Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Geçen akşam Kocabıyık ailesinin davetinde Güler Sabancı ile karşılaştık. O gün CarrefourSA’nın Pendik’teki yeni mağazasını açmış olan Güler Hanım, çoktandır gitmediği Pendik’te dolaşırken edindiği izlenimleri anlattı. Gözlemlediği gelişme tablosu kendisini şaşırtmıştı. Hemen ardından da cevabını herkesin merak ettiği soruyu, “Krizin neresindeyiz?” sorusunu sordu bana.
Resmi beyanlara göre kriz Türkiye’yi teğet geçtiğine göre herhalde küresel krizi soruyordur diye düşündüm ve son günlerde okumuş olduğum çelişkili değerlendirmelerin bende bıraktığı izlenimi bir cümlede aktardım Güler Hanım’a, “Parkta değil hastanedeyiz, bunu unutmayalım”, dedim.
Bakıyorum kimileri ilkbaharla birlikte filizlenen yeşil tomurcuklardan, yeşeren umutlardan falan söz etmeye başladı ama bana sorarsanız hemen iyimserliğe kapılmamak gerek. Evet, “hastamız” belki yoğun bakımdan çıktı, bazı iyileşme belirtileri gösteriyor ama hastalığı ciddi ve henüz hastanede, öyle parkta dolaşıp filizlenen tomurcukları falan görecek hali yok.

Haberin Devamı
Parkta değil hastanedeyiz, IMF de öyle diyor

Ne olur ne olmaz, tekrar vurgulayayım, burada “hasta” olarak nitelenen tabi ki bizim ekonomimiz değil, dünya ekonomisi. Türkiye ekonomisine “hasta” diyeni yaşatmam vallahi. IMF’nin tahminine falan da aldırmayın siz, “Bu bizim krizimiz değil der geçeriz”, olur biter.
IMF tahmini derken, bizim Güler Sabancı ile yaptığımız sohbetin üstünden bir gün geçmeden IMF, dünya ekonomisinin görünümüyle ilgili yeni tahminlerini açıkladı. 

IMF kötümser
Ocak ayında dünya ekonomisinin bu yıl % 0.5 büyüyeceğini tahmin etmiş olan IMF’nin yeni tahminine göre dünya ekonomisi 2009’da % 1.3 küçülecek. 2010 için öngörülen büyüme de % 3.2’den % 1.9’a çekilmiş durumda. 2009’daki küçülme piyasa kurlarıyla hesaplandığında % 2.5 oluyor, yani daha da derinleşiyor.
IMF’ye göre, Türkiye’nin önde gelen ihracat pazarları arasında yer alan Almanya’da ekonomi 2009’da % 5.6, 2010’da % 1.0; İtalya’da ise 2009’da % 4.4, 2010’da % 0.4 küçülecek. IMF, dünya ticaret hacminin 2009’da % 11.0 düştükten sonra 2010’da yalnızca % 0.6 artmasını bekliyor. İşsizlik oranı ise ancak 2010’un sonunda düşmeye başlayabilecek.
Bu tahminler ve güvenilir otoritelerin değerlendirmeleri, “hasta”nın 2009 boyunca hastanede kalacağını ve kamu kaynağı enjekte edilerek yaşatılacağını gösteriyor. 2010 ise bir tür nekahet dönemi olacak. Onun için lütfen hastane kurallarına uyalım, “Hastamız iyileşiyor” diye tantana yapmayalım.

Çözümün sırrı ‘toksik madde’de
IMF ve Dünya Bankası’nın ilkbahar toplantıları nedeniyle bir basın toplantısı düzenleyen IMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn’ın bu toplantıda yaptığı konuşmayı videodan izledim.
Daha geçen yılki Davos toplantısı sırasında krize karşı genişlemeci mali politikalara başvurulması gerektiğini söylemiş olan IMF Başkanı, bu yönde atılan adımların tatminkâr olduğunu ve hemen her ülkenin üstüne düşeni yaptığını söyledi. Ancak bu krizi yaratan temel sorunun ise hâlâ çözüm beklediğini vurguladı Strauss-Kahn. Banka bilançoları “toksik madde” denen zararlı varlıklardan arındırılmadan bankaların reel ekonomiyi besleyecek kredi akışını sağlayamayacağını belirtti. IMF’ye göre bankaların reel sektöre açacağı krediler 2009’dan sonra 2010’da da daralmaya devam edecek.
IMF’nin gene geçen hafta açıklanan Küresel Finansal İstikrar Raporu’na göre “toksik maddeler” nedeniyle uğranacak zararın toplamı ABD’de 2.7 trilyon doları, Avrupa’da 1.2 trilyon doları ve Japonya’da 150 milyar doları bulacak. Yani 4 trilyon doları aşacak olan bir zarar söz konusu. Reel ekonomide resesyonun sürmesi de “toksik madde” toplamının artmasına neden oluyor. 

Bankalara sermaye gerek
Devasa boyutlardaki bu zararın sınırlı bir bölümü bankaların zarar hanesine yazıldı şu ana kadar. Önümüzdeki iki yıl içinde ABD bankalarının yanı sıra Avrupa bankalarının da büyük zararlarla yüzleşmeleri gerekecek. Bunun uzantısında da ABD bankalarının 500 milyar dolarlık, euro alanı bankalarının 725 milyar dolarlık, İngiliz bankalarının da 250 milyar dolarlık sermaye desteğine ihtiyaç duyacağı hesaplanıyor.
Ancak bu devasa zararlarla yüzleşme anında ortaya çıkacak faturayı birilerinin ödemesi gerekecek. Bu nedenle hükümetler yüzleşme anını geciktiriyor ya da yan yollar arıyor ama bu, IMF Başkanı’nın da yakındığı gibi, sorunun çözümlenmesini geciktiriyor. Çözümün gecikmesi ise küresel resesyonun atlatılmasını zorlaştırıyor. Önümüzdeki dönemde bu konuyla ilgili olarak bize heyecan ve kaygı verecek gelişmelere tanık olabiliriz.

Haberin Devamı

Parkta değil hastanedeyiz, IMF de öyle diyor

Yeni modele Çin damgası
Spor ve lüks otomobil denince ilk akla gelen markalardan biri olan Porsche, yeni geliştirdiği dört kapılı Panamera modelini ilk kez Çin’de, Şanghay otomobil fuarında dünyaya tanıttı. Porsche’nin Panamera modelini, Çin’de giderek artan lüks makam otomobili talebini karşılamak amacıyla tasarladığı belirtiliyor.
Bugüne dek pek çok üründe yeni modeller batılı tüketicinin talebine göre belirlenirken şimdi küresel talebin ve tüketimin merkezi de doğuya kaymaya başladı. Finlandiya’nın ünlü cep telefonu üreticisi Nokia geçen yılki satış gelirinin 5.9 milyar euro’luk bölümünü Çin’de, 3.7 milyar euro’luk bölümünü Hindistan’da, 2 milyar euro’luk bölümünü Endonezya’da, 1.9 milyar euro’luk bölümünü ise ABD’de elde etti.
Bu durumda farklı ürünlerde yeni modellerin Çinli ya da Asyalı tüketicinin beğenisine göre geliştirilmesine alışmamız gerekecek herhalde.