Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

ABD’de finansal kesimdeki çöküşü durdurmak amacıyla hazırlanan “kurtarma paketi”nin sonunda Kongre’den geçmesi kimilerini umutlandırdı ama bu paketin ABD’nin resesyona girmesini önlemesi zor görünüyor. “Kriz bitti-bitiyor” aldatmacasıyla avunanları bir kez daha kızdırmayı göze alarak yineleyeyim, kriz bitmiyor, geniş kesimi belki de daha olumsuz etkileyecek yeni bir aşamaya giriyor.

Finansal çöküş reel ekonomiye sıçrarken AKP’nin sınavı

Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) önceki gün açıkladığı raporda ABD ekonomisinin keskin bir düşüş yaşama olasılığının yüksek göründüğü belirtildi. Geçmişteki finansal krizleri ve sonuçlarını mercek altına alan rapora göre, finansal kesimin ağır stres altında kaldığı dönemleri izleyen resesyonlar daha derin oluyor. ABD finans kesiminin tarihinin en ağır stresini yaşamakta olduğu dönemi izleyecek olan bir resesyonun büyük üretim ve gelir kaybına yol açması olası.

Avrupa’da ne olacak?
Avrupa’da finans kesiminin yaşayacağı şokun boyutları konusunda farklı tahminler yapılıyor ve AB’nin kurumsal yapısında, finansal sistemi destekleyecek bir organın bulunmamasının şokun bedelini artırabileceği ileri sürülüyor. Avrupa’nın pek çok ülkesi, şimdiden resesyona girmiş ya da girmek üzere. Avrupa finans kesiminden gelebilecek olumsuz haberler bu resesyonu daha da derinleştirebilir.
Asya’nın ve diğer “Yükselen Pazar” ülkelerinin krizden fazla etkilenmeyeceğini iddia eden tezlerin geçerli olmadığı da anlaşıldı. Bütün bunlar küresel ekonomide resesyonu bile hatıra getiren çok ciddi bir yavaşlamanın yaşanacağını ve finans kesiminin bolluk döneminde yaşanan küresel büyüme oranlarına yeniden erişmenin hiç de kolay olmayacağını gösteriyor.
Küresel dalganın yükseliş sürecinde Türkiye’de iktidara gelen ve bu dalgadan en iyi biçimde yararlanan AKP yönetiminin, şimdi tamamen değişen koşullarda ve bunalan bir dünyada neler yapabileceğini, Türkiye’nin bu yeni süreçte nelerle karşılaşacağını hep birlikte göreceğiz.

Haberin Devamı

Finansal çöküş reel ekonomiye sıçrarken AKP’nin sınavı

Uçurumun kenarındaki dünya
The Economist dergisi, son sayısında uçurumun kenarındaki adamı dünya ekonomisine benzeterek kapak konusu yapmış. The Economist’e göre küresel krizi önlemek için tüm dünya hükümetlerinin işbirliği yapması gerekiyor.

ABD ve Avrupa’daki güven kaybı sistemi temelinden sarsıyor
Batı’daki panik bizi etkilemez mi?

Bayram günlerini Doğu Anadolu’da geçiren Güngör Uras ağabeyimizin izlenimlerini okurken bölge halkının, ABD ve Avrupa’daki finansal kuruluşlardan halka doğru inen, devasa boyutlardaki finansal çöküşün pek farkında olmadığını, bu muazzam krizden henüz fazla etkilenmediğini anladım. Şaşırdım dersem yalan olur.
Daha önceki krizlere pek benzemeyen, çok boyutlu bir finansal çöküşe ve ekonomik krize doğru gidildiğini sizlere anlatmak için bir süredir kendini helak eden yazarınız, kimi ekonomist dostlarına bile anlatamadı derdini, benim sokaktaki vatandaşım ne yapsın. Şimdi, krizin küresel ekonomiyi temellerinden sarsan derin bir güven bunalımına dönüşmesi ve gazetelerimizin manşetlerine taşınması da halkımızın gündemini henüz fazla etkilememiş anlaşılan.

Haberin Devamı

Panik havası
Ben ise geçen haftayı Londra’da geçirip bir yandan ABD’den dünyaya yayılan finansal çöküntünün yol açtığı inanılmaz olayları büyük bir heyecanla izlerken diğer yandan bu çöküntünün İngiltere’de ve Avrupa’da yarattığı telaşı, hatta paniği yerinde izleme olanağını buldum. ABD’de olduğu gibi İngiltere’de de toplumun geniş kesiminin tepkisini çeken, burnu büyük bankacıların ve para içinde yüzen finans sihirbazlarının kendi aralarındaki oyunda ortaya çıkan bir sorun gibi algılanan krizin sonunda herkesin tasarruflarını ve geçim koşullarını olumsuz yönde etkileyecek gelişmelere yol açabileceği anlaşıldıkça halktaki telaş da artıyor.
ABD’den Avrupa’ya yayılan finansal çöküşün temel nedeni, ABD’deki konut balonunun patlamasıyla başlayan süreçte, finans kurumlarına ve bir bütün olarak finansal sisteme duyulan güvenin tamamen sarsılmış olması. İlk olarak konut sektörünü finanse eden “mortgage” kuruluşları darbeyi yedi ama “toksik madde” diye nitelenen “mortgage” kâğıtlarının menkul kıymet olarak bütün sisteme girmiş olması, sonuçta bankaları da yaraladı.
Güven bunalımının yaygınlaşmasında, birbirlerine güvenemeyen ve bankalararası piyasayı kilitleyen finans kuruluşları başrolü oynadı. ABD ve Avrupa’da merkez bankalarının piyasaları paraya boğması da bu sıkışmayı önleyemeyince finans sisteminin simgesi haline gelmiş olan Bear Stearns gibi, Lehman Brothers gibi kuruluşlar havlu atma noktasına geldi. Sonunda yalnızca yatırım bankalarının değil, halkın tasarruflarını  tutan mevduat bankalarının geleceği konusunda da kuşkular belirdi, halk bankalardaki parasını çekme eğilimine girdi.
Geçen hafta önce İrlanda’da, ardından Yunanistan’da hükümetin tüm mevduata devlet güvencesi vermek zorunda kalması Avrupa Birliği (AB) üyesi olan bu iki ülkede yaşanan paniğin boyutlarını gösteriyor. Komşusu İrlanda’nın davranışı İngiltere’de hiç de hoş karşılanmadı, diğer AB üyelerinin bu davranışa nasıl tepki vereceği ise merakla bekleniyor.

Haberin Devamı

Batı’daki güven kaybı
ABD ve Avrupa’daki güven kaybının boyutları finansal sistemle sınırlı değil. Küreselleşmenin ve finansal kesimin büyük ağırlık kazandığı ekonomik-toplumsal yapının yıllar içinde biriktirdiği bir tepki birikimi ve güven kaybı söz konusu. Bu süreçte:
-  Halk bankalara ve mali sisteme güvenini kaybetmiş durumda. 
-  Finans sisteminde çalışanların aldığı çarpıcı ücretlere ve primlere tepki gösteren halk, kendi yaşam şartlarının iyileşeceğine, geleceğinin ve işinin güvencede olduğuna inanmıyor.
-  ABD’de ve kimi Avrupa ülkelerinde, hükümetlere ve siyasetçilere duyulan güven büyük ölçüde sarsılmış durumda.
-  Hükümetlere güvenmeyen halk ödediği verginin doğru harcanacağına olan inancını da kaybetmiş durumda.
-  Bu koşullar altında serbest piyasaya dayalı sistemin geleceğine duyulan güven de sarsılıyor.
-  Batı’nın dünyanın tek hâkimi olmaktan çıkmakta olduğunu görmenin ve algılamanın Batı toplumlarında yarattığı bir güvensizlikten de söz etmek mümkün.
Şimdi finans kesimindeki güven kaybını gidermek için devreye sokulması beklenen kurtarma planlarının başarısı ne olursa olsun Batı’daki bu büyük güven kaybını gidermek ve sistemin başarılı çalışmasını sağlamak pek kolay olmayacak. Şanlıurfa’daki bir esnafın Güngör Ağabey’e Türkiye’deki mevduat güvencesinin sınırını sorması, küresel güven kaybının bir noktada bizi de etkileyeceğinin sinyali belki de.

Sermaye ihtiyacı Batı’da, sermaye Doğu’da
Sınırsız Dünya adlı kitabıyla üne kavuşan Kenichi Ohmae, 1 Ekim tarihli Financial Times gazetesinde yayımlanan ilginç yazısında, ABD’den Avrupa’ya yayılan finansal sistem krizinin, ancak 5 trilyon dolarlık devasa bir küresel kredi fonu oluşturularak aşılabileceğini ileri sürdü.
Ohmae’ye göre ABD içine düştüğü durumdan kurtulmak için Çin’in 1.5 trilyon dolar,  Japonya’nın 1 trilyon dolar, Tayvan ve Rusya’nın 500’er milyar dolar, petrol zengini Körfez ülkelerinin de 2 trilyon dolar koyarak katılacağı bir fonun oluşturulması çağrısında bulunması gerekiyor.
Ohmae’nin önerisi kolay gerçekleşecek bir öneri gibi görünmüyor belki ama “sermayeyi kediye yükleyen” ve şimdi yeni sermayeye ihtiyaç duyan finansal kurumların ABD’de ve Batı’da, onları ayağa kaldıracak boyutta sermayenin Doğu’da olduğu da yadsınamayacak bir gerçek.