Başlıktaki dramı yaşayan anne Gazze’de ya da Ukrayna’dan değil.
Dünyanın çoktan unuttuğu bir yerde Afganistan’da yaşıyor.
Kocası ölmüş, Taliban iktidarında kadın olarak çalışmasına izin yok, ancak dilenmesine izin veriyorlar.
Bir de komşulardan gelen yardımlar var, onunla da ancak iki günde bir yemek yiyebiliyorlar.
15 aylık bebeği süt isteyip, ağlamasın diye her sabah uyku yapan bir alerji ilacı veriyor o anne.
Sonra Hüsna derin bir uykuya dalıyor, anne yaşıyor mu diye kontrol ediyor ara sıra.
Büyük fon açığı nedeniyle Birleşmiş Milletler Gıda Yardımı’nın kesildiği destek programından sonra yaşam böyle oldu Afganistan’da.
Millet olmak için aynı topraklar üzerinde yaşamak aynı para birimini kullanmak yeterli olmuyor. Millet olmak ortak sevinçler, ortak acılar ve ortak bir duruş gerektiriyor. 2023 yılında bu sınavla çok karşılaştık. 6 Şubat depremlerinin ardından tüm Türkiye birlik oldu. Deprem bölgesine uçarak giden yardım konvoyları, işinden izin alıp yardıma koşan binler, cebinde, dolabında, gardırobunda olanın yarısını paylaşan milyonlar... Sonra ortak sevinçlerimiz, savunma sanayiinde başardıklarımız, filenin sultanları, A Milli Futbol Takımı, amatör sporlarda şampiyonluklar. Bunlar ortak acımız ortak sevinçlerimiz oldu. Sonra Gazze’de yaşananlara dair ortak bir duruş sergiledik beraber, çocukların öldürülmesine, hastanelerin vurulmasına birlikte karşı çıktık. 2024’ün hep ortak sevinçlerle geçmesi dileğiyle...
- Paris Belediyesi, iklim değişikliğine dair hazırladığı eylem planında başkentteki mağazaların ışıklı pano ve vitrin ışıklarının mesai saatleri haricinde kapatılmasına karar vermişti. Kimse modanın başkentinde nasıl böyle bir karar alınır diye sorgulamadı. Karara uymayanlara karşı da bir sivil toplum örgütü harekete geçti, panoları kararttı. Türkiye, elektriğin büyük kısmını ithal ettiği doğalgazdan karşılıyor. Devlet emekli ve memura daha fazla maaş ödesin, sağlık alanında ücretsiz hizmet vermeye devam etsin istiyoruz. O zaman devletin gelirlerini artırmak kadar giderlerini de azaltmamız lazım. Gece yarısından sonra vitrin ışıkları yanmasa, gökdelenler aydınlatılmasa Türkiye daha az doğalgaz ithal eden, dövizi cebinde kalan bir ülke olacak.
- Yaş meyve-sebzenin yaklaşık yüzde 35’ini rafa gelinceye kadar heba ediyoruz. Çöpe giden bir kilogram domates aynı zamanda boşa gitmiş 50 litre su demek.
Çöpe atılan ekmeğe dair binlerce haber yapıldı ama şu serpme kahvaltı savurganlığımızın bize maliyeti 100 milyar liranın üzerinde bir israf kalemi. Fransa bazı kritik
*Haftasonu verdiğimiz 12 şehitle ilgili olarak televizyon ekranlarında, gazete köşelerinde, sosyal medyada yorumlar havada uçuşuyor.
Hepimiz konuşuyoruz ama askerlerin bu terör saldırılarını nasıl okuduklarından kimse söz etmiyor. Geçtiğimiz iki günü bu konu üzerinde çalışarak geçirdim. Askerlerin analizine dair yorum yapmadan önce vermem gereken bilgiler var:
Terör örgütü, küçük çocukları kaçırıyor
*Rami Hesen 11 yaşında, Muhammed Abdullah Hemed de 15 yaşında iki erkek çocuğu. Bir de adını bildiğimiz 15 yaşındaki kız çocuğu Solin İbrahim var. Terör örgütüne bağlı Ciwanen Şoreşger yapılanması tarafından Rojova, Kamışlı ve Halep’te kaçırılan bu 3 çocuğun “savaşçı” olması için PKK’ya teslim edildiği biliniyor. Türkiye’den katılım oranı 50’nin altına düşen, Avrupa’dan insan kaynağı sağlayamayan terör örgütü, bir süredir küçük çocukları kaçırıyor. Terör örgütünün
■ Buzul dağı ve İkiyaka dağları coğrafyamızın en zorlu alanları arasında yer alıyor. Bu coğrafi yapı her zaman sorunlar yarattı.1930 Oramar Ayaklanması sırasında da terör örgütü tarafından yurt içerisinde de çok kullanıldı. İkiyaka dağlarının zirve kesiminde 1990’lı yıllarda terör örgütünün sabit mezarlığı, neredeyse nizami futbol sahaları vardı. O dönem dağa anıt dikme planları yapacak kadar ileriye gitmişlerdi. Sonra Türk Ordusu’nun operasyonu ile dağıldılar. Acı bir gerçek, asker dağları terörden temizleye çalışırken teröre destek veren milisler Yüksekova’daki alaya saldırdı. Tüm gece çatışmalarla geçti. Başka zamanlarda başka operasyonlar da yapıldı bu dağlara. Terör örgütünün jeneratörlerden aldığı elektrikle kayaları delip, Doçka uçaksavarlar yerleştirdiği de oldu bölgeye. Sonra Türk Silahlı Kuvvetleri, Irak’ın kuzey kesimine girdi, terörü kaynağında yok etmeye başladı. İkiyaka Dağları bugün Milli Park statüsünde, bu yaz kano yarışları, 15 bin kişinin
Futbol bir eğlencedir, yendiğimiz zaman rakip takımın taraftarlarına takılır, yenildiğimiz zaman bize takılanlara iyi cevaplar vermek için kafamızı daha çok çalıştırır, eğleniriz.
Türkiye bu duygusunu kaybetti.
Tıpkı siyasette olduğu gibi kendimize yakın olanı sevmek-desteklemek yerine, rakipten nefret etmek üzerine bir düzen oluşturduk.
Bu nefret düzeninden daha acı ve tehlikeli olan nokta, futbolun adalet duygumuza verdiği zarar.
Neredeyse tüm takımların taraftarları futbolun saha dışında şekillendirildiğine inanıyor.
Anadolu takımları büyük takımlara karşı haksızlığa uğradıklarını, büyük takımlar da içlerinden birinin kayırıldığını ve korunduğunu düşünüyor.
Hakemlerin hataları ya da bilerek yaptıkları da her gün bu düşünceyi güçlendiriyor.
Sadece bununla kalsa iyi, futbol dünyasının yüzleri çoğu zaman kendilerini kanunların üzerinde görecek şımarıklıklar yapıyorlar.
*“10 Kasım Günü, Tuzla Piyade Okulu’nda yakasına Atatürk fotoğrafı takmak istemeyen teğmenlerle diğer teğmenler arasında arbede çıktı” haberi, Türkiye’de birçok olayda olduğu gibi siyasi tartışma meselesi haline getiriliyor.
* Önce olayın doğrusunu anlatmak lazım: 10 Kasım günü bir teğmen iğnesi olmadığı gerekçesiyle yakasına Mustafa Kemal Atatürk’ün fotoğrafını takmıyor, bu bir gerginliğe neden oluyor. Daha sonra birlik komutanı yüzbaşı, teğmene iğne veriyor ve Atatürk’ün fotoğrafının yakaya takılmasını sağlıyor. Fakat olay orada bitmiyor.
* 13 Kasım günü, arkadaşının Mustafa Kemal Atatürk’ün fotoğrafını yakasına takmak istememesinden rahatsız olan bir teğmen, diğer teğmenin odasının kapısına Atatürk’ün bir posterini asıyor sonra da tüm öğrencilerin bulunduğu WhatsApp grubundan ”Odanın kapısına Atatürk fotoğrafı astım, sıkıysa indir” diyor. O fotoğraf indiriliyor. Bunun üzerine diğer öğrenci arkadaşlarıyla beraber söz konusu teğmenin odasının önüne gidiyor.
* Aralarında
El Cezire Televizyonu için çalışan kameraman Samer Ebu Dakka, İsrail’in Han Yunus’taki okula düzenlediği saldırı sırasında öldürüldü. Yaralanan, 5 saat boyunca tıbbi yardım almasına izin verilmeyen, kan kaybından ölen bir gazetecinin hikâyesi İsrail’e zafer getirmeyecek.
“Okula düzenlenen saldırı” diye yazmak bile saçma ama yaşanılan katliamın yeni normali bu. 1 Aralık günü “İsrail, hastanelerden sonra okulları hedef alacak” diye yazmıştım. O günden beri bir sürü okul vuruldu. Derec’teki Şehit Esad Saftayi, Birleşmiş Milletler’e bağlı Salahaddin Okulu, El Mezeaa Okulu, Hayfa Okulu ve adlarını öğrenemediğim Han Yunus’taki iki okul daha. İsrail medyasını okuyarak ve 1 Aralık’a kadar da başka okulları hedef alabildiklerini görerek yazmıştım bunları. O günden beri neredeyse gördüğü her okulu vuruyor İsrail.
İsrail Ordusu’nun İsrailli 3 rehineyi öldürdüğü bilgisi hepimizde var da olayın olduğu yer, İsrail’in Gazze’ye girdikten sonra tek seferde en fazla asker