Nuray Mert

Nuray Mert

nuray.mert@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dünya yalan olmaya yalan da, ‘her şey bomboş’ değil, ‘yalan dünya’ yalan dolu, hesap, kitap, kirli pazarlık dolu. Kimse, iki günlük dünya için ‘değmez’ demiyor. Hal böyle iken, en rahatsız edici olan, bunca hesap kitabın, ‘insanlık’ kisvesine büründürülmeye çalışılması.
Son günlerde, Suriye’de içler acısı şeyler oluyor, bu güzel ülke yine kana bulandı. 1982’de Hama’da yaşanan katliam, ne yazık ki, yine kanla, katliamla gündeme geldi, hatırlandı. Hama katliamı için rejim yanlılarının, ‘Lübnan gibi 15 yıl iç savaştan ise, iki gün daha iyidir’ dediği bilinir. Yani anlayış, bu anlayış! Şimdilerde herkes, birdenbire o karanlık olayı hatırlıyor, isyan ediyor. Ama o kadarla kalmıyor, bu olaylar üzerinden Suriye’ye müdahale için zemin hazırlanıyor. Bir karanlık işin içinden, başka bir karanlık işin yolu yapılıyor. Türkiye ‘göreve’, ‘enerjik olmaya’ davet ediliyor. Oğul Esad için, Uluslararası Ceza Mahkemesi sözü dolaşıyor. Sahi, o mahkeme bugüne kadar ne yapıyordu? Hama katliamının komutanı, amca Rıfat Esad, bunca yıl Batı ülkelerinde elini kolunu sallayarak dolaşmadı mı? Şimdi nerede?

Yanına kalmasın ama...
2006 yılında Suriye rejimine karşı, uluslararası siyasi baskının yoğunlaştığı dönemde, Rıfat Esad’ın adı, ‘sürgündeki muhalefet liderlerinden biri’ olarak geçiyor, kendisi ile görüşmeler yapılıyordu. Suudi Arabistan kralı, o dönemde, Müslüman Kardeşler örgütü, Abdül Halim Haddam ve Rıfat Esad ile bir dizi görüşme yapmıştı. Bu arada Haddam kim? Hafız Esad döneminin önde gelen başkan yardımcısı. Beşşar Esad döneminde, hatta o dönemde de değil, Refik Hariri öldürüldükten sonra birdenbire ülkeyi terk edip muhalefete geçince, ‘muhalif liderliğe’ terfi etmişti. Kimsenin aklına, kırk yıl boyunca yapıp ettiklerinin, tanık olduklarının hesabını sormak gelmedi. Yalan dünya, yalanlar üzerine kurulu dünya, işte böyle işliyor.
Peki, Suriye’nin yaptıkları yanına kâr mı kalsın? Kalmasın tabii. Ama halihazırda tezgâhlanan, insani müdahale değil, kirli hesap müdahalesi, bunu bilelim. Diğer taraftan, bakın, İran’ın Kuzey Irak’ta PEJAK’a karşı giriştiği askeri operasyona, Kürtler dışında kimsenin sesi çıkmıyor. Bir yandan ‘sınır ötesi operasyonlar’ın meşruiyeti sorunu, diğer taraftan ateş altında kalan sivillerin oluşturduğu insani sorun var. Nerede insani kaygılar, uluslararası kuruluşlar? İran’ı hedef tahtasına yerleştiren Batı dünyası, nedense bu operasyonlara karşı oldukça sessiz. Suriye konusunda İran ile karşı karşıya gelen Türkiye ise, belli ki, ‘ortak Kürt düşmanlar’a karşı bu durumdan oldukça memnun. Kimin kiminle ne adına pazarlık yaptığı belli değil.

Kirli hesabı görmezden gelmek
Demokrasilerde dış politika da, açık ve şeffaf bir tartışmayı gerektirmiyor mu? Türkiye’nin, Suriye’ye yapılacak bir askeri müdahaleye dahil olması söz konusu olacak ise, bu hepimizi ilgilendiren bir karar değil midir? Irak’a müdahaleye karşı çıkanlar ne adına, Suriye’ye müdahale fikrini ısındırıyor? Irak, sorunsuz bir rejim miydi? Hatırlayın, müdahaleye karşı çıkarken, Saddam rejimine destek vermiyorduk, sadece askeri yöntemlere karşı çıkıyorduk. Benzer bir tartışmayı şimdi de yapmak gerekmez mi?
Diğer taraftan, askeri müdahalelere toptan karşı isek, İran’ın operasyonuna değil karşı çıkmak, neden hiç ses bile çıkarmıyoruz? Oysa, sadece kendi ülkemizde değil, bu bölgede ve hatta tüm dünyada, ülkelerin iç sorunlarını askeri yollardan çözmesine karşı durmak esas olmalı. Ama bırakın, İran’ın askeri operasyonlarına karşı çıkmayı, biz daha henüz kendi ülkemizdeki Kürt sorununu askeri/güvenlikçi yöntemler ile çözme anlayışını terk edebilmiş değiliz.
Son olarak, iç meseleler ve dış meselelerin birbirinden bağımsız olmadığını bilmekte, anlamakta, tartışmakta fayda var. Yoksa, ‘insani’ adı altında birçok kirli hesabı görmezden gelmek işten bile değil. İşin bir ucunda, bölgesel bir kıyamet tablosunun bir parçası olmak var. Diğer ucunda, kendi insanlarımızla çözebileceğimiz bir meseleyi karanlık pazarlıkların bir unsuru haline getirmek var. Yapmayalım. Ayıptır, günahtır, zulümdür!
Yalan dünyanın yalanlarından medet ummayalım, hiç olmazsa şu kutsal ay hürmetine, bırakalım kirli işler peşinde koşmayı, ‘insani’ düşünelim.