Özay Şendir

Özay Şendir

ozay.sendir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

27 Mayıs 1960 darbesini yapan askerlerin ilk niyeti, Demokrat Partili sanıkları yargılamak değil, 50 kadar ismi yurt dışına sürgüne yollamaktı. Ancak bu niyet, Türkeş’in de açıkladığı gibi, darbecilere çeşitli yönlerden yapılan baskılarla değişiyor!

27 Mayıs darbesi ve ardından gelen Yassıada yargılamalarından çıkan idam kararları üzerinden geçen 62 yıla rağmen Türkiye’de siyasi hayatı etkilemeye devam ediyor. Bu noktada altını çizmem gereken iki nokta var. 

Birinci nokta: Darbeyi yapan askerlerin ilk niyeti, Demokrat Partili sanıkları yargılamak değil, 50 kadar ismi yurt dışına sürgüne yollamaktı. 

Haberin Devamı

Askerlerin niyeti idam değil sürgündü

27 Mayıs’ın Milli Birlik Komitesi Üyesi ve sonra MHP Genel Başkanı olarak siyasi hayatımızın en önemli figürlerinden biri olan Alparslan Türkeş’in söyledikleri çok önemli: 

“Demokrat Partililer üzerinde evvelden hazırlanmış bir plan yoktu. Fakat ihtilalden sonra, çeşitli yönlerden baskılar oldu. Siz bir ihtilal yaptınız, yıktığınız bir idare var. Bu idarenin adamlarını tevkif etmezseniz, bunlar hakkında bir işlem, tatbikat yapmazsanız kendiniz suçlu durumda olacaksınız şeklinde baskı yapılıyordu. Bu telkinler özellikle bilhassa profesörlerden gelmekteydi. Bunun üzerine Milli Birlik Komitesi bütün Demokrat Parti milletvekillerinin tutuklanmasına karar verdi. Bunu ben Cemal Gürsel Paşa’yla görüştüm. Benim onunla da aramda hadiseler olmuştur. Kendisine kırgınım. Fakat tarih önünde her şeyi doğru olarak ortaya koymak lazım. Kendisi öyle kinci, kan dökmek, zulüm yapmak huyunda, tabiatında değildi. O da Demokrat Partililerin yurt dışına çıkarılması taraftarı idi. Dışişleri Vekili Selim Sarper’i çağırdı. Ona Başbakanlık odasında Cemal Gürsel ile birlikte talimat verdik. Fakat birkaç gün sonra bu haber neden sızdı bilemiyorum, Milli Birlik Komitesi’nde duyuldu. Bir kısım, hatırımda kaldığına göre bilhassa Sami Küçük çok sert bir ifadeyle bunlar haindirler, bunlar muhakeme edilmelidirler, cezaya çarptırılmalılar şeklinde konuştu. Beni de siz kuyrukların koruyucusu, kuyrukların ortağı, işbirlikçisi olarak görünüyorsunuz yahut böyle hareket ediyorsunuz diye suçladılar. Cemal Gürsel Paşa, bu meseleyi bir müddet durduralım. Münasip bir havada bunu düşünürüz dedi. “ 

Haberin Devamı

Burada kısa da bir not eklemem lazım. Alparslan Türkeş idamlara karşı olduğunu bir mektupla Cemal Gürsel’e bildirmiştir. Darbecilerin o dönem kamuoyundan sakladıkları mektup yıllar sonra yayımlandı. 

Askerlerin niyeti idam değil sürgündü

Alparslan Türkeş’in Delhi’den 7 Eylül 1961 tarihinde Cemal Gürsel’e yazdığı ve o dönem kamuoyuna açıklanmayan mektubunda “Siyasi suçlardan dolayı ölüm cezalarının verilmesi, bugünün insanlık duygularına uymamaktadır” ifadesi dikkat çekiyor. Bu mektup Milli Yol Dergisi’nin 26 Ocak 1962 tarihli sayısında kamuoyuna açıklandı

Cemal Gürsel, Yassıada’daki yargılamaya müdahale etti mi? 

Bu sorunun cevabı kesinlikle evet. Darbenin başına geçirilmiş bir ismin yargılamalara sanıkların aleyhine müdahale etmesi beklenir ama Gürsel’de öyle olmadı. 18 Nisan 1961 Salı, 21 Haziran 1961 Çarşamba ve 6 Ağustos 1961 Pazar günü, Gürsel’in İstanbul’da ikamet ettiği Florya Köşkü’nün ana gündem maddesi Yassıada’dan çıkacak kararlar oldu. İlk görüşmede Cemal Gürsel’in Ada Komutanı Tarık Güryay’a idam kararı çıkmaması için dünyadan gelen baskıları özetledikten sonra “benim de gönlümün dileği” dediği durumun gerçekleşmesi için ne yapabileceğini sorduğunu çeşitli kitap ve röportajlardan biliyoruz. Yine o güne dair notlarda dikkat çeken bir başka unsur, Gürsel’in Milli Birlik Komitesi’ni ölümsüz bir karara razı edemezse istifa etmeyi düşündüğüne dair kurduğu cümleler. O güne dair röportaj ve anı kitaplarından akılda en fazla kalan nokta Gürsel’in Ada Komutanı’ndan kararlara dair Yüksek Adalet Divanı üyelerinin ağızlarını aramasını istemesi. Yine o günün sohbet notları arasında Gürsel’in “Ben çekilmek istediğimi söyledim ama bırakmıyorlar” cümlesi dikkat çekiyor. 

Haberin Devamı

Salim Başol-Cemal Gürsel görüşmesi 

Ağustos ayında idam kararı çıkmaması için yapılan görüşmeler ilginç bir hal almış. Yüksek Adalet Divanı Başkanı olarak Salim Başol’un Cemal Gürsel ile görüştüğü kesin ama görüşme sayısı bir mi iki mi o kısmı belirsiz. Bilinen ilk görüşmede Gürsel tek başına değil. Yanında 3’ü idama karşı, 3’ü idamı destekleyen 6 Milli Birlik Komitesi üyesi var. O görüşmede Cemal Gürsel kanaatini bildirmek yerine, Yüksek Adalet Divanı’nın vicdanıyla karar vermesi gerektiğini söylüyor. Görüşmeye katılan MBK üyeleri, o konuşmanın aslında Yassıada’dan çok sayıda idam çıkmasını isteyen Silahlı Kuvvetler Birliği’nin mahkemeyi etkilemesine izin vermemek için yapıldığını söylüyorlar. O görüşmeye katılan MBK üyelerinin “Gürsel sonradan tek başına da Başol ile görüşmüş galiba” cümleleri, Ada Komutanı Tarık Güryay’ın anılarıyla örtüşüyor. Güryay’ın anlatımına göre yaklaşık yarım saat süren görüşmede Gürsel, neden idama karşı olduğunu gerekçeleriyle anlatmış. Başol da Divan’da sadece bir oyu olduğunu söylemiş. Ertesi sabah Yassıada’da Başol ile Ada Komutanı arasında da bu durum konuşulmuş. Bunların dışında bir de Cemal Gürsel’in Bebek Davası’nın başladığı ilk yargılama gününde adaya çektiği telgraf var. Duruşma başladıktan bir saat sonra gelen telgrafta Gürsel’in kapalı oturuma geçilmesi isteği, ilk günden sürece gölge düşürmemek adına kabul edilmedi. 

Berin Menderes ve çektirilenler…

Adnan Menderes’in eşi Berin Menderes, Yassıada’daki yargılama sürecinde Ankara’da sadece maddi sıkıntılarla boğuşmadı. Soruşturma Kurulu’nun belirlediği sahip olduklarının değerleme listesindeki maddeler yüzünden defalarca Meclis’te ifade vermeye çağırıldı. Her gün 50 kelimelik mektuplarla eşi Adnan Menderes’in moralini yüksek tutmaya çalışan Berin Menderes için en büyük zorluk, geçmişte yakınlarında olmak için uğraşanların, darbeden sonra sokakta görmezden gelen tavırları oldu. Aile ile en büyük dayanışmayı gösterenler Aydın’daki köylüler oldu. Çiftlik için yevmiye ücreti olmadan çalıştılar. 

Menderes’in son sarılışı 

Berin Menderes, Yassıada’da kaldığı sürece Adnan Menderes’i sadece 2 kere ziyaret edebildi. İlk ziyarette sadece Berin ve oğlu Aydın Menderes, adaya gitmişti. İkinci ve son ziyaret 21 Ağustos 1961 Pazartesi günü gerçekleşti. Adnan Menderes, eşi Berin Menderes ve üç oğlunu birlikte gördü, veda ederlerken hepsine sıkı sıkı sarıldı. Bu aynı zamanda Adnan Menderes’in ailesini son görüşü oldu. Adnan Menderes o günü not defterine “...bakıştık, ağlaştık ve kalplerimiz yırtılırcasına ayrıldık” diye özetlemişti... 

Askerlerin niyeti idam değil sürgündü
Demokrat Partili bakan ve milletvekili eşlerinin Genelkurmay Başkanlığı’na başvurmasının ardından Yassıada’da ziyaret izni verildi.

Yassıada’yı uçurma parolası: Alev

Yassıada’da görev yapan tüm subayların bildiği iki parola vardı. 

Birinci parola Işık’tı. 

Bu parola verildiğinde Harp Filosu adanın çevresinde kuş uçurtmuyor, adada tüm subaylar görev başı yapıyorlardı. 

Milli Birlik Komitesi’nin 14 üyesinin emekli edildiği gece Işık parolası kullanıldı, Yassıada en hareketli gecelerinden birini yaşadı. 

İkinci ve hiç kullanılmayan parolaysa Alev’di. 

Bu parola baskın dahil en tehlikeli senaryoları öngörüyor ve adayı canlı olarak tek bir kişiyi bile ele vermeyecek şekilde imha edin anlamına geliyordu. 

Yassıada araştırmalarım sırasında, adada görev yapmış bir astsubayın “Spor salonunun alt kısmı patlayıcılarla doluydu” sözüne rastlamıştım. O patlayıcılar var mıydı, aktif hale getirilmiş miydi bilmiyorum ama anlatılanlar Alev parolası tanımına uygun... 

Hasan Polatkan’ın kızına yapılanlar…

Maliye Bakanı Hasan Polatkan’a İmralı’da idam cezası verildiği gün kızı ilkokul 5. sınıfa başlamıştı. Anne Mutahhare Polatkan, bir sene öncesinde yaşadıklarını göz önünde bulundurarak çocuklarını okula geç yollamıştı. Küçücük bir kıza babasının görüntülerinin yer aldığı Düşükler Yassıada’da filmini izleten de, soyadı dersinde, babanın adı ne, şimdi nerede, parmağındaki yüzüğü sana kim aldı diye soran da bir öğretmendi. Başka sanıkların çocukları da benzer muameleler gördü. Mesela Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın torunu Çeşme İlkokulu’nu dışarıdan bitirmek zorunda kaldı, diplomasına imza atıp, mühür basmak istemediler. Başbakan Adnan Menderes’in oğlu Aydın Menderes de anılarında, babasını görmek üzere Ankara’dan İstanbul’a geldiklerini, Dolmabahçe’de Yassıada’ya giden vapura bindiklerini ama vapurun kalkmasına kısa bir süre kala, “Siz daha önce görüş yapmışsınız” denilerek aşağıya indirildiklerini anlatıyor “Babam Adnan Menderes” adlı kitapta.

Darbenin adı: İkinci Cumhuriyet

Türkiye’de 2. Cumhuriyet lafı, Cem Boyner’in kurduğu, liberal görüşlü Yeni Demokrasi Hareketi sırasında çok kullanıldı.
Oysa 2. Cumhuriyet lafı 1960 darbesi için kullanılmıştır.

Darbenin ardından Ankara’ya götürülen Hukuk Fakültesi akademisyenlerinden biri olan Tarık Zafer Tunaya, Cemal Gürsel’e hazırladıkları raporu okudu. Ardından bazı konuşmalar yapıldı, heyet tam dışarıya çıkmaya hazırlanırken, Profesör Hüseyin Nail Kubalı, Gürsel’e, “Paşam ilan etmek şerefini kazandığınız İkinci Cumhuriyet size de Türk milletine de hayırlı olsun” dedi.
Kısa bir süre sonra başta Akşam olmak üzere gazeteler, darbe yönetimi için “İkinci Cumhuriyet” ifadesini kullanmaya başladılar.

Ada komutanı, Cemal Gürsel’i darbenin başına geçiren kişi...

Yassıada’ya dair her üretimde adı en çok anılan isim Tarık Güryay. Kitabında ‘sadece birkaç kişiyi dövmenin dışında’ Yassıada sürecini müthiş yönettiği iddiasında. Diğer yandan sanık anlatımlarından biliyoruz ki Güryay, sinirli olduğu günlerde elinde yılan başlı bastonuyla gezen aşırı disiplin meraklısı ve sert bir subay. 

Cemal Gürsel’in Tarık Güryay’ı Yassıada Komutanı olarak atamasının sebepleri bu özellikleri değil ama. 

Gürsel ile Güryay 1944 yılında İzmir’de tanışıyorlar. O dönem Güryay yüzbaşı, Gürsel de albay rütbesindeydi. 

Daha sonra Güryay Erzurum’a atandı, Gürsel de 18. Kolordu Komutanı olarak Erzincan’a tayin oldu. Orada da zaman zaman görüştüler. 

Ve en nihayetinde Cemal Gürsel Kara Kuvvetleri Komutanı olduğunda, Tarık Güryay da Polatlı Topçu Okulu’nda Tabur Komutanı olarak görev yapıyordu. 

Eskiden beri var olan tanışıklık Güryay’ın Yassıada Komutanı olarak atanmasında etkin olmuştur ama asıl önemli hikâye başka. 

Tarık Güryay, Polatlı’da görev yaptığı dönemde Kurmay Albaylar Fikret Kuytak ve Ekrem Acuner aracılığıyla darbe hazırlığındaki cuntaya dahil olmuştu. Güryay detay vermemiş ama hepimiz biliyoruz ki cunta, başlarına geçecek ve kamuoyunun tanıdığı bir ismi uzun zamandır arıyordu. 

Tarık Güryay, cunta arkadaşlarıyla Kara Kuvvetleri Komutanı olan Gürsel’in gidişattan duyduğu rahatsızlığı paylaştı, onlar da başımıza geçer mi diye sorması için Güryay’ı görevlendirdiler. 

Sonuçta, Ankara Orduevi’ndeki klasik buluşmalarından birisinde konu açıldı. Güryay, ordudaki rahatsızlıktan bahsetti, duruma müdahale etmek isteyenlerin bir baş aradığını söyledi. Gürsel de “Keşke bana bir sinyal verseler” deyince, Güryay “Bundan ala sinyal mi olur komutanım” diyerek Gürsel’e teklifi iletti. Bu konuda başka isimlerin de Gürsel ile konuştuğu söylenir. Birden fazla isim Gürsel ile konuşmuş mudur bilmiyoruz ama kesin olan Milli Birlik Kurulu’nda da istemeyenleri olmasına rağmen kimse Tarık Güryay’ı görevden alamadı, Gürsel hep arkasında durdu. 

Yarın: İsmet İnönü’ye karşı askeri darbe hazırlığı