama bir başka ve daha önemli benzerlikten söz etmek lazım. Türkiye, Beyaz Saray’ın F-16 konusunda Kongre ve Senato bahanesini elinden alabildi. Demokrat çoğunluğun varlığı ve yönetim harekete geçtiğinde sorun yaşanmayacağı Başkan Biden’a da söylendi ve bu tt Kısa vadede olmasa da F-16 meselesinde Türkiye’nin talebi karşılanacak demek yanlış olmaz.
- Türkiye’deki siyasi hesaplar açısından da altının çizilmesi gereken noktalar var. “Başkan Biden’ın Erdoğan’sız bir Türkiye hayali kurduğu ve tüm adımlarını bunu sağlamak için atacağı” beklentisi boş bir beklenti. ABD Başkanı’nın birinci önceliği Türkiye’yi her şart altında ABD’nin yanında tutmak. Daha açık haliyle yazayım, Başkan Biden için ilk hedef görev süresi içerisinde Türk-ABD ilişkilerinin normalleştirilmesi. Bu cümleyi sadece öngörüye dayanarak yazmıyorum.
- Sorunlu alanlarda mekanizma kurulması kararı diplomatik bir geçiştirme cümlesi gibi gelebilir ama değil. Türkiye S-400 meselesiyle ilgili ABD ile ortak bir komisyon kurarak ilerlemek istiyor ama Washington buna yanaşmıyordu. Dışişleri ve Savunma bakanları kurulmasına karar verilen mekanizma ister istemez S-400 meselesini de tartışacak. Konuşabilmek bile başlı başına bir kazanım olarak değerlendirilebilir.
- ABD-Türkiye ilişkilerine bakarken sadece iki ülkenin pozisyonlarını analiz etmek hata yaptırır. Afganistan’dan çekilme süreci ABD’ye özellikle Avrupa’da ciddi bir prestij kaybı yaşattı. Avustralya’ya denizaltı satışında oyun dışı bırakılan Fransa Cumhurbaşkanı, Başkan Biden ile görüşmesinde “Önümüze bakalım” dedi ama ardından ilişkilerde ilerleme için sözlerin değil hareketlerin de önemli olduğunun altını çizdi. Fransa, NATO’nun yerine bir Avrupa Ordusu kurulmasını hayal ediyor. ABD’nin arzusuysa Rusya ile mücadelede işi NATO’ya bırakıp, tüm gücüyle, tahtını sallayan Çin’e odaklanmak. NATO’nun ikinci en büyük ordusuna sahip, Rusya ile hem iyi ilişkileri hem de çıkar çatışmaları olan Türkiye’yi yanında tutmak, Washington için artık daha önemli. Yunanistan’a kurulan üsler, ABD’nin gücünü Çin’e karşı harekete geçirme arzusunu karşılamıyor zira Yunanistan’ın askeri gücü Türkiye ile mukayese edilebilir bir güç değil.
- Şaşırdığım bir başka bilgiyle bitireyim: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İtalya Başbakanı Draghi ile görüşmesinde, hafif bir gerilim bekleyenlerdendim. Sonuçta İtalya Başbakanı terbiye sınırlarını aşmış, diplomatik nezaketsizlik ve acemiliğin nadide örneklerinden birini vermişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan o çirkinliğe odaklanmak yerine Atak helikopterlerinin motorlarının temini için çaba göstermeyi tercih etti. Cumhurbaşkanı’nın, Türkiye menfaatleri adına, bu görmezden, duymazdan gelen tavrı mutlak bir vurguyu fazlasıyla hak ediyor.
G-20 Zirvesi, Cadılar Bayramı, Bali masajı
- G-20 Zirvesi’nde Başkan Biden’ı takip eden Beyaz Saray muhabirlerine pazar öğle yemeğinin ardından Cadılar Bayramı sürprizi yapıldı. Göz bebeği şeklindeki tatlıları pek bir beğendi ABD’li muhabirler, tatlıların fotoğraflarını paylaşırken faturanın bağlı oldukları medya kuruluşları tarafından ödendiğini de belirttiler hemen.
- Başkan Biden’ın ABD medyasıyla cicim ayları çoktan bitmiş. Küresel iklim değişikliğinin ana gündem maddelerinden biri olduğu G-20 Zirvesi’nde, çoğu 12 silindirli GMC marka ciplerden oluşan 85 araçlık konvoyla katılmasını, bizim deyimimizle “Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” tadında yorumlarla paylaştılar.
- Cicim aylarını gösteren bir diğer not da Başkan Biden’ın G-20 sonunda kürtajla ilgili bir soruya, cevap vermek yerine oğlu öldüğü zaman Papa’nın ona nasıl yardım ettiğini anlatarak cevap vermesi oldu. ABD medyası duygusal itiraf tamam ama keşke soruya cevap verseydi mesajları paylaştı.
- G-20 yemeğinde Başkan Biden Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Ursula Von der Leyen ve İtalya Cumhurbaşkanı Sergio Mattarella’nın yanında oturdu. First Lady Jill Biden, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un yanında oturuyordu. Bu yemek düzenini pek de sevmedi ABD’liler. Cumhurbaşkanı Erdoğan da yemekte, Hollanda Kraliçesi Maxima ile yan yana oturdu. Dikdörtgen şeklindeki masada Fransa Cumhurbaşkanı Macron ve Veliaht Prens Charles masanın orta kısmında, Almanya’da görevden ayrılmaya hazırlanan Başbakan Merkel dikdörtgenin karşı tarafında oturdu.
- İtalya Cumhurbaşkanı liderlere deniz ürünleri ağırlıklı bir menü sundu. Otlar ve rezeneyle marine edilmiş, somon balığı, balkabağı ve beyaz trüflü risotto, mayonez bazlı sosla kavrulmuş enginar, sebzelerle sunulan levrek ana yemek oldu. En son mandalina kremalı tatlı servis edildi.
- İtalya güvenlik daha doğrusu trafik problemini aşmak için ülkenin çeşitli yerlerinden Roma’ya yaklaşık 6 bin polis ve jandarma getirtmiş. ABD gizli servisi de işi abartmış. Biden’ın kaldığı üç kocaman binadan oluşan Roma Büyükelçiliği binasının önü, arkası, sağı, solu, ABD’li ajanlarca abluka altına alındı. Bırakın aracı arka sokakta dahi insanların yürümesine izin vermediler. Bir zamanlar Japon intihar komandoları gelmiş olabilir diye mafya babası Al Capone’den kalan zırhlı araca Başkan Roosevelt’i bindiren ABD gizli servisi şimdi biraz koruma, biraz şov peşinde gibi.
- G-20 Dönem Başkanlığı Endonezya’ya geçti. Başta ABD’liler olmak üzere muhabirler bu işe çok sevindiler. Seneye “Bali masajı yaptıracağız” diye şimdiden motive olan hallerine şaşırmadan edemiyor insan.
Türk heyetine dair notlar...
- Roma’da terör örgütü PKK uzun yıllardır var. 2005 yılında Papa Jean Paul’ün cenaze töreni sırasında açılan terör örgütü flamasını Kanal D adına haber yapmıştım. Cumhurbaşkanlığı Koruma Dairesi, otel içerisinde ve dışında sıkı ama Romalıların ve turistlerin hayatını zorlaştırmayan bir protokol uyguladı.
- Önemli dış temsilciliklerde çalışanlara dair kafanızda “torpilli” düşüncesi varsa silebilirsiniz. Roma’ya indiğimiz gece Libya’dan İtalya’ya gelen bir elçilik görevlisiyle tanıştım. İtalyancasına aracı kullanan şoför bile hayran kaldı. Daha önemlisi, İtalyan şoföre Roma’da adres tarif etti. Pes dedim.
- Kültür ve Turizm Bakanlığı adına Roma’da görevli bulunan Rıza Haluk Söner, İtalya’da eğitim almış, üniversitede ders vermiş, arada Kolombiya’da TİKA adına çalışmış biri. Roma’yı tarihiyle beraber o kadar çok biliyor ki bir yerden sonra söylediklerini not alma ihtiyacı duyuyorsunuz.