Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Spekülatörlerin  yeni gözdesi ABD doları

Uzunca bir süredir yerlerde sürünmekte olan Amerikan doları geçen hafta küresel piyasalara yön veren spekülatörlerin gözdesi haline geldi; euro, Japon yeni  ve sterlin gibi paralar karşısında ciddi biçimde değer kazandı. Dolar, euro karşısında 27 Şubat’tan bu yana en yüksek değere erişirken sterlin karşısında da son 17 ayın en yüksek değerine ulaştı. Dolar yükselirken petrolün fiyatı düşmeye devam etti ve geçen ay 145 doları aşmış olan petrolün varili geçen hafta 115 dolara yaklaştı.

‘Hedge’ fon etkisi
Peki, son bir ay içinde neler oldu da her şey tersine döndü, dolar yükselmeye, petrolün ve diğer temel maddelerin fiyatları düşmeye başladı? Son bir yılda yaşananlar, küresel piyasalardaki abartılı fiyat hareketlerinin gerisinde, bu piyasalardaki etkisi her geçen gün artmakta olan “hedge” fonlarının ve diğer spekülatörlerin bulunduğunu düşündürüyor.
Küresel spekülatörler oyunlarını küresel ekonomideki, arz - talep koşullarındaki olası beklentileri değerlendirerek kuruyor kuşkusuz ama onların davranış biçimi fiyat hareketlerinin çok daha ani ve vurgulu olmasına yol açıyor.
Örneğin geçen yıl bu zamanlarda ABD’de patlayan “subprime mortgage” balonunun bankaları olumsuz etkileyeceğini, küresel ekonomideki büyümenin ise bir süre daha süreceğini ve petrol talebini canlı tutacağını hesap eden spekülatörler, “banka hisselerini sat, petrole yatırım yap” oyununu oynadı. Bu oyunun yıllık getirisi 14 Temmuz 2008 itibariyle % 168 oldu. Bu arada ABD bankalarının hisseleri yerlerde süründü, petrolün varili 70 dolarlardan 145 dolara kadar yükseldi. ABD’nin bankalarını kurtarma çabası ise doları vurdu.
Şimdi gelinen noktada ABD ekonomisinde başlayan yavaşlamanın önce Avrupa’ya ve daha sonra Asya’ya yayılma belirtileri göstermesi yeni bir oyunun kurulmasını gerektiriyor. Küresel yavaşlamanın petrol talebini düşüreceği beklentisi ile AB Merkez Bankası’nın faizleri yükseltme eğiliminden vazgeçtiğini açıklaması üst üste gelince yeni oyunun yönü de belirlenmiş oldu. Şimdi “euroyu sat, dolara yüklen” ve “petrolden çık ucuzlayan hisselere gir” oyunu gözde.

Haberin Devamı

Spekülatörlerin  yeni gözdesi ABD doları

Pekin 2008’e görkemli açılış töreni.

Çin’in olimpiyat serüveni bizi küresel düşünmeye zorluyor
‘Bir tek dünya, bir tek rüya’ mı?

Bazen bir yerde dolaşırken, bir resme bakarken, bir kitap okurken, bir müzik parçası dinlerken birden ufkunuzun genişlediğini ve derinleştiğini hissederseniz, insanlığın tarihsel serüvenini anlatan büyük resmi bir an için de olsa kavrar gibi olursunuz. O anda pek çok şeyi o büyük resmin içine oturtup anlamlandırabilirsiniz kendinize göre.
Çin’in başkenti Pekin’de başlayan 2008 Olimpiyat Oyunları’nın kolay unutulmayacak açılış törenini ekran başında izlerken böyle bir hisse kapıldım birden. Birçok filmi Çin’de yasaklanmış olan ünlü film yönetmeni Zhang Yimou’nun yönetiminde gerçekleştirilen görkemli tören yalnızca Çin’in değil, küresel dalganın etkisine kapılmış olan herkesin, neredeyse tüm insanlığın sanki ortak bir uygarlık hedefine doğru ilerleyişini anlatıyor gibi geldi bana. Böyle bir şölenin ancak Doğu’nun ve Batı’nın kültüründen, sanatından, teknolojisinden ve bütünsel birikiminden yararlanılarak gerçekleştirilebileceğini düşündüm. 

Haberin Devamı

Çin’in 100 yıllık rüyası
Küreselleşmenin etki alanının genişlediği son çeyrek yüzyılda baş döndürücü bir dönüşüm geçirerek dünya ekonomisindeki payını % 3’lerden % 9’lara (satın alma gücü paritesi ile) yükselten Çin’in Pekin Olimpiyatları için belirlediği ana tema da insanlığın ortak bir hedefe doğru ilerleme özlemini dile getiriyor: ‘Bir tek dünya, bir tek rüya’ .
Bu büyük organizasyonla Batı’nın empoze ettiği ezilmişlik kompleksini artık tamamen aşmayı hedefleyen Çinliler 2008 Olimpiyatının “yeşil olimpiyat”, “ileri teknoloji olimpiyatı” ve “halkın olimpiyatı” olarak anılmasını istiyor. Bunu sağlamak için de büyük çaba harcıyor Çin. Örneğin hava kirliliğinin ve elverişsiz iklim koşullarının oyunları engellememesini sağlamak amacıyla oluşturulan Hava Koşullarını Değiştirme Ofisi’nde 53 bin kişinin görev yaptığını yazıyor The Guardian gazetesi.
Çin’in ileri teknolojiyi nasıl kullandığını oyunlar boyunca göreceğiz. Pekin 2008’in “halkın olimpiyatı” olma iddiasını hangi ölçüde gerçekleştireceği ise herhalde çok tartışılacak. Batılı gözlemcilere göre, oyunlar sırasında olay çıkmaması için Çin’deki güvenlik önlemleri artırılmış ve zaten yetersiz olan özgürlük alanının sınırları daha da daraltılmış. Örneğin Pekin’de çalışan 70 bin taksi, tek bir merkezden dinlenebilen dinleme cihazlarıyla donatılmış durumda. Nereye giderseniz gidin, “büyük kulak”tan kurtulma şansınız yok.
Çin’in Batı’nın kriterlerine göre “özgür” bir ülke sayılamayacağı ortada ama son 20 yılda bu alanda da hayli ilerleme kaydedildiğini ileri sürenler de var. Çin’deki geniş kitlenin oyunların başarısını bir ulusal onur sorunu olarak gördüğü ve bu nedenle alınan önlemler konusunda Batılılar kadar tepkili olmadığı da ifade ediliyor.
Çin’in bugün bu noktaya gelebilmiş olmasında ekonomide gerçekleştirmiş olduğu sıçramanın payı büyük. Çin’in bu sıçramayı, 1970’lerden itibaren kapitalizmin bireysel çıkara ve kâr motifine dayalı temel ilkesini benimseyerek ve bünyesine uydurarak gerçekleştirdiği de bir sır değil. Hatta kapitalizmin, rakipsiz tek parti olarak ülkeyi yöneten Komünist Parti’nin denetimi altında serpilmesinin, hızlı sermaye birikimine imkân vererek ekonomideki büyük atılımın belirleyici bir öğesi olduğunu söylemek bile mümkün.
Ekonominin yanı sıra, teknolojiden sanata ve klasik müziğe kadar uzanan pek çok alanda Batı’nın vardığı noktayı hedef alarak ilerleyen Çin’in hedeflerine yaklaşıp küresel güç olduğunu hissettiği noktada nasıl davranacağını kestirmek ise zor.

Haberin Devamı

İnsanlığın ortak hedefi mi?
Çin’in de katkısıyla gerçekten ortak bir hedefe, sürdürülebilir bir yaşam tarzına doğru mu ilerleyecek insanlık? Küresel bir ortak paydada buluşmak, yer kürenin olanaklarını zorlamayacak yeni bir yaşam tarzını küresel boyutta benimsemek mümkün olacak mı? Çin ve Hindistan gibi ülkelerin hızlı yükselişi karşısında irkilen Batı da onların deneyimlerinden dersler çıkartabilecek mi?  Yoksa Çin ve Hindistan gibi yeni güçlerin yükselişi yeni güç çatışmalarının yolunu mu açacak?
Bunlar mutlaka sorulması gereken sorular ama Pekin’deki çarpıcı açılış töreni, ortak bir küresel hedefe yönelme rüyasını canlandırdı benim gözümde ve işte böyle bir yazı çıktı ortaya.

Roma 1960’tan Pekin 2008’e...

Spekülatörlerin  yeni gözdesi ABD doları

-  Olimpiyatlardan TV yayını ilk kez 1960’da Roma’da gerçekleştirildi, CBS televizyonu oyunlar boyunca toplam 20 saatlik yayın yaptı. Pekin 2008’in yayıncısı NBC toplam 1.400 saat TV ve 2.200 saat internet yayını yapacak. 
-  1960’da Roma’da kapitalist ve sosyalist dünyanın rekabeti gündemdeydi, ABD ile Sovyetler Birliği madalya yarışına girmişti. Bugün en çok madalya alma yarışı kapitalizmin farklı uygulamalarına sahne olan Çin ve ABD arasında.
-  1960’larda Asya, ekonomik kalkınmada geri kalmaya mahkûm kıta olarak görülüyordu. Bugün Asya dünya ekonomisinin yeni ağırlık merkezini oluşturmaya aday.
-  1960 ‘da Roma’da maratonu kazanan Etiyopyalı Abebe Bikila, Olimpiyatlarda altın madalya kazanan ilk kara Afrikalı olmuştu. Şimdi özellikle atletizmde kara Afrikalıların başarı oranı hayli yüksek.
-  Olimpiyatlarda ilk doping olayı 1960’da Roma’da yaşandı. Bugünün dünyasında çeşitli yöntemlerle doping uygulaması çok yaygınlaştı ve yaptırımlar ağırlaştırıldı.