Yıllar önce Fatih’te, Bozdoğan Kemeri, Gazanfer Ağa Medresesi, Kıztaşı, Ayios Polyeuktos Kilisesi kalıntılarına, Fatih ve Şehzade camilerine, Feyzullah Efendi Kütüphanesi’ne yakın olan cumbalı eski İstanbul evinde oturdum. Bu evde oturmanın avantajı, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemine tanıklık yapmış birçok kültür varlığına ev sahipliği yapan, Edirnekapı, Karagümrük, Balat, Aksaray, Laleli, Çemberlitaş, Sultanahmet, Gedikpaşa, Kumkapı, Beyazıt ve diğer semtlere yürüme mesafesinde olmasıydı. O yıllarda İstanbul’da kültür varlıkları çok iyi korunamıyordu. Zeyrek Sarnıcı’nda (Pantokrator) karpitle limon sarartılmasının tanığıyım.
***
Sultanahmet’te ziyaretçisi olmayan, Binbirdirek Sarnıcı’nın çöplük olmasını engellemek için ilgili birimlere dilekçe yazmıştım. Mevlevihanelerinden müzelerine, kasır ve saraylarına, zindanları dahil girip çıkmadığım yer kalmadı ancak Süleymaniye Kütüphanesi gibi göremediğim önemli yerler de vardı.
Yıllar sonra Basmane imdadıma yetişti, oturduğumuz cumbalı eski İzmir evinde 29 x 19 ebadında 257 sayfalık altın yaldız çerçeveli, Paris’te basılmış Farsça bir kitapla karşılaştım. Yaklaşık 200 yıldır Basmane’de yaşayan eşimin ailesinde, Acem kökenli olan ve farsça bilen yok, kitap eve nasıl gelmiş olabilirdi?
Kitabı İstanbul’da Galata sahaflarına gösterdim, Farsça bilmediklerinden yorum yapamadılar, son gittiğim sahaf “boşuna zaman kaybetme, Süleymaniye Kütüphanesi’ne git, orada Muammer Bey’i bul” dedi.
***
Birkaç gün sonra eşimle birlikte Süleymaniye Kütüphanesi’ne gittik, içeride ilahi bir sessizlik var; her yer eski kitap ve evrak dolu, dünyanın birçok yerinden gelen araştırmacılar yaprakları sararmış kitapları okumaya dalmışlardı. Kütüphaneci Muammer Bey’in yüzünden bilgelik akıyor, masasında onlarca eski kitap... Kitabı eline alıp sayfalarını çevirmeden, tıpkısını 30 yıl önce Kütahyalı bir öğretmende gördüğünü, kitabın “Acem Sefir-i Kebiri Mirza Rıza Danışhan”ın divanı olduğunu söyledi.
Ticaret şehri İzmir’e deve kervanlarıyla Acem (İran) halılarını ve ipeğini taşıyan tüccarlardan bazılarının İzmir’e yerleştiğini, adlarını taşıyan konsoloshane, han ve tekke inşa ettikleri biliniyor. İstanbul Sefir-i Kebiri Mirza Rıza Danışhan Han, İzmir ziyaretinde Acem Konsolosluğu’nu, içerisinde meyve ağaçlarının olduğu Abbas Ağa Tarlası’nda bulunan Acem Tekkesi’ni ziyaret etmiş olabilir miydi? Acem Sefir-i Kebiri Mirza Rıza Danışhan’ın divanının evimize nasıl geldiğinin öyküsünü çözemesem de, bu kitap sayesinde Süleymaniye Kütüphanesi’ni görüp, çok önemli bir kütüphaneci rahmetli Muammer Ülker Bey’le tanıştım. Abbas Ağa Tarlası’nda bulunan tekkeden günümüze sadece soluk bir fotoğraf kaldı, Acem Han ve konsoloshane binaları da zaman içerisinde yıkıldı. Abbas Ağa Tarlası nerede diye merak edenler olabilir. Basmane’ye çok yakın, Kocakapı Mahallesi’nde, Hacı Ali Efendi Caddesi’nin altında, Salih Dede Türbesi’nin doğusunda. İyi pazarlar...