Yeniliklerin yukarı mahallerle ulaşması nedense tarih boyunca sorunlu olmuştur. Yıllar önce İzmir’de kullanılmaya başlanan doğalgaz, Fevzipaşa, ve Gaziler Caddesi’nden yönünü güneye eski İzmir mahallerine çeviremedi, doğalgazın bölgeye gelmesi şimdilik hayal. Eskiden İzmir’in kışları çok sert olmazdı, evler daha çok mangalla ısıtılırdı. Stoklanan odun kömürüyle avluda yakılan mangal evlerin ısıtılmasına yeterli olurdu. Soğuklarla birlikte sobalar kuruldu, kortijo mantığıyla kiralanan odalarda aileler soba borularını baca olmadığı için, pencere ve duvarlardan hatta giriş kapılarından dışarıya çıkarmak zorunda kalıyorlar. Kurallar doğrultusunda çatıdan salınım yapması gereken soba gazı pencere ve duvardan borularla sokağa yayılıyor, bu nedenle insanlar ister istemez sokaklarda karbonmonoksit solumak zorunda kalıyor. Ayrıca kurallara uymayan kullanımı sakıncalı olan bu bacaların geri tepip insanların hayatını riske sokacağı bilinen bir gerçek.
Tek göz odalarını ısıtmak için kullandıkları kömürün kalitesi dışında bazı evlerde ve iş yerlerinde atıklar yakılıyor. Yoksullaştırılmış kıymeti bilinmemiş kentin ayıbı haline gelmiş bu sokaklarda oynayan çocuklar yaşlılar ister istemez karbonmonoksit soluyor. Geçen yıllarda yaptığım uyarılarda bir değişiklik oldu mu diye yukarı mahalleri dolaşmaya çıktım. Değişen çok şey olmamış soba boruları sokağa salınım yapmaya devam ediyor ve insanlar ister istemez kesif dumanla karşı karşıya kalıyorlar. Özellikle Basmane’de yaşayan sıcak iklimden gelen Afrikalı göçmenlerin uzun süreli kaldıkları doldur boşalt yaptıkları mekânların ısıtılması da çok sağlıklı değil… Soğuklardan hayvan dostlarımız da yeterince etkileniyor, yerel yönetimlerin belli periyotlarda hayvanlara mama dağıtması gerekmez mi?
Soğuklardan bahsedince aklıma geldi, 45 yıl önce bir trafik kazası sonrası getirildiğim hastanede ateşler içersinde, sağ bacağımın çok kırıklı olduğunu bilmeden yatıyordum. Kış günüydü hastane kaloriferleri çok randımanlı çalışmıyordu, bir ara uyandım nöbetçi doktorun şefkatle üzerimi örterken gördüm, bu görüntü nedense hep hafızamda canlı kaldı. Tedavim uzun sürdü, uzun soluklu hastane yaşamımda sadece doktorlardan değil hemşire ve hastabakıcılardan da sevgi ve hizmet gördüm. Onlara olan borcumu hiçbir zaman ödeyemeyeceğimi biliyorum. Son yıllarda sağlık çalışanlarına yapılan saldırıları duyunca her yurttaş gibi üzülüyorum. Sonu yaralama ve ölüm, ağız kavgası ve hakaretle biten haberler karşısında donup kalıyoruz bu ne caniliktir demekten başka bir şey gelmiyor elimizden. Kartal’da görev başında öldürülen hemşireye çok üzüldüm, kanun dışı silahlanmanın önüne mutlaka geçilmeli. Alınacak önlemlerin başında ailelerin öğretmenlerin çocuklara insan, doğa ve hayvan sevgisinin aşılaması gerekiyor. Kalacak yeri olmayanları sıcak mekânlara yerleştirip, aş ve giyecek veren İzmir Büyükşehir Belediyesi Sosyal Hizmetler Daire Başkanlığı çalışanlarını kutlarım. İzmir’e Basmane’den baktığımı yazmıştım, sıcak günlerin gelmesi dileğiyle.