Bergama araştırmacısı Osman Bayatlı, ‘Bergama’da yakın tarih olayları XVIII-XIX Yüzyıl’ kitabında; 1834 yılında Bergama ve çevresinde sayısız insan kaybına neden olan ‘Ölet’ adı verilen vebadan kurtulmak için insanların sağ pazularına veba tılsımı bağladıklarını anlatıp, salgında ölen Vahide Hanım’ın Harputlu Mescidi’nde bulunan mezar taşı yazısına yer verir: “Emretti hüda eyledi ferman / Erişti veba vermedi aman / Murada ermedim dünyada heman / Cennette vere muradım rahman.”
Dünyanın başına musallat olan dil, din, ırk ayrımı, büyük küçük, zengin fakir demeden, sinsice saldıran koronavirüsü ciddiye almayanlara, Urla Taaffuzhanesi’ni, bu ilginç tesiste kullanılan ekipmanları, buhar kazanlarını, veba ve koleradan ölenlerin arkalarında bıraktığı isimsiz mezarları göstermek lazım.
Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde imkânlar doğrultusunda bulaşıcı hastalıklarla savaşmak için, İzmir’de Emraz-ı Sariye ve İstilaiye, Emraz-ı Zühreviye hastaneleri kuruldu. Cumhuriyet’in ilk yıllarında alınan kararlarla fedakâr doktorlarımız ve sağlık çalışanlarımız, at sırtında veya yaya olarak köy köy dolaşıp; başta cüzzam, frengi, trahom, tifüs, kızamık ve verem gibi hastalıklarla mücadele etti. Hıfzıssıhha Enstitüleri, dispanserler, sanatoryumlar, Tepecik Uyuz Hamamı ve Etüvhanesi (Tebhirhane) TCDD istasyonlarda sağlık hizmeti veren Doktor veya Sıhhiye vagonları, halk sağlığının devrim niteliğindeki kazanımlarıdır.
Biraz dişimizi sıkalım
Tarih tekerrür mü ediyor? Modern tıp cihazları, araştırma laboratuvarları, sağlık tesisleri ve ilaç endüstrisi olmasına rağmen günümüzde, yüzyıllar öncesinde olduğu gibi yakın temastan ve kalabalıklardan uzak durmak için evlerimizden çıkmayıp kendimizi izole etmeye çalışıyoruz.
Hemen herkesin evinde dünyayla irtibat kurabileceği, iyi kötü bir ortam var. Biraz dişimizi sıkmamız, felaketten kurtulmak için bizden istenenleri yerine getirmemiz gerekiyor.
Koronavirüsten kurtuluşumuz, ancak birlik ve beraberlik içinde yapacağımız, akılcı uygulamalarla olur. Virüs için sinsi ve öldürücü dedim. Ayrıca vücudun neresinde hasar yapabileceğini bilecek kadar akıllı, ancak hijyene karşı zayıf olduğu biliniyor. Ellerimizi ve kullandığımız eşyayı temiz tutmak zorundayız.
Küresel salgının bundan sonra yaşamımızda bizlere yeni alışkanlıklar kazandıracağını düşünüyorum. Örneğin, bir arkadaşım artık evine ayakkabılarıyla girmediğini, meyve ve sebzeleri daha dikkatli yıkadığını söyledi. Sadece 65 yaş kuşağı değil, büyük küçük herkes dikkatli olsun; sağlıklı yaşayalım.