Halen yaşanmakta olan küresel kriz, küresel ekonominin kapsam alanı içinde bulunan tüm ülkelerin ekonomilerini etkilediği gibi Türkiye ekonomisini de ciddi biçimde etkiliyor. Krizin etkileri ülkeden ülkeye farklılık gösterirken krizin her ülkedeki hükümetlerce algılanış ve karşılanış biçimi de önemli farklılıklar gösteriyor.
Konunun ciddiye alındığı ülkelerde, krizin etkilerini azaltmak için alınması gereken önlemler konusunda yoğun tartışmalar yaşanıyor, ekonomistler farklı senaryolar üzerinde kafa yoruyor, hükümetlerin uygulamalarını değerlendiriyor. Ekonomiye ve finansa odaklanmış tartışma sürerken bir yandan da krizin doğurduğu toplumsal tepkiler ve bunların olası sonuçları üzerinde duruluyor.
Türkiye farklı âlemde
Türkiye’de ise bambaşka bir tabloyla karşı karşıyayız. Hükümetin kriz karşısındaki tavrı ve söylemi, ciddi bir tartışma ortamının doğmasına olanak bırakmıyor. Aylardır, neredeyse pornografik çağrışımlar da yapacak şekilde, “Kriz ekonomimizi teğet mi geçti, sürtünme etkisiyle tahriş mi etti, yoksa delip ortasından mı geçti” diye konuşup duruyoruz. Karşılaştırmalı veriler Türkiye’nin krizden en fazla etkilenen ekonomilerden birine sahip olduğunu gösteriyor ama biz dolar 2 TL’ye sıçramadı diye “Krizi ucuz atlattık” masalına inanabiliyoruz.
Koyun gütmeyi bilmeyenin ekonomi hakkında söz söylemeye hakkı olmadığını düşünen anlayış IMF ile ilişkileri de koyun pazarlığına çevirdi. IMF anlaşması geciktiği için makroekonomik hedefler de belirlenemedi. Yılın ikinci çeyreğine girdik, ABD 2010 bütçesini tartışmaya başladı biz daha 2009 yılı için gerçekçi bütçe büyüklüklerini saptayamadık.
TEPAV’ın raporu
Bu kısır döngüyü kırıp, krizin ciddiye alındığı ülkelerde olduğu gibi, farklı varsayımlara dayanan senaryolar üzerinde bir tartışma ortamı yaratmaya çalışanlar da var ama onların çabaları ne yazık ki yeterince etkili olmuyor. Örnek olarak TEPAV’ın Küresel Kriz Çalışma Grubu’nun hazırladığı “Türkiye için Kriz Önlemleri” raporunu gösterebilirim. Bu raporda farklı önlemlerin fayda/maliyet analizi yapılıyor ve buna göre uygulanabilecek önlem paketlerinin etkisi tartışılıyor.
Son G - 20 Zirvesi’nden çıkan kararların da gösterdiği gibi, kaynakları artırılan IMF’ye çok önemli bir misyon yüklenecek önümüzdeki dönemde. Küresel kriz nedeniyle dış kaynak girişi azalan Türkiye gibi ‘Yükselen Pazar’ ülkelerinin, bu dönemi büyük sorun yaşamadan atlatmaları için IMF’nin bu ülkelere gerekli desteği sağlaması öngörülüyor. Bu koşullar altında Türkiye’nin IMF ile anlaşmaya vardığı noktada sağlayacağı kredi, bugüne dek telaffuz edilen rakamların üzerine çıkabilir.
Bu olasılığın gerçekleşmesi halinde paramız dolar karşısında biraz daha değer kazanır, “Kriz bitiyor” masalına inananlar çoğalır. Ve eğer IMF şart koşmazsa, biz ekonominin gerçek durumunu ve Türkiye’nin krizden çıkış yolu senaryolarını konuşma noktasına gene gelemeyiz.
Tunca Bengin
İsrail teröründe neredesiniz?
23 Aralık 2024
Abdullah Karakuş
‘Benim teröristim iyi’ çıkmazı
23 Aralık 2024
Hakkı Öcal
Suriye’de barışı önlemenin yolu: YPG’yi korumak
23 Aralık 2024
Eren Aka
Belediyelerin borç tartışması bitmiyor!
23 Aralık 2024
R.Hakan Kırkoğlu
2025 size ne getirecek? Yengeç | Jüpiter ile şans ve bolluk sizinle olacak
23 Aralık 2024