Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Geçen yıl Cumhurbaşkanlığı seçimiyle başlayan ve “kapatma davası” ile yeni bir aşaması yaşanan süreç davanın sonuçlanışıyla birlikte sona erdi mi? Türkiye artık önünü görecek ve geleceği düşünecek noktaya geldi mi?

Türkiye önünü görecek noktaya geldi mi

Geçen akşam ekonomi basınıyla bir sohbet toplantısı düzenleyen TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ’ı dinlerken bu soru bir kez daha düğümlendi kafamda. Yarın Avrupa Birliği (AB) Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu yetkilisi Olli Rehn ile buluşacak olan TÜSİAD Başkanı’nın kafasındaki gündemle Türkiye’nin gerçek gündemi ne kadar örtüşüyor diye düşündüm ister istemez. AB ile bütünleşme yolunda ilerlemenin önemini vurguladı Yalçındağ, ekonomideki sorunların hafife alınmamasını ve risklerin göz ardı edilmemesini istedi, yeni bir sanayi stratejisinin neden gerekli olduğunu anlattı.

AKP’nin önceliği
Son günlerde iktidara, yani Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) yönetimine akıl vermeye çalışanlar arasında da AB ipine sarılmanın ve demokratik reformları sürdürmenin gereğini vurgulayan, ekonomiye öncelik verilmesini isteyen, toplumsal hoşgörünün önemine değinenler oldu. Ancak bana öyle geliyor ki gelecek yıl yapılacak yerel seçimlere kadar Hükümet’in birinci önceliği bunlardan hiçbiri olmayacak, hükümet ve AKP öncelikle oy desteğini daha da artırmak, iktidar tabanını daha da sağlamlaştırmak için çalışacak.
AKP’nin önceliği bu olunca ülkeyi AKP’den kurtarmanın, en azından AKP’nin gücünü ve etkisini sınırlamanın önemli bir görev olduğunu düşünenlerin önceliği de bu sonucu doğuracak adımlar atmak, girişimlerde bulunmak yönünde olacak.
Bu süreçte demokratik iktidarın sınırlarının nasıl tanımlanması gerektiği, sivil ve askeri güçlerin bu çerçevedeki konumları yeniden tartışma gündemine gelebilecek. Son günlerdeki kimi gelişmeler bu sürecin başlamış olduğunu düşündürüyor.
Karamsar olmak istemiyorum ama Türkiye iktidarıyla ve muhalefetiyle önünü görecek ve geleceğe umutla bakacak noktaya henüz gelemedi galiba. 

Haberin Devamı

Türkiye önünü görecek noktaya geldi mi

Küresel ekonomide yavaşlama paniği
Küresel ekonomideki yavaşlamanın boyutları ve yol açabileceği sonuçlar giderek daha belirgin biçimde ortaya çıkarken bu sonuçları hazmetmekte zorlanan piyasalardaki panik de büyüyor.
ABD’den Avrupa’ya ve Asya’ya kadar dünyanın dört bir yanındaki borsalarda son altı yılın en kötü dönemi yaşanırken temmuz ortalarına kadar rekor yükselişler kaydeden petrol ve bazı diğer temel maddelerde gözlenen fiyat düşüşleri de sürüyor. Petrol fiyatı tırmandırılırken yerlerde sürünen ABD dolarının da şimdi spekülatörlerin yeni gözdesi haline geldiğini ve özellikle Euro karşısındaki yükselişini sürdürdüğünü görüyoruz.

Haberin Devamı

Yavaşlama sinyalleri
Geçen yıl ABD’deki konut balonunun patlamasıyla başlayan ve finansal sistemi temelinden sarsan krizin reel ekonomideki etkilerinin belirgin biçimde ortaya çıktığı döneme girmiş bulunmaktayız. Geçen hafta içinde açıklanan kimi veriler ve yapılan tahminler de bunu gösteriyor.
-  OECD’nin tabloda da görülen son tahminlerine göre, dünya ekonomisinde büyük ağırlığı bulunan G- 7 ülkelerinin ekonomileri bu yılın ikinci yarısında ancak çok yavaş bir tempoda büyüyebilecek, bu ülkelerden Almanya “sıfır büyüme” noktasına gelirken İngiltere resesyona girecek.
-  OECD, ABD dışındaki tüm G-7 ülkeleri için haziranda yapmış olduğu tahminleri ciddi biçimde aşağı çekmiş durumda. Bir tek ABD için yapılan tahmin yükseltilmiş ama ABD’den gelen son haberler OECD’nin ABD için yapmış olduğu tahminin iyimser kalabileceğini gösteriyor.
-  ABD’de cuma günü açıklanan işsizlik verilerine göre tarım dışı istihdam ağustos ayında da düştü ve 84.000 kişi işini kaybetti. Böylece bu yıl işini kaybedenlerin  sayısı 605 bini buldu ve işsizlik oranı Eylül 2003’ten beri ilk kez % 6.1’e tırmandı.
-  Avrupa Merkez Bankası (AMB) Başkanı Jean Claude Trichet, hafta içinde yaptığı basın toplantısında Avrupa ekonomisinde ciddi bir yavaşlama yaşandığını kabul etti. AMB’nin açıkladığı tahminlerde de Euro alanındaki büyümenin 2008’de % 1.1’e, 2009’da ise % 0.6’ya kadar düşebileceği belirtildi.
-  Dünya ekonomisinin ikinci önemli ağırlık merkezini oluşturan Asya’dan gelen bilgiler de başta Çin olmak üzere bölgenin hemen tüm ekonomilerinde GSYİH büyüme hızını birkaç puan aşağı çekecek gelişmelerin yaşanmakta olduğunu gösteriyor.

Haberin Devamı

Tersine dünya
Dünya ekonomisi 2002’den bu yana hızlı büyümeye ve hızlı büyümenin doğurduğu sonuçlara odaklandığı için genel bir yavaşlamanın ve kimi ülkelerde daralmanın yaratacağı yeni koşullara hazırlıklı değil.
Bu ortamda her yeni gelişme ve haber piyasaları etkiliyor ve dalga boyu giderek yükselen fiyat dalgalanmalarına yol açabiliyor. Küresel yavaşlamanın belirleyici olacağı bu dönemde gündeme gelebilecek gelişmelerin bazıları şunlar:
-  Küresel pazarda genel bir daralma yaşanacağı için ABD ve Almanya gibi son dönemde ihracata ağırlık vererek büyüyen ekonomilerde sıkıntı artabilir.
-  Ekonomideki genel yavaşlama şirket cirolarını ve kârlarını olumsuz etkileyeceği için borsalardaki olumsuz gidiş bir süre daha devam edebilir.
-  Kredi bulmakta zorlanan şirketlerin borçlarını çeviremez hale gelmesi halinde ABD bankacılık kesiminde yeni sorunlar yaşanabilir.
-  Küresel talepte bir kırılma olacağı için başta petrol olmak üzere temel maddelerdeki fiyat gevşemesi sürebilir ve bu da üretici/satıcı ülkeleri yeni önlemler almaya itebilir.
-  Petrol ve diğer temel maddelerdeki fiyat gevşemesi küresel enflasyon baskısını azaltarak merkez bankalarına faizleri düşürme olanağını yaratabilir.
-  Küresel pazardaki fiyat gevşemesi nedeniyle gelirleri azalacak olan ülkelerin döviz rezervi biriktirme hevesi azalabilir.
-  Çin gibi büyük rezerv biriktiren ülkelerin ABD’nin dış açığını finanse etme hevesi azalabilir.
-  ABD ekonomisi ile Avrupa’nın göreceli performansı dolar/Euro paritesinin yönünü belirleyebilir.
Önümüzdeki dönemde tüm yatırımcıların, şirketlerin ve ülkelerin bu olasılıkları hesaba katarak davranışlarını belirlemeleri gerekiyor.

Türkiye önünü görecek noktaya geldi mi

‘Sefalet endeksi’ne göre Obama favori
Enflasyon oranının işsizlik oranıyla toplanmasından elde edilen “sefalet endeksi”, son kırk yılda ABD’deki başkanlık seçimlerinde belirleyici rol oynamış. Ekonomideki performansın bozulduğu ve sefalet endeksinin yükseldiği dönemlerde başkanlık koltuğunda oturanlar ya da partileri seçimi kaybetmiş. Sefalet endeksini düşürenler  ise seçimi kazanmış.
Cumhuriyetçi Gerald Ford ve onun yerine seçilen Demokrat Jimmy Carter sefalet endeksini yükselttikleri için seçimi kaybetmişler. Ronald Reagan sefalet endeksini düşürdüğü için yeniden seçilmiş ve görevi gene bir Cumhuriyetçiye, Baba Bush’a devretmiş. Baba Bush ise endeksin yükselmesine yol açtığı için Demokrat Clinton’a yenilmiş. Clinton ilk döneminde endeksi düşürdüğü için yeniden seçilmiş, ancak ikinci döneminde endeks yükselişe geçtiği için Demokrat aday Al Gore seçimi kıl payı farkla kaybetmiş. Onun yerine seçilen şimdiki Başkan Bush ise sefalet endeksindeki sınırlı yükselişe karşın tekrar seçilebilmiş ama endeksteki yükseliş şimdi tam da seçim yılında iyice belirginlik kazanmış durumda ve bu da Obama’nın kazanma şansını artırıyor.