Özay Şendir

Özay Şendir

ozay.sendir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Pazartesi gününden beri en fazla duyduğum yorum cümlesi bu.

Cümle şekil açısından yüzde 100 doğru, içerik açısından yüzde 100 yanlış.

“Nasıl yani?” kısmını açalım biraz:

Koronavirüs kitlesel salgın ilan edildiği günden bu yana tüm dünyada kapanma-karantina kararları alınıyor.

Bu uygulamaların sebebi asla koronavirüsü bitirmek olmadı.

Amaç salgının yayılma hızını yavaşlatıp, sağlık sisteminin taşıyabileceği kadar hastayla uğraşmak.

40 bin yatak kapasitesi olan bir ülke, aynı anda 50 bin koronavirüs hastasına hizmet veremez, sistem kilitlenir, sağlık hizmeti alamadan ölen insanlar olur.

Haberin Devamı

Salgının yayılma hızı kontrol altında tutulursa, 40 bin yatak kapasitesi 100 bin, 200 bin hastaya rahatlıkla bakabilir.

Peki, bu önlemler, salgının yayılma hızını yavaşlatmakta ne kadar başarılı olur?

Bir miktar işe yarayacağı kesin, cumartesi günleri, uzun zamandır İstanbul’da trafiğin en yoğun olduğu gün haline geldi.

Restoranlar ve kafeler kısıtlama kalktığı günden beri tıklım tıklımdı.

Bazı halk sağlığı uzmanları 14-28 günlük tam kapatma öneriyor. Bu kadar sert bir tedbir salgının yayılma hızında daha keskin bir düşüşe yol açar bu doğru ama sadece bizim değil tüm dünyanın ekonomi diye bir derdi var maalesef.

Ekonomiyi durdurmadan da yapabileceklerimiz var mıydı, evet var ve maalesef onları daha yapamadık...

Almayı unuttuğumuz tedbirler

Koronavirüs yayılma hızında toplu taşıma halen çok ciddi etken. Metrobüs insan denizi halinde ve sefer sayısını arttırmanın imkânı yok, zira maksimum seviyede araç yollarda. Kontrol altına alamıyorsak metrobüs seferlerini bir süre durdurmak aklımıza gelmeliydi. Londra’da ulaşımın can temeli olan metro belirli hatlarda durduruldu. Örneği var yani.

Metrobüs durursa, özellikle mavi yakalılar ne yapacak sorusunun cevabı belli. Okullar kapandığı için binlerce servis aracı yatıyor, şoförleri de iş yokluğundan zor durumda. Tüm şirketlere, belirli teşviklerle özendirerek de, tüm çalışanlarını servisle taşıma zorunluluğu getirilebilirdi mesela.

Hastalığın yoğun olarak görüldüğü yerlerde en fazla gördüğümüz iş kolu tekstil atölyeleri. Sıkışık çalışılan, kurumsal şirketler kadar tedbir alınması mümkün olmayan bir sektör bu.Tamamen kapatmak ihracata da zarar verebilir ama üretimi 24 saate yayıp, çalışan sayısını azaltarak bulaş hızını yavaşlatmak mümkün.

Haberin Devamı

Çok yoğun insan teması olan iş dallarında çalışanların bir gün mesai, bir gün dinlenme düzenine geçmesi çok önemli. Salgının ilk gününden beri konuştuğumuz iki şey var; birincisi virüs yükü, ikincisi de vücuda yeni virüse maruz kalmadan aldıklarıyla mücadele edecek zamanı tanımak.

Adliyeler şu an kısıtlamaların dışında tutuldu. Gecikmiş adalet, adalet değildir doğru, özellikle tutuklu yargılananların davaları da mutlaka görülmeli. Kapanma olmayacaksa İstanbul’daki 3 adliye görev yapan, uzlaştırmacılar, icra daireleri ve hatta asliye hukuk mahkemelerini geçici süre başka yerlere dağıtmak, randevulu çalışma sistemine geçmek gibi seçenekler masada olmalı.

Alışveriş merkezleri için önerim yok, daha Belgrad Ormanı kapalıyken alışveriş merkezlerini açmış bir ülkeyiz biz.

Haberin Devamı

Salgının yayılması için alınmayan tedbirlere ısrarla uymayanlara verilen kabahat cezası da artık ele alınmalı. Sosyetik birisi, Yeniköy’deki villasında ha bire parti veriyor, polis de durmadan 900 lira ceza yazıyor. Bir oldu, iki oldu, üçüncü de mühürleyin o zaman o villayı. Parası var diye felaket organizatörü olamasın o sosyetik delikanlı.

Kamu kademeli mesaiye geçti ama devede kulak kadar kamu çalışanı sayısı. Özel sektör, bankalar haricinde, pek uymuyor bu kurala. Devlet daha zorlayıcı olabilir bu uygulamada.

İstanbul’da mahalle ya da ilçe bazlı karantina uygulaması için aslında geç kalındı ama risk haritasına bakınca halen uygulanmasında fayda olabilecek bir tedbir gibi duruyor bu. Evi başka, işi başka ilçede olanlar sorununu görmezden gelmek mümkün değil ama riski yüksek olanların iş yerine gitmemesi şirketler için de avantaj.

Başladı komplo teorileri

Sosyal medyada her gün daha fazla sık paylaşılmaya başlanan komplo teorileri var.

Birincisi, koronavirüs diye bir hastalık yok, korkar test yaptırırsanız, verdikleri ilaçlarla sizi öldürürler diyor.

İkincisi de, koronavirüs aşısının aslında bir tuzak olduğu ve hepimizin bağışıklığını bitirip, zaman içerisinde kitlesel ölümlere yol açacağını iddia eden paylaşım. Metin İtalya kökenli görünüyor ama kim yazmış belli değil.

Her iki teoride, birilerinin dünya nüfusunu azaltmaya karar verdiği fikrinden besleniyor.

Haliyle, kim bu birileri, nasıl böyle bir karar verdiler, dünya bilimi bu numarayı yer mi sorusu havada kalıyor.

Koronavirüs sosyolojisi

Mart ve nisan aylarında, İngiltere’de çocuklara şiddet, İtalya’da kadına şiddet vakaları artmıştı. Türkiye’de ne oldu, bilen ya da bakan oldu mu acaba?

Çin’de karantinadan sonra boşanma davası sayısında patlama yaşanmıştı. Türkiye’de koronavirüs süreci boşanma davaları ne oldu, hiçbir çalışma gördünüz mü?

İngiltere’de koronavirüs sürecinde yapılan bir kamuoyu araştırmasından çıkan sonuç, hastalığın insanlara yaşamın değerini hatırlattığı olmuştu. Bizim hastalıktan ne öğrendiğimize dair yapılmış bir çalışma var mı?