Dünyada kısırlığın görülme oranı %15 ile %20 arasında değişmektedir. Ülkemizde bu oran ise yaklaşık olarak %17’dir. Bu oranların içerisinde kadından kaynaklı kısırlık problemler %50’sini oluşturmaktadır.
Sağlıklı bir kadın ayda bir kez yumurtlamaktadır. Bu yumurtlamanın seyrek ya da düzensiz görülmesi veya hiç görülmemesi durumuna yumurtlama bozukluğu adı verilmektedir. Bu bozukluk adet kanamalarının düzensizleşmesiyle görülmektedir. Yumurtlamayı uyaran hipofiz bezinden salgılanan kadınlık hormonlarıdır. Bu hormonlar düzensiz salgılandığı takdirde adet kanamalarında ve yumurtlamada da düzensizlikler meydana gelmektedir.
Kısırlığa neden olan şeylerden bazıları da polikistik over sendromu ya da çikolata kisti gibi kadın üreme organlarında görülen hastalıklardır.
Kısırlıkta En Sık Görülen Nedenler
Yumurta bozuklukları kısırlığa en çok neden olan rahatsızlıkların başında gelmektedir. Hamileliğin oluşması için yumurta ile spermin bir araya gelmesi gerekmektedir. Tüpleri bir miktar ya da tamamen kapalı kadınlarda doğal yolla gebelik elde etmek imkansıza yakındır. Daha önce vücuda alınan verem mikrobu, cinsel yolla bulaşan hastalıklar da kısırlığa neden olabilmektedir. Rahmin iç kısmında yer
Tekrarlayan düşüklerin anne ve baba adayları için kabus demektir. Tıbbi literatürde habituel abortus adı verilen tekrarlayan düşükler gebelik sürecinin ilk üç ayında ve en az üç kez ortaya çıkmaktadır. Çiftlerin yaklaşık olarak %2’sinde bu rahatsızlık görülmektedir. Gebelik kayıplarının birçoğu kromozomal ya da genetik anormalliklerden kaynaklanır ve rastgele olur. Bu anormallik yumurta, sperm ya da erken embriyodan kaynaklı olabilir. Düşük görülme oranı tüm gebeliklerde %20 civarındadır. Düşük riski ilerleyen yaşla beraber artar. Düşük görülme olasılığı 24 yaş ve altı kadınlarda %9.5 iken, 30 yaş civarında %11 ve 40 yaş civarında ise %53’tür. Rahimdeki bazı anormallikler de düşük yapmaya neden olmaktadır.
Düşüğün Belirtileri
Düşüğün en önemli belirtisi vajinal kanamalardır. Bu kanamalar genellikle açık renkli olarak görülse de vajinal salgılarla karıştığında koyu kahverengi bir renkte de olabilir. Hamilelik sırasında vajinal kanama görüldüğünde acilen doktora başvurmak gerekmektedir. Gebeliğin ilk haftalarında, embriyonun rahme tutunmasından kaynaklı bazı lekelenmeler görülmektedir. Bu lekelenmeler anne adayları tarafından sık sık vajinal kanama ile karıştırılabilmektedir. Ancak
Gebelikte yaşanacak stres hem anneye hem de bebeğe büyük zarar vermektedir. Son yıllarda yapılan araştırmalara göre hamilelik sürecinde yaşanacak stres bebeğin fiziksel ve ruhsal sağlığına geri döndürülemeyen zararlar vermektedir. Hamilelik süresinde strese maruz kalmak 17. haftadan itibaren bebeklerin beyin gelişimini etkilemeye başlıyor. Hayvanlar ve insanlar üzerinde yapılan birçok araştırma stresin düşük ve erken doğum riskini arttırdığını ortaya koymaktadır. Stres ayrıca doğum ağırlığının az olmasına, bebeğin zihinsel fonksiyonlarında azalmaya, dikkat eksikliğine, hiperaktiviteye ve aşırı sinirliliğe yol açmaktadır. Stres yaratan durumların belirlenmesi ve bunların kısa sürede ortadan kaldırılması son derece önemlidir.
Hamilelikte Stresin Başlıca Etkileri
Hamilelik sürecinde vücutta birçok fizyolojik ve psikolojik değişiklikler görülmektedir. Anne adayının yetersiz hissetmesi, test sonuçlarını ve sağlık kontrollerinin sonuçlarını beklerken yaşanan stres, vücutta yaşanan değişikliklerin rahatsız etmesi, doğum süreci, sancılar ve ağrılar ile ilgili yaşanan endişeler, bebeğin sağlık durumu için duyulan endişeler, çocuk sahibi olacak olmanın yüklediği sorumluluk, ekonomik