Osman Gençer

Osman Gençer

ogencer58@gmail.com

Tüm Yazıları

Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk'ün 26 Ağustos 1922 sabahı Kocatepe'den verdiği taarruz emri, genç Türkiye'nin özgürlük öncesi attığı son adımdı. 

Saat 04.30'da Türk topçusunun ateşiyle başlayan Büyük Taarruz, Mehmetçiğin süngü savaşıyla devam etti. 

Ve 30 Ağustos 1922'de savaş, Türk ordusunun kesin zaferiyle sonuçlandı. 

Atatürk, Kurtuluş Savaşı ile Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun öyküsünü anlattığı Nutuk'ta Büyük Taarruz'dan “muazzam bir eser” diye söz eder. 

İki yıl sonraki 30 Ağustos kutlamasında ise şunları söyler: 

Haberin Devamı

***

“Bilmeyen kalmamıştır ki: Ulusumuz, egemenliğini eline aldığı gün, en karanlık yoksulluğun, en derin uçurumun kıyısında idi. Bütün güçleri yıpranmış, bütün savunma araçları elinden alınmış, kutsal varlıkları saldırıya uğramış, pek acıklı bir durumda idi. Bütün bunları hiçe sayarak varlığını ve bağımsızlığını kurtarmaya karar verdi. Bu kararını başarıya ulaştırabilmek için kendine bir toplu davranış, bir belirli erek seçmesi gerekiyordu. Ulusun bütün varlığı ile, bütün inancıyla, canını dişine takarak o yolda birlikte yürümesi ve er geç başarıya ulaşması gerekti. İşte baylar o erek bu yerdi, burasıydı. Umulan ve istenen başarı, işte burada kazanılan zaferdi.” 

***

Türk Milletini 30 Ağustos Zaferi’ne ulaştıran harekâtın güç kaynağı, hiç şüphesiz askerî olduğu kadar siyasidir de. 

O kadar ağır şartlar, aşılmaz sanılan engeller karşısında bu kadar büyük bir zafer, yalnız askerî deha ile sağlanamazdı. 

Kurtuluş Savaşı’na önderlik edenler, bu savaşta kendileri için gerekli başlıca desteğin millî irade olduğuna inanmışlardı. 

Onun için, Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcından itibaren, hattâ başlamasından önce, millî iradeye ifade ve etki gücü kazandıracak bir siyasi teşkilâtlanmayı, bir siyasi mekanizma kurup harekete geçirmeyi, en az, askerî bakımdan teşkilâtlanma kadar önemli sayıyorlardı. 

O bakımdan, Türk halkı için, Cumhuriyetin, demokrasinin, hattâ modern anlamda bir millet oluşun tarihi Kurtuluş Savaşı tarihinden ayrı düşünülemez. 

***

Birinci Dünya Harbi galiplerine yenilen milletle, o devletlere karşı Kurtuluş Savaşı’nda galip çıkan millet, aynı milletti. 

Haberin Devamı

Değişen sadece şuydu: 

Kurtuluş Savaşı’nda Türk Milleti, otokratik bir padişah idaresinin vesayetinden çıkıp kendi iradesine sahip kılınmıştı. 

Sadece bu değişiklik, başka bütün şartlar aynı olduğu, hattâ belki daha kötü olduğu halde, Türk Milleti’nin, Birinci Dünya Harbi yenilgisinden silkinip Kurtuluş Savaşı mucizesini yaratabilmesine yetmişti. 

Bu bakımdan 30 Ağustos Zaferi, hem askeri, hem de siyasi bir zaferdir. 

Kutlu olsun.