Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dünya gözü Gençlik yıllarımda İspanya'da Franko'nun ve Portekiz'de Salazar'ın diktatörlük rejimleri sürüyor, Yunanistan'da askeri cuntalar gidip geliyordu. Geçen akşam, 1984 yılında Demokratik Almanya'da geçen olayları konu alan Başkalarının Hayatı filmini ürpererek izlerken, çok değil, yirmi küsur yıl önce Avrupa'nın bir bölümünün, hâlâ Kafka'nın romanlarını anımsatan bir ortamda yaşamaya devam ettiğini hatırladım. Avrupa'nın savaşın tahribatını onarıp yeniden kalkınmasının ve refaha kavuşmasının kolay olmayacağını düşünenler hayli fazlaydı 1950'lerde. Öğrenci olarak Hitler Almanyası'nda yaşamış olan annem müthiş bir savaş karşıtıydı. Biraz da onun etkisiyle, benim çocukluğum ve gençliğim, 2. Dünya Savaşı'nın dehşet verici öykülerini dinleyerek, o dönemle ilgili filmleri izleyerek geçti. Tarih kitapları da Avrupa'nın yüzyıllar boyunca kanlı ve acımasız savaşlara sahne olduğunu yazıyordu. Benim gibi, bütün bunları hatırlayanların, Avrupa'nın bugün gelmiş olduğu noktayı küçümsemesi olanaksız. Temelleri tam 50 yıl önce imzalanan Roma Anlaşması ile atılmış olan Avrupa Birliği'nin (AB) bugün varmış olduğu nokta da şaşırtıcı. Savaşmayı bırakıp büyük Alman filozofu Kant'ın "ebedi barış" rüyasını gerçekleştirme yoluna girmiş, dünyanın en büyük ve kapsamlı bölgesel entegrasyonunu gerçekleşirmiş, ABD dolarına rakip bir para birimi oluşturmuş, totaliter rejimlerden kurtulmuş, insan haklarına en tutarlı biçimde sahip çıkan ve gönüllü katılımlarla etki alanını sürekli geliştiren bir AB var karşımızda.Avrupa'nın ve AB'nin geleceğe dönük olarak oynayabileceği rol ise daha da önemli. 11 Eylül saldırısından bu yana geçen sürede yaşananlar, ABD'nin küresel düzene yön verecek kapasiteye sahip olmadığını gösterdi. ABD'nin küresel boyutta meşruiyet kazanması artık çok zor. Savaşa değil barışa odaklanmış olan Avrupa'nın ve AB'nin ise böyle bir şansı var.Ekonomide büyümeyle birlikte muazzam bir eşitsizlik yaratan ve orta sınıfı eriten Amerikan kapitalizminin sakıncaları ABD'de bile tartışılmaya başlandı. Avrupa kendi kapitalizm tarzını küresel ekonominin şartlarına göre geliştirerek geleceğin modelini oluşturabilir.Sınırsız tüketime dayalı Amerikan hayat tarzının Çin ve Hindistan gibi yeni gelişen ülkelerde de geçerli olması halinde, bunun yaratacağı atıkların ve sera gazlarının dünyayı yaşanmaz hale getireceği görülüyor. Avrupa, belki de Asya ile etkileşim içinde, yeni bir yaşam felsefesinin öncülüğünü yapabilir. 50 yılda mucize Küresel boyutta belirleyici rol oynama şansına sahip olan Avrupa'nın bugün gelinen noktada yaşamakta olduğu sorunlar ve AB'nin geleceğine ilişkin kuşkular ise, AB'nin küresel düzenin geleceğine yön vermesinin hiç de kolay olmadığını düşündürüyor. Türkiye'nin AB içinde yer alma şansı da büyük ölçüde AB'nin bu önemli rolü oynamasına bağlı. AB bu rolü oynayabilirse Türkiye de kazanacak. oulagay@milliyet.com.tr Türkiye'nin şansı