Dünya Ekonomik Forumu’nun Davos zirvesi, 2007’den beri ilk kez bu yıl, küresel finans piyasalarındaki iyimserliğin ürkütücü boyutlara tırmandığı bir ortamda yapılacak. Bu tabloya bakarak “oh ne ala, kriz muhabbetinden zaten bıkmıştık” demek de belki mümkün ama yakın geçmişi hatırlayan birinin bu şaşırtıcı iyimserliği ürkütücü bulması da doğal. Ben kendi hesabıma küresel şirketleri ve bankaları yöneten CEO’ların 2007 yılının başında, Davos’ta sergilediği şaşırtıcı iyimserliği unutmuş değilim. Yaklaşmakta olan bir küresel krizin ayak sesleri duyulurken sergilenen bu aymazlığın bir benzeri de 2000 yılı başında, gene Davos’ta sergilenmişti. O dönemde ABD’de ileri teknoloji şirketleri efsanesi dot.com balonunu şişirmiş, balonun patlamasından iki ay önce Davos’ta gene bir iyimserlik patlamasına tanık olunmuştu.
İyimserlik rüzgârı
Gelelim günümüze. Finans piyasalarındaki iyimserlik havası 2013 yılının başlamasıyla birlikte iyice belirginlik kazandı. Çeşitli korkuların atlatıldığı 2012 yılının son korkusu olan ABD’nin “mali uçuruma düşmesi” tehlikesi de atlatılınca büyük bir iyimserlik havası kapladı piyasaları.
* Hisse senetlerine ve hisse senedi fonlarına büyük bir hücum oldu, borsa endeksleri pek çok yerde tırmandı.
* Güvenilir bono ve tahvillerin getirisi yerlerde sürünürken “junk bond” denen riskli tahviller bile ilgi görmeye başladı.
* Sürdürülemez düzeyde faizlerle ve zorlukla borçlanabilen İspanya, İtalya ve Yunanistan gibi ülkelerin Hazine kâğıtları bile bu ortamda talep görmeye ve faizleri düşmeye başladı. Bu ülkelerin krizden kurtulabileceği inancı güçlendi.
* Bir ara ölüm fermanı yazılan Euro 1.35 dolara doğru tırmanışa geçti.
* “Kriz atlatıldı, şimdi kâr etmeye bakalım” havasına girildi ve risk alma iştahı arttı.
* Vix endeksi gibi finans piyasalarındaki riski ölçen endeksler 2007 düzeyine indi.
Bu iyimserliğe yol açan faktörler arasında, “en kötüsü geride kaldı” psikolojisinin yanı sıra, ciddiye alınabilecek iki temel faktör var. Bunlardan birincisi, başta ABD ve Avrupa merkez bankaları olmak üzere merkez bankalarının sistemi ayakta tutacak likiditeyi sağlama güvencesi vermesi. İkincisi ise, küresel boyutta faaliyet gösteren şirketlerin, kriz ortamında bile kârlarını artırmayı başarmaları ve borsalardaki yükselişe ortam hazırlamaları.
Madalyonun tersi
Ancak bir de madalyonun tersi var. Bugün gözlenen aşırı iyimserliğe yol açan gelişmelerin kalıcı nitelikte olup olmadığını tartışmak, krizden çıkmak ve durumu kurtarmak için atılan adımların yeni sorunlara yol açabileceğini unutmamak gerekiyor. 2013 yılında gündeme gelebilecek sorunlar arasında hemen akla gelenler şunlar:
* Dünya Bankası’nın son değerlendirmesi dünya ekonomisindeki ve ticaretindeki büyümenin sınırlı kalacağını gösteriyor ve küresel ekonomide, borsalardaki aşırı iyimserliği haklı gösterecek bir büyüme yaşanmayacağını düşündürüyor.
* Avrupa’daki krizin yeni boyutlar kazanması, kemer sıkma politikalarına karşı tepkinin tırmanması ve siyasi istikrar sorunları yaratması olasılığı hâlâ güçlü.
* Krizdeki ülkelerin yanı sıra Fransa ve İngiltere’nin de zorluklarla karşılaşması olası.
* ABD’de kamunun borç tavanı sorununun mali sisteme duyulan güveni sarsması olasılığı var.
* Suriye, Irak ve İran’dan Çin ve Japonya’ya hatta Afrika’ya kadar uzanan jeopolitik riskler artıyor.
Bakalım bu yıl Davos’ta bu önemli risk faktörleri de tartışma gündemine gelecek mi? Yoksa aşırı iyimserliğin bana ürkütücü gelen yüzü mü öne çıkacak?