Dünya gözü Türkiye'nin tek hâkimi haline gelme hevesine şimdilik muhtıra desteğiyle set çekilen iktidar kanadı ise, demokrasinin önemini yeniden hatırlayarak demokrasi savunuculuğu sınavına sokmak istiyor bizi.Duygusal tepkilerin öne çıktığı bu ortamda, yaşamakta olduğumuz ilginç gelişmeleri analiz etmenin, farklı yönleriyle tartışmanın fazla anlamı yok galiba. Bu nedenle bir süre yazı yazmamanın daha doğru olduğunu düşünüyorum kendi hesabıma ama yazılarıma ara vermeden önce bana önemli görünen birkaç nokta üzerinde durmak istiyorum. Biliyorum, gün meydanların, mitinglerin, coşkuların ve öfkelerin günü. Serinkanlı tartışmanın günü değil. "Laik Türkiye" bayrağı altında miting meydanlarını dolduran muhalefet cephesindekiler, güçlerini yeniden keşfetmenin coşkusu içinde sorgusuz - sualsiz alkış bekliyor, destek bekliyor bizden. Bugünün ortamında AKP'ye alternatif olmak isteyenlerin her şeyden önce Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) özellikle dış dünyada ve küresel piyasalarda elde etmiş olduğu itibarı ve desteği doğru değerlendirmeleri gerekiyor.AKP 2002 seçimlerine hazırlanırken dış dünyanın ve küresel piyasaların gözünde bir bilinmeyendi. İslamcı gelenekten gelen bir parti olarak bilindiği için biraz da kuşkuyla izleniyordu. AKP bu kuşkuları gidermek için küresel piyasaları etkileyen odakları belirleyip ikna turlarına başladı. Bu turlarda küresel piyasa çevrelerine, AKP'nin piyasa ekonomisine ve küresel rekabete yürekten inandığı anlatıldı, IMF gözetimindeki istikrar programına devam edileceği belirtildi.AKP lideri Erdoğan, seçim gecesi yaptığı ilk açıklamada Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) ile bütünleşmesini yeni iktidarın öncelikli hedefi olarak ilan etti. AKP, beş yıllık iktidarında da benim 'kökten piyasacı' diye nitelendirdiğim bir anlayışla davrandığı için dış dünyada ve küresel piyasalar nezdinde itibar kazandı. AB ile bütünleşme ve demokratikleşme yolunda atılan adımlar da bu sürece katkıda bulundu. AKP ve küresel piyasalar Evet, bu köşede de defalarca belirtildiği gibi, küresel ekonomideki hızlı büyüme ve para bolluğunun, AKP'nin iktidar dönemiyle örtüşmesi, AKP'nin ekonomide başarılı bulunan bir performans sergilemesine yardımcı oldu. Türkiye'ye önemli bir bölümü doğrudan yatırım olmak üzere büyük miktarda dış kaynak girdi ve ekonominin büyümesine katkıda bulundu.Ancak bu sonucun ortaya çıkmasında AKP'nin benimsediği 'kökten piyasacı' anlayışın ve attığı adımların da çok önemli payı olduğunu inkâr edersek kendimizi aldatmış oluruz. AKP yerine "küreselleşmeye hayır, IMF'ye hayır, yabancı sermayeye hayır, özelleştirmeye hayır, AB'ye hayır" sloganlarını benimsemiş bir iktidar bulunsaydı Türkiye'de, küresel para bolluğunun bize fazla bir yararı olmazdı, ekonomimiz de kendi kaynaklarıyla bu kadar büyüyemezdi. oulagay@milliyet.com.tr Başarının sırrı