Fenerbahçe Galatasaray derbisi ile bu hafta sonunda lig’ in sıralaması iyice belli olacak. Galatasaray ‘ ın harcamış olduğu transfer bütçesi, almış olduğu oyuncular ve harcamış oldukları mesai ile ilk 3 sırada yer alacağı zaten belli idi. Ancak bu sene hiç tartışmasız gündemden düşmeyen ,düşürülmeyen ender takımlardan Fenerbahçe ‘nin performansı pek çok futbol severi şaşırttı.
Tabi bunda hiç tartışmasız Fenerbahçe taraftarının takımı ile bütünleşmesi ve onu bu zorlu dönemde hiç yalnız bırakmaması kilit rol oynadı. Bu birliktelik gerçekten her türlü takdire de şayan. Niang ‘ın gidişi ile Fenerbahçe forveti yara alır dediler, Almadı. Lugano ‘nun yokluğunda defans hattı zorlanır dediler. Eksikliği hissedildi ama o da unutuldu. Bilica’nın takım için yaratmış olduğu şanssız durumlar bile gündemden düştü . Andre Santos ve Emenike ‘nin gidişleri bile mazide kaldı.
Fenerbahçe her dönem kendi kahramanlarını yaratmayı öğrendi. Bir dönem Stoch ‘un yükselen form grafiğinin peşinde takım olarak toplandılar. Şimdi de Baroni ve Moussa Sow ‘un yaratıcılığı ile sonuca ulaşacak futbol olgunluğunu gösteriyorlar. Hiç kuşkusuz bu çıkışın ve güzel futbolun yaratıcıları İstikrar sürerken
Türkiye ligine şimdiye kadar pek çok yabancı antrenör geldi, gitti . Bazılarını çok sevdik, bizlerden biri gibi benimsedik, bazılarına ise bir türlü kanımız ısınmadı. Başta Alman ve Yugoslav olmak üzere bir çok milletten çalıştırıcılar kariyerinin ya sonlarında ya da başlarında ülkemizi tercih ettiler.
Elbette kariyerinin en verimli günlerinde Türkiye ye gelip takım çalıştıranlar da oldu. Jupp Derwall ‘ in Mustafa Denizli ‘yi yetiştirmesi ve ülke futboluna armağan etmesi, Galatasaray’ın Derwall döneminde önemli bir futbol vizyonu yakalaması, sonrasında ise öğrencisi Denizli ile Şampiyon kulüpler kupasında yakaladığı yarı final gibi örnekler çok çok az..
Ancak Alman ekolü sarı kırmızılı takımda Karl Heinz Feldkamp,Rainer Hollman,Michael skibbe ile birlikte devam etti. Feldkamp döneminde yaşanan başarılı sonuçlar diğer anterenörler zamanında maalesef tutmadı. Fenerbahçe ise Veselinoviç dönemi ve sonrasında pek çok anterenör değiştirsede Carlos Alberto Perreira döneminde aldığı sonuçları ardından gelen Sebastiao Lazaroni döneminde elde edemedi.
Öyleyse Antrenörlerin ekolünden çok sahip oldukları futbol mentalitesi ve kültürleri çok büyük önem arzediyor.
Bir Trabzonspor Fenerbahçe maçı geride kaldı. Aslında her iki takımda da genel anlamda bir form düşüklüğü vardı . Puanlarının birbirlerine çok yakın olması dışında son yıllarda yolları da oldukça kesişti bu iki takımın. Fenerbahçe Trabzonspor a göre maça daha istekli başladı diyebiliriz. Trabzonspor İnter galibiyeti dışında bu sene hem şampiyonlar liginde hem de lig de istediği sonuçları alamadı. Kimse kendini kandırmasın.
Yapılan yatırımlar,alınan bir sürü yabancı futbolcu Trabzonspor un en azından gruptan çıkmasını sağlamalıydı. Dolayısıyla alınan puanlar sadece teselli ikramiyesi oldu.
Trabzonspor da bir takım şeylerin değişmesi gerekli. Orta saha da Alanzinho ,Colman ikilisinin zaman zaman aksasa da çalışkanlığına diyecek bir laf yok. Ancak defansta Chech ve Giray ikilisi istenilen uyumu bir türlü sergileyemiyor . Chech’ in tecrübesi takım için yeterli olsa da henüz ortaya koyduğu oyun yeterli değil. Fenerbahçe yine Alex ‘in çabaları zaman zaman Ziegler’ in sol kanattan derinlemesine sivrilişleri zaman zaman da Mehmet topuz ‘ un doldur boşaltları ile tehlikeler yarattı.
Trabzonspor da mutlaka sağlam bir iki yabancı transferi şart gözüküyor. Paolo Henrique bu
Türkiye liginde aslında her şey beklenilen seyirde ilerliyor. Galatasaray kadro üstünlüğü,yıldızları ve antrenör farkı ile sadece bir adım önde. Sıralama da ardından gelen Fenerbahçe ve diğer takımlar her zaman olduğu gibi takipçileri. Burada tek sürpriz Fenerbahçe ‘nin performansı kesinlikle..
Fenerbahçe Galatasaray derbisinden sonra artarak yükselen bir form grafiğine sahip.Bunda da en büyük pay Kaptan Alex ‘ ait. De souza öyle bir sporcu ki… Sadece saha içinde değil saha dışında da örnek hareketleri ile taraflı tarafsız herkesin takdirini kazanmış durumda. Evet fazla koşmuyor ; ama gerekli yerlerde koşuyor ve en önemlisi arkadaşlarını da koşturuyor. Bir oyuncunun sadece vücudu ile değil kalbi ve oyun zekası ile neler yapabileceğinin en güzel ispatı. Kaptan zor durumlarda takımının en büyük toparlayıcısı.
Belki de Galatasaray ‘ın Hagi ‘nin gidişinden sonra almış olduğu Felipe,Concecaio,Lincoln ,Misimoviç gibi futbolcuların yapamadığını tek başına rakip bir takımda yapıyor. Ancak geçtiğimiz yıllarda bu durumdan çok çeken ve orta alanın ortasına gerekli takviyeyi bir türlü yapamayan Galatasaray da bu sorunu bu sene takım oyunu ile çözmüş durumda. Her biri birbirinin
Fenerbahçe’ nin bu sene yaşadığı zorlukları dilimiz döndüğünce anlatmaya çalışmıştık. Gerçekten Fenerbahçe’ nin şu an ligde bulunduğu konum yaşadıkları düşünülürse mucize. Bu yüzden de Fenerbahçe ‘nin gösterdiği dirayet ve efor her türlü iltifatı hakkediyor. Buraya kadar tamam. Ancak bundan sonrası için söyleyeceklerimiz var.
Fenerbahçe dün akşam ki maçı rahatlıkla kazanabilirdi. Defansında ilk yarıda 36 .dakika da ki gol pozisyonuna kadar tehlike yaşamayan ve 2-0 üstünlüğü yakalamış bir takım nasıl olur da ilk gol pozisyonunda bütün sorumluluğu kalecisine verir.
Fenerbahçe genelde bu ara paslarında yapılan kademe hatalarını sıkça yaşıyor. Necati ‘ nin top tekniğini düşünürsek zorlukla verdiği bu ara pasında yaşanılan kademe hatasını siz düşünün. Fenerbahçe defansı kontrollü bir biçimde kademe yapamıyor.
Aslında dün maç başlarken Alex ‘in çalışkanlığı Ziegler ‘in sol kanatta ki takipçiliği ve Mehmet topuz ‘un sürekli rakibi bozmaya çalışması ile orta saha da Fenerbahçe ye üstünlük kazandırdı. Zaten Moussa Sow gibi güçlü bir oyuncuyu tutmakta zorlanan Galatasaray defansı stad da ki atmosferin de etkisi ile bir anda orta sahaya gerekli desteği vermeyi unuttu.
Bu
Öyle bir takım düşünün ki… Geçen sene yaşadığı olaylar yüzünden bu sezona tam olarak hazırlanamamış. Sürekli olarak medya da yönetimsel boşluklar dan ve yaşanılan süreçlerden bahsedilmekte. İstediği transferleri sezon başında yapamamış ve üstüne üstlük Andre Santos ve Lugano gibi takımın en önemli 2 oyuncusunu kaybetmiş. Buna rağmen yılmamış. Takımının her daim yanında olan artık kulübün belki de en önemli gücü olan taraftarı ile rakiplerine kök söktüren bir takım olmaya çabalamış. Bu takım Fenerbahçe…
Son Gençlerbirliği maçında çok istekli ve diri bir oyun ortaya koydu Fenerbahçe. Türkiye şartlarında kadrosu hiç te fena olmayan Tum, Hurşut, Soner gibi etkili oyuncuları olan bir takımı neredeyse orta sahalarına hapsettiler. Gençlerbirliği takımı penaltı pozisyonu haricinde neredeyse oyunun genelinde etkili bir oyun anlayışı ortaya koyamadı.
Orta sahadan sürekli geriye destek veren ve Gençlerbirliği ataklarını olgunlaşmadan bitiren Serdar ve Mehmet ikilisi orta alanda Baroni ve Alex e hücuma çıkışlar da istenilen desteği verince fark ta geldi. Fenerbahçe de Moussa Sow transferi oturmuş gözüküyor. Guiza ‘nın istekli ama verimsiz gol çabalarının yanında Sow nerede duracağını,
Beşiktaş Galatasaray maçı öncesinde Galatasaray ‘ın avantajlı olduğunu ; kendi sahasında oynamakla birlikte hücumda çok daha çabuk dağılan ve gole giden önemli oyuncuları olduğunu belirtmiştik.Maç öncesinde biz bunları söylerken bu defa Carvalhal ideal onbirine yakın bir kadro ile sahaya çıktı.
Bu kadro Galatasaray ‘ın orta saha da ki presini durdurmaya yönelik , sürpriz paslar atabilecek bir orta saha dizilişinin üzerine kurulmuştu. Queresma ve Simao gibi 2 önemli oyuncunun kişisel gayretlerinin yanında bu alanda bu ikiliye iştirak edecek yerli bir oyuncunun olmaması takımın dezavantajı idi.
Nitekim Beşiktaş her 2 golde de Queresma nın geniş alanda oynama çabalarının üretmiş olduğu pozisyonlar ile gole gitti. Ancak Galatasaray her ne kadar defansında zaman zaman açıklar verse de tempolu oyunda iyiniyetli geriye koşan, orta sahada çok daha çabuk ve etkili toplar atabilen bir takım.
Üstelik kalede Muslera ilerde Elmander takıma kendini kabul ettirmiş güven veren oyuncular. Trabzonspor da iken sorunlar yarattığı söylenen Engin ‘in bile burada ne kadar faydalı olmaya çalıştığını gözlerimizle gördük. Üstelik Selçuk ile birbirlerini önceden tanımaları bu anlamda
Beşiktaş ‘ın oynamış olduğu oyun içerisinde kilit oyuncularının önemi bir kez daha anlaşıldı. Her takımın kuşkusuz sahaya çıkan kadrosu, oyun düzeninin kusursuz bir biçimde iyi işlemesi için esas teşkil eder. Ancak bu Beşiktaş ta biraz daha fazla.
Belki takım Fenerbahçe maçında rakip kaleye istediği kadar gidemese de oyun içinde ve orta sahada devamlılık ve dayanıklılık açısından pek te kötü değildi . Ancak gol yollarında forvetleri buluşturma konusunda etkisiz kaldıkları da gözlerden kaçmadı. Bu takımda Holosko ‘nun yüzde yüz formasını geri alması şart. Hızlı, kurnaz ve rakip forvetleri peşine takıp sürükleyecek kadar oyun zekası olan bir forvete devamlı forma vermeniz gerekir. Maalesef Holosko istediği şartları bir türlü bulamamakta…
Bu da ister istemez oyun kalitesine yansıyor. Fenerbahçe maçında sürpriz kontratak girişimleri bile orta sahadan verimli bir biçimde başlamadığı için eriyip gitti.
Carvalhal ‘in Fernandes ve Simao ‘nun oyun içindeki misyonunu paylaştırması gerekli. Kanatlar da Veli ‘nin oyuna katkısı ve ısınması şart . Ancak orta saha da oyunu rahatlatıcak,geniş alanlara yönlendirecek bir yerli oyuncunun olması özellikle Quaresma nın yokluğunda çok