Türkiye’ye F-16 satışı ve modernizasyonunda ABD ile yapılan görüşmelerde olumlu sonuca yaklaştık.
Son virajda Senato Dış İlişkiler Komsiyonu Başkanı Menendez’in veto kartını kullanma ihtimali var ama ABD sistemi istediği takdirde Menendez engelini çok kolay aşacaktır.
Küba asıllı Menendez’in Türkiye karşıtlığındaki en büyük etken ABD’deki Ermeni diasporasından olan eşinin etkisi.
Menendez’in bugün sorun olan eşi aslında en büyük avantajımız durumunda.
ABD’nin New York Güney Bölgesi Başsavcılık Ofisi, Menendez ve eşi Nadine Arslanian hakkında kapsamlı bir soruşturma yürütüyor.
2019 yılına kadar inen soruşturmada Federal Müfettişler, Bob Menendez’in “iyilikleri” karşılığında Nadine Arslanian’ın hediye veya hizmet kabul edip etmediğini soruşturuyorlar.
Mısır’a helal et ihraç eden bir firmanın aldığı belgedeki Menendez yardımı üzerinde en fazla durulan konu.
Bu Bob Menendez’in yolsuzlukla ilk suçlanışı değil.
2015 yılında da Floridalı Doktor Salomon Melgen’e sağladığı faydalar karşılığında elde ettikleri, elektronik sahtekârlıktan rüşvete kadar çok sayıda suçlama vardı.
Menendez ile beraber yargılanan doktor suçlu bulundu ve ceza aldı ama ABD Adalet Bakanlığı, usul hatası gerekçesiyle Bob Menendez hakkındaki davayı düşürmüştü.
ABD, pazarlıklar ülkesidir, Bob Menendez yeni soruşturmadan aklanma karşılığında veto kartını kullanmamaya ikna edilir
Yeter ki Beyaz Saray, bu konuda tüm silahlarını kullanmaya karar vermiş olsun.
ABD’nin New York Güney Bölgesi Başsavcılık Ofisi’ne önerim, Menendez ve eşinin Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi ile ilgili harcamalarına da bakmaları.
Mesela Atina’daki son fahri doktora işinde Menendez Yunanistan’da ne kadar kaldı? Seyahati kim finanse etti?
Neyse ki altı pis bir düşmanı var Türkiye’nin, o yüzden Menendez şov yapar ama ötesi olmaz.
Çekin cinsel organlarınızı kutsalımızdan
“İslami değer ve yargılara sahip insanları tahkir etmeye yönelik, tezgâhlanmış bir projenin ürünü.”
Bu cümleler, 6 yaşındaki kızı bir cemaat mensubu tarafından cinsel istismara uğrayan, küçük kızın, 13 yaşında istismarcısıyla nişanlanıp, 14 yaşında evlenmek zorunda bırakıldığı davadaki babaya ait. Bu söylemi gayet iyi biliyoruz hepimiz.
Sakarya’da müridinin 12 yaşındaki kızına cinsel istismarla suçlanan sahte şeyh de olan bitenden FETÖ, CIA ve FBI’ı sorumlu tutmuştu.
Türkiye’de 1926 tarihli Türk Medeni Kanunu’nun 88. maddesi, erkek on sekiz ve kadın on yedi yaşına gelmedikçe evlenemez hükmünü içeriyordu. Yasa, hâkimlere, fevkalade hallerde 15 yaşına gelmiş erkek ve kadının evlenmesine izin verme hakkı da tanıyordu. Bu kanun 2001 yılında değişti.
Erkek ve kadın 17 yaşını doldurmadıkça evlenemez, mahkeme kararıyla ancak 16 yaşını doldurmuş olan erkek ve kadının evlenmesine izin verilir halini aldı.
Burada dikkat çeken nokta, yasalardaki evlenme yaşıyla cinsel rüşt/rıza yaşının farklı olması.
İspanya ve Japonya’da cinsel rüşt yaşı 13 olarak kabul edilmiş ama evlenme yaşı ebeveyn onayıyla minimum 16 olarak geçiyor. Çin’de cinsel rüşt yaşı 12 ama kadınlar 20 yaşından önce evlenemiyor. Almanya, Avusturya, Kanada gibi ülkelerde cinsel rüşt yaşı 14 ama 16 yaşından önce evlilik mümkün değil.
İran’da cinsel rüşt yaşı diye bir tanımlama yok. Kız çocuklarının 9 yaşından sonra evlilikleri yasal, 9 yaş altı evlilik için babanın ve mahkemenin izni gerekiyor.
Türkiye’de gündem haline gelen 6 yaşındaki kız çocuğuna yaşatılan dram aslında İran için bile fazla.
Yasalar bu durumla mücadelenin sadece bir parçası, asıl mücadelenin eğitim sisteminde olması gerekiyor.
Çocuklara balıkların kan dolaşımı yerine bu tarz insanların cinsellikleri için kutsallarımızı bile kullanmaktan çekinmeyeceklerini öğretmemiz lazım.
Çocuklar para mı ister, zaman mı ister?
Üç aylık çocuklarını İstanbul’un gözde okullarına yazdırma sırasına giren velilerin haberini okudunuz mu çarşamba günü?
Enka okulları yetkilisi 3-5 yaş arası için doğumdan hemen sonra da başvuruda bulunanlar olduğunu söylemiş.
Hisar Okulları doğumdan hemen önce başvuru aldıklarını açıklamış. Başka marka okullardaysa ortalama bir yıl öncesinden başvuruda bulunmak yeterli oluyormuş.
Ailelerin çocuklarının iyi eğitim alması çabasını anlarım ama burada çaba çocuğun iyi eğitim alması mı yoksa çocuk üzerinden sosyal statü elde etme, seçkin ailelerle birlikte olma çabası mı, oradan çok emin değilim açıkçası.
Böyle düşünmemin en temel sebebi şu, çok moda olan okulların birkaç yıl içerisinde gözden düştüğünü defalarca gördük, bu bilinmezlik içerisinde üç yıl sonrasına yatırım yapmak garip bir durum.
Gözden kaçırdığımız iki noktanın altını çizmek gerek.
Gelişme çağındaki çocuk için anne ve babasının parayla sağladığı olanaklardan çok çocuğa ayırdığı zaman önemlidir.
Daha iyi imkânlar sağlamak adına çocuğumuza ayırmamız gereken zamandan çalmak en büyük hatamız.
Daha da önemli olanı, sadece kendi çocuğumuzun iyi bir eğitim almasını sağlamak onun mutluluğu için yeterli mi?
Çocuğumuzun, ileride ofiste rekabet edeceği iş arkadaşları, gideceği doktor, tutacağı avukat, evleneceği insanın da eğitimi en az çocuğumuzun eğitimi kadar önemli olacak.
Bugün Türkiye’de eğitim siyasetin ne kadar gündeminde, eğitim politikasına bakarak oy verecek kaç seçmen var?
Herkes en çok kendi çocuğunu sever, bu doğru ama çocuklarımızın ilerideki mutlulukları için tüm çocukları ve onların aldıkları eğitimi düşünmemiz gereken bir dünyada yaşıyoruz.