Babasının müridiyle evlenen “6 yaşındaki gelin” rezaleti tartışması bir başka boyuta evrildi.
Aralarında bir başhekim yardımcısının da olduğu bir grup 13’te evlilik olabilir demeye başladı.
Kız çocukların sadece fizyolojik gelişimine bakarak yapılan bu yorumlara şaşıramıyor ama üzülüyor insan.
Bu kafa için kız çocuklarının, zihinsel, sosyal, duygusal gelişiminin bir önemi yok.
Onlar, madem yumurtluyor, o zaman doğurabilir, doğurabiliyorsa evlenebilir de diye bakıyorlar hayata. Çocuk gelinler üzerine dünyada yapılan tüm araştırmalar gösteriyor ki erken yaşta evlendirilen kız çocuklarının eğitimi yarıda kalıyor. Çocuk gelinler rızaları dışında cinsel birlikteliğe zorlanıyor, sıklıkla fiziki ve duygusal şiddete maruz kalıyorlar. Evlendikten sonra yaşıtlarıyla iletişimlerinin kopması, hayatları boyunca ekonomik özgürlüklerini kazanamamaları gibi başka sorunlar da yaşıyorlar.
Hayata sadece cinsel organlar üzerinden bakmayı bıraktığımız gün, bu mesele çözülmüş olacak.
Yunanlıların Tayfun füzesinden korkmasına gerek yok
Yunan halkının Türkiye’nin geliştirdiği Tayfun füzesinden korkmasına hiç gerek yok. Türkiye, bu füzeleri kullanmak durumunda kalırsa, sadece askeri tesisleri, hava üslerini hedef alır.
Türkiye asla sivil bir hedefi vurmaz, savaşta bile mert ve savaş hukukuna uygun bir strateji izler.
Kardak fiyaskosunu unutamayan Yunan Koramiral Yanis Egolfopulos’un sivil bir hedef olan “İstanbul’daki köprüleri vurma” fikrinin savaş hukukuna ya da mertliğe ne kadar uygun düştüğüne Yunan halkı karar versin.
Tayfun füzesinden korkması gereken kişi Başbakan Miçotakis ve Dışişleri Bakanı Dendias.
Karada ve denizde rekabet edemeyeceği için hava kuvvetlerini güçlendirmek adına milyarlarca euro para harcayan, Yunanistan’ı ABD’nin uçak gemisi haline getiren bu ikili, ya Tayfun’un vuracağı pistlerden kalkamayan Rafale’in önünde selfie çektirir ya da inecek meydan bulamayan Rafale’ler denize düşmesin diye yakın ülkelerde meydan arayışına girer.
Yunanistan halkı şunu çok net bilmeli: Atina yayılmacı politikalarına devam eder, sadece silahsız olması koşuluyla kendisine verilmiş adalara silahlar yerleştirirse çatışma kaçınılmaz olacak.
Böyle bir durumda dahi, Türkiye’nin ne SİHA’ları ne de füzeleri ne de namluları asla sivil hedeflere yönelmeyecektir.
Türkiye’de yaşayan tek bir kişi bile Yunanistan’daki sivil bir hedefin vurulmasını istemez.
Bunu istese istese, Başbakan olmak için iki ülke arasındaki ilişkileri bu noktaya getiren Dışişleri Bakanı Dendias isteyebilir.
Dendias, Türkiye sivilleri vurursa, AB’den ve ABD’den daha fazla destek alacağını ve Yeni Demokrasi’nin başına geçişinin daha kolay olacağını düşünebilir. O ne plan kurarsa kursun Türkiye sivilleri vurmaz. Yani Tayfun’dan korkması gereken asla Yunan halkı değil.
Kalbimiz Fas’tan yana atıyorsa
Hollanda, Sosyal ve Kültürel Planlama Bürosu 2020 yılında bir araştırma yaptı.
Ülkede ayrımcılığın en fazla hedef aldığı kesimlerin Fas ve Türk vatandaşları olduğu ortaya çıktı.
Aynı yıl Yurt Dışındaki Faslılar Konseyi de bir araştırma yaptırdı.
Araştırmaya göre, Avrupa’da yaşayan Faslı gençler, iş bulmada, konut edinmede hatta kredi alırken bile ayrımcılığa maruz kaldıklarını anlattılar.
Belçika’da yaşayan Faslı gençlerin yüzde 65’i iş ararken, yüzde 50’si de konut edinirken ayrımcılığa uğradıklarını söylediler.
Faslı göçmen Zakia Khattabi, Belçika Anayasa Mahkemesi yargıçlarından biri olarak aday gösterildiğinde ülkedeki sağcı partiler ayağa kalktı, önce meclisteki oylama ertelendi, ardından gereken 3’te 2’lik destek sağlanamadı.
Fas’ın Dünya Kupası’nda aldığı sonuçların ardından Hollanda ve Belçika’da sevinç gösterilerinin yer yer çatışmaya dönmesinin sebebi bu aslında.
Yıllardır Avrupa’nın ötekileri olarak horlanan insanlar şimdi üstün ve “medeni” olduklarını düşünenlerin karşısında zaferlerini kutlarken isyanlarını da dile getirdiler.
Katar’da eşcinsel evliliklerin yasak olmasını protesto etmek için yarışa giren Avrupa ülkelerinin takımları, kendi ülkelerindeki ayrımcılığı bir kere bile protesto etmeyi akıllarına getirmediler.
Kalbimiz Fas’tan yana atıyorsa bunun sebebi Faslılar değil, farklı olana ayrımcılık yapan ve ayrımcı olduğu için aslında medeni olamayan Avrupalılardır.
Sonuna kadar Harry, asla Meghan
Prens Harry ve Meghan Markle belgeselinin ilk üç bölümünü seyrettim.
Bana geçen duygu şu: Harry, çok gerçek, çok âşık, çok naif, çok anneci ve babasıyla arasında çocukluk yıllarından gelen bir sorun var. Meghan, çok oyuncu, Harry’den daha çok özne olmak ister bir halde ve samimiyeti şüpheli.
Ne garip, Harry annesi Prenses Diana’ya, Meghan, kayınpederi Kral Charles’a benziyor bu haliyle...