İzmir Belediyesi Meclisi tutanaklarında 80 yıl önce hamamlar için konulmuş zorunlu kurallara bir göz atalım... “Havlu, peşkir, kese kuru olmalı, müşterinin gözü önünde sabunla tekrar yıkandıktan sonra kullanılmalı. Peştemal ve havluların her defasında kaynatılıp ütülenmesi, bir defa kullanılan takımların kaynatılıp ütülenmeden ikinci müşteriye verilmemesi. Ustura, jiletler müşterinin gözü önünde antiseptik mahlule batırılmalı. Hamamın içerisindeki kirli suların kapalı oluklarla dışarı mecraya akıtılması, yıkanma yerlerinin her gün sodalı sularla fırçalanıp duvarların badanalanması, soyunma, giyinme yerlerinin mevsiminde ısıtılması, termometre bulundurulması.” Ayrıca hamamlarda sağlıklı olmadığı için, kan almak, sülük yapıştırmak yasaklanmış. İnsanların mantar, uyuz benzeri cilt hastalıklarına maruz kalmaması için, takunyaların müşteriye kuru olarak verilmesi, fırça, tarak bulundurulmaması gibi kesin kurallar da konulmuş.
Tony Curtis de geldi
Tarihi Basmane Hamamı sahibi, Namazgâh, Beyler, Lüks (Karakadı) hamamlarının işleticiliğini yapmış olan Ali Bayrak’la İzmir hamamları üzerine yaptığım söyleşiden özet bilgiler vermek istiyorum. “Beyler Hamamı’nı bir dönem bizim ailemiz çalıştırdı, büyük kubbesi, halvetleri üzerinde iki küçük kubbesi vardı. Mermerleri, mobilya ve yaylı yataklarıyla, döneminin en lüks hamamıydı. Yatak çarşafları, yastık kılıfları her zaman kar gibi beyaz, ütülü olurdu. Hamamda birbirine sarılmış, yılan ağızlı fıskiyelerden çıkan su sesinden başka ses duyulmazdı. Sessizlik hâkimdi. 15-16 kurnası, yine aynı sayıda soyunma odası, her odada zil tertibatı vardı. Müşterinin zile basmasıyla resepsiyonda sadece aranan numara görünürdü. Şehrin tanınmış eşrafından olan müşteriler içerisinde doktor, eczacı, esnaf ve tüccarlar ağırlıktaydı. 1972 yılında Beyler Hamamı’na ‘Paralı Askerler’ filminin çekimi için İzmir’de bulunan Tony Curtis geldi, yanında Türk oyuncular da vardı. Tony Curtis, kese yaptırırken “Kurtarın beni” diye bağırıp espri yapmıştı. İlginçtir, o yıllar çok sık olmasa da ayda 3-4 defa tur otobüsleri hamama yabancı müşteriler getirirdi. Tokat’ın köylerinden gelen, keçi kılından yapılma keseleri kullanıyoruz. Kesecinin keseleyeceği yerleri tanıması lazım, örneğin koltuk altları, meme uçları, çene altları hassas olduğu için, sert keselemeden tahriş olabilir. Bazı müşteriler hamamda kesecisini göremezse yıkanmaz, kesecinin görev yaptığı gün yıkanmaya gelirdi. Titiz bir müşterimizin hamama, içerisinde nalın, çarşaf, havlu, kese, tas, sabun gibi, kendine ait olan özel eşyaları olan bavuluyla geldiğini anımsıyorum. Dediğiniz gibi, eski yıllarda hamamlarda hacamat yapan, sülük yapıştıran ‘kancılar’ vardı. Jilet, ustura, diğer aparatlarla çizilen deriden akan kanı, hayvan boynuzu veya bardak yardımıyla dışarıya akıtırlarmış. Hamamlarda yasaklanmasına rağmen zaman zaman kadınlar kısmında ‘kancı kadınlar’ tarafından hacamat yapılmış. İçlerinde en meşhuru ‘Kancı Leyla Abla’ kancılık dışında kurşun da dökermiş. Bayram arifesinde yoğunluk yaşadığımız için sabaha kadar hamamı açık tutardık. Bayram münasebetiyle yıkanmaya gelenler, yanlarında yakınlarını da getirirdi. Bayramın birinci günü de açık olur, müşterilerimize giriş için numara veya randevu verirdik. Basmane Hamamı’nda da 18 keseci çalışırdı, şimdi iki keseci çalışıyor, tur otobüsleri de gelmiyor.” Merak edenler olabilir, Beyler Hamamı artık yok, yerinde bir işhanı var. İzmir hamamları üzerine anlatacaklarımız bitmedi, bayramınızı kutlar, iyi pazarlar dilerim. (Fotoğraf: Atilla Özdemir)