Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dünya gözü Konuşmasında "Türkiye'nin üniter yapısının ve devletimizin temel niteliklerinin korunması başta olmak üzere kanunların bize verdiği yetki ve sorumluluk çerçevesinde düşünce ve endişelerimizi ifade etmek görevimizin gereğidir" diyen Org. Büyükanıt, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) kapıkulu askeri olmadığını ve "zamanı geldiğinde görevini yapmak zorunda olduğunu" vurgulamıştı. Dünkü yazımda Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt'ın 16 Mart'ta Harp Akademileri'nde yaptığı konuşmanın önemini vurgulamış ve Büyükanıt'ın bu konuşmada verdiği net mesajlara dikkat çekmiştim. Benim algılayabildiğim kadarıyla, her satırı üzerinde durularak hazırlanmış bir konuşmaydı bu. Peki bu "görev" neydi ve "zamanının geldiği" nasıl anlaşılacaktı? Kim belirleyecekti bunu?Hürriyet yazarı Bekir Coşkun, 6 Nisan tarihli yazısında şöyle diyor: "Önümüzdeki günler büyük olaylara gebe. Patron kuruluşlarının, esnaf ve işçi örgütlerinin, medyanın, üniversitelerin, aydınların pısırık, ikiyüzlü ve çıkarcı tavırları, demokratik olmayan müdahaleler olasılığını artırıyor. Çünkü bu karşı devrim durdurulmasına durdurulacak. Burada Erbakan'ın 'kanlı mı olacak, kansız mı?'sorusunun karşı versiyonu söz konusudur: 'darbeli mi olacak, darbesiz mi?"Bekir Coşkun'un yazısı, Başbakan Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olması halinde Atatürk Cumhuriyeti'nin sona ereceğini düşünen bir kesimin son günlerdeki ruh halini yansıtıyor. Onlara göre, patron kuruluşlarından pısırık aydınlara kadar toplumun önemli bir bölümü bu büyük tehlikenin farkında değil, ya da umarsız ama tehlikenin farkında olan güçler var ve onlar darbeli ya da darbesiz "karşı devrim"i durduracak. Başbakan Erdoğan'ın kazasız belasız köşke çıkma antrenmanları sürerken buna benzer görüşleri sıkça duyuyorum son günlerde.Bu noktada sorulması gereken kritik sorular şunlar: Sivil kesimdeki bu ruh hali Org. Büyükanıt'ın konuşmasında belirtilen "görev zamanı"nın geldiğini düşündürebilir mi askere? Günümüzün koşullarını ve karmaşık gerçeklerini dikkate alan asker bu tuzağa düşer mi? Görev ve zamanı Türkiye'de 1960'dan bu yana yaşanan askeri müdahalelerin gerçekleştiği koşullara baktığımız zaman bazı ortak nitelikler bulabiliriz. Bunların başlıcaları şunlar: Sivil iktidarın toplumsal desteğinin erozyona uğramış olması ve meşruiyetinin ciddi biçimde tartışılır hale gelmesiHuzurun bozulması, toplumsal olayların ve terörün yükselmesi Ekonomik sıkıntıların iş alemini ve toplumu rahatsız edecek boyutlarda olmasıİş dünyasının askeri müdahaleye itiraz etmemesiABD'nin müdahaleye sıcak bakması Bugün gelinen noktada bu koşulların bulunduğunu iddia etmek pek kolay değil. Ayrıca dış dünyanın ve piyasaların gözü üzerimizde. Buna karşın, bir takım sivillerin dolduruşuna gelip "görev zamanı"nın geldiğine hükmetmenin bedelini askerler herhalde bizden çok daha iyi hesaplayabilir diye düşünüyorum. oulagay@milliyet.com.tr Müdahalenin şartları