- Geçen sene 26 Mart’ta İstanbul kıyılarında başıboş bir Sovyet dönemi mayını bulundu.
Korktuk ama şaşırmadık, sonuçta Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle Karadeniz’de 420 mayın olduğunu biliyorduk.
Biz işin bu kısmıyla alakadar olduk ama uzmanlar başka şeylere baktılar.
Birincisi mayınların bağlı oldukları zincirlerden kopma ihtimali yok denecek kadar azdı.
İkincisi, İTÜ’nün hazırladığı akıntı haritalarına göre mayınların Boğaz sularından önce Romanya ve Bulgaristan kara sularında görülmesi gerekiyordu. Üçüncü ama en mide bulandırıcı nokta da, 18 Mart’ta koptuğu söylenen mayınların 8 günde 360 deniz mili mesafeyi kat etmesi neredeyse imkansız gibi bir durum. Bu bilgiler aklımızın bir köşesinde dursun.
- ABD’nin 2024 yılı savunma bütçesine hepimiz YPG terörüne ne destek veriliyor diye baktık ama bir başka nokta dikkatlerden kaçtı. Washington tarihinde ilk kez savunma bütçesinde Karadeniz Stratejisi diye bir tanımlama kullandı.
Strateji dedikleri şeyin içini bölgede güvenliği arttırma, enerji güvenliği ve ekonomik kalkınma gibi laflarla süslemiş ABD’de, bunu acaba nasıl yapacağı kısmı havada kalan en önemli soru durumunda.
- ABD ile birinci görüş ayrılığımız burada başlıyor, Karadeniz bir içdeniz olduğu için Türkiye, Karadeniz’i ilgilendiren konuları kıyıdaş ülkelerin bir sorunu olarak görüyor, buna karşın Washington Karadeniz’in uluslararası sular olduğunu ve seyir güvenliğinin kendilerini alakadar ettiğini söylüyor. Bu nokta da Montrö Antlaşması devreye giriyor. Washington her ne kadar Montrö Antlaşması’na saygılı davranacağını söylese de Suriye ve Irak’ta yaptıklarına bakarak bu “müttefikten” şüphe etmek için çok sayıda sebebimiz var.
- Bunun izleri de zaten hemen ortaya çıktı. ABD’nin NATO üyesi yaptığı Romanya ve Bulgaristan hemen aparat konumuna geçtiler. İstanbul’da imzalanan ortak mutabakat metnine diğer NATO müttefiklerinden destek alınması maddesi kondu ama Türkiye akıllı bir hamleyle bu desteği oy birliği şartına bağladı. Yani, Bükreş ve Sofya, ABD’yi davet etmek isteseler bile Ankara’nın vetosu yeterli olacak.
- Sorun sadece ABD kaynaklı bir sorun değil, Almanya’nın iyi bilmediğimiz Bilim ve Politika Vakfı da bir süredir “Türkiye Montrö’yü kullanıyor, NATO’nun imkanlarını daraltıyor” diye bağırmaya başladı. Durduk yere çıkmaz bu sesler, Almanya da sahibinin sesi oldu sonuçta.
- Washington Türkiye ile istikrarlı ve gerçek müttefik ilişkisi kurmadığı sürece ne Karadeniz’de ne de bölgede stratejilerinin işe yaramayacağını artık görmeli. Yaratmak istedikleri terör koridoru artık yok, Mazlum Abdi, yanında ABD askerleri olmadan nefes dahi alamıyor. Washington, Türkiye’yi Irak’ın kuzeyinden çıkmaya mecbur etmek için kiralık katillerini kullanarak, canımızı yakıyor ama bilmiyor ki canımız yandıkça direncimiz de artıyor.
- Washington’ın sarılır gibi yaparak bizi sırtımızdan hançerlediği günler geride kaldı. Washington’ın parçalamaya çalıştığı bir diğer ülke olan İran, terör örgütünü Türkiye’ye karşı kullanma çabasına girmese, ABD buradan sandığımızdan da çabuk gidecek ama Tahran eski alışkanlıklarından kurtulamıyor, Türkiye-Azerbaycan kardeşliğinin yarattığı sinerjiden gereksiz yere korkup, yanlış tercihlerde bulunmaya devam ediyor.