Eşimin anneannesi 1902 İzmir doğumlu Şadiye Sevinmişler’i yaşlılık yıllarında Üsküdar Çiçekçi’de tanıdım. Hoş sohbet eski, yeni Türkçeyi yazıp okuyabilen, güngörmüş kadındı. Harem sırtlarında Sarayburnu’nu gören bahçesinde nar ağacının altında yaptığımız sohbetlerde, bana Kepekli Sokak’ta bulunan cumbalı evini komşularını, 15 Mayıs 1919 İzmir’in işgalini, İzmir yangınını, gaz lambasında işlediği duvar levhalarını, eşi Şahabettin Bey’e havuz başında kurduğu sofraları, Musalla’yı (Altınpark’ı) Kumrulu Mescidi, görkemli 9 Eylül kutlamalarını masal lezzetinde anlatırdı...
Yaşlılığı nedeniyle uzun yıllar ayrı kalıp gidemediği evinin pirinç anahtarını yeleğinin iç cebinden çıkarıp uzatır, İzmir’e gidersem panjurları açıp evini havalandırmamı isterdi. Fırsatını bulursak birlikte İzmir’e gidip, kumrular susuz kalmasın diye sekizgen mermer havuza su dolduracak, arkasından usta bulup evin zor kapanan ahşap kapısını tamir ettirecektik.
1990 yılında tatsız bir haber üzerine eşimle birlikte yanımıza pirinç anahtarı alıp İzmir’e, 1273 Sokak’aa geldik. Basmane Karakolu’nun karşı sokağında, duvarlarına oksit sarısı kireç badanası sürülmüş cumbalı evin sokak kapısını zorlayarak açtım. Girişte, kafesli panonun önünden zemini badem taş döşeli avluya geçtim. Karşıma adını çok duyduğum içersinde karpuz soğutulan sekizgen mermer havuz çıktı. Havuzu besleyen musluğu çevirdim, çamurlu akan su kısa süre sonra berraklaştı.
Kafesli pencerelerin panjurlarını açtım, kapitone koltuk lime lime olmuş, vitrin camında siyah beyaz mutlu aile fotoğrafları... Üzeri örtülü radyonun düğmesini çevirdim lambası yandı, parazitli ses kısa sürede netleşti, arkasından şarkılar... Duvar saatini kelebek anahtarıyla kurdum nazlanmadan çalıştı, saat başları gonk vurdu, halen çalışıyor, tik tak, tik tak...
Hasır muhafazasında içi zeytinyağı dolu şişeler. Yüklükte, Kemeraltı Çarşısı’nda esnaflık yapmış Şahabettin Bey’e ait saraciye takımları... Taş aynalı ceviz konsol üzerinde, opalin lokumluk, cam fanus içinde yaldızlı porselen vazo. Cumhuriyet öncesinden kalma vergi makbuzları, çeyiz sandığında defne yaprakları, küçük kalp şeklinde sabunlar. Karanfil işlemeli bohçalarda saklanmış anneanneye ait çözgüleri atlas, atkıları altın simli yeşil jakart gelinlik. Tül üzerine gümüş tel ile işlenmiş şal, sık iğneyle yapılmış üç boyutlu, içi pamuk dolgulu, asma yapraklı, üzüm salkımlı yastık kılıfları. Sol eliyle şahin, sağ eliyle atının yularını tutan prens motifli ucu püsküllü perdeler. İğne oyaları, Koton iplikle işlenmiş, köşe kenarları ciğerdeldili sehpa örtüleri… Atlas üzerine gül, karanfil, gelincik, bahar dallarıyla nakış nakış işlenmiş: “İki genci mesut eden nedir sordum semavattan, meleklerden cevap aldım dediler ki muhabbettir” yazılı eski Türkçe duvar levhaları... O günlere ait moda dergileri. Kadife kaplı kutular...
Ustasının mührü kazılmış çeşitli boylarda bakır kaplar. Pirinç tekerleği olan ahşap yemek masası, mobilyalara bayramdan bayrama sürülen ağzı sıkıca kapatılmış şişe içersinde reçine cila... Çanakkale işi ekmek tabağı, kuş başlı testi, çanak, tabak, kâseler... Desenli kristal bardaklar, markalı kaşık çatal takımı. Kenarda etiketi sararmış Süleyman Ferit Kolonyası şişesi...
Fotoğraf albümü, mektup, telgraf, tebrik kartları... Yılbaşında bankaların dağıttığı cep defterleri, içi bozuk para dolu kumbara, Saatli Maarif Takvimi, Karagöz, Anadolu, gazeteleri... Bodrumda bulduğum mantar kapaklı rakı şişeleri, vitrinde içmeye ölçü katan yudumluk rakı kadehleri... Gıcırdayan ahşap merdivenlerden üst kata çıktım, cumba muhabbetinden kalma kaminato, kahve kutsu, tepsi, fincanlar. Batıya bakan balkonda, yağmur sularını biriktirmek için toprak künkler, çiçekleri kurumuş saksılar... Paslanmış su kovasında yaşamayı başarmış kaktüs...
Soğuk bir kış günü, Şadiye Hanımı Karacaahmet’te sonsuzluğa uğurlayınca, anlattığı İzmir anıları kesintiye uğradı. Hani, birlikte İzmir’e gidip, kumrular için havuza su doldurup, evin zor kapanan kapısını tamir ettirecektik...
İstanbul’a her gidişimde Karacaahmet’te mezarını ziyaret eder, çok sevdiği Basmane’den, sokağında olmayan komşularından selam götürür, hatırasına mermer havuzunu susuz bırakmam.
20-26 Kasım 2017 tarihlerinde Basmane Gar’da gerçekleşecek Basmane ve Çevresi Tarih, Sanat, Kültür ve Arkeoloji Günlerini izlemeye gelirseniz size öykünün devamını anlatırım. İyi pazarlar...