Ruh eşi zaman içinde başka bir yerden, varoluş öncesinden tanıdığımız biridir. Ruh eşleri bazen uyumlu olur, bazende olmazlar ama kalbiniz onları içgüdüsel olarak hatırlayacaktır ve onları sevecektir. Ruh eşinin kalbinizi daha hızlı çarptıran ve avuç içlerinizi terleten manyetik bir çekimi vardır. İçlerinde özel bir şey vardır. Onları gördüğünüz için heyecanlanırsınız ve ayrı kaldığınızda da onları tekrar görmeyi iple çekersiniz.
Kendinizi gerçekten sevebilirseniz ruh eşine hazır olursunuz çünkü kendinizle ilgili nasıl hissettiğinize bağlı olarak ruh eşi sizi mutlu edebilir veya mahvedebilir.
Kendinizi sevmeye başlar başlamaz kalp çakranızda ilginç bir enerji açılır. Bu enerji cinsel çakrayı tetikler ve o da ruh eşinizi çağırır. Ruh eşinizi çağırmaya başladığınızda enerjinizden etkilenen diğer insanları da kendinize çektiğinizi göreceksiniz. Size doğru çekim hisseden herkes ruh eşiniz değildir. Hayatta birlikte yürüyeceğiniz doğru kişiyi kendinize çağırmanız önemlidir.
Ruh eşi isterken çok dikkatli olun, tam olarak ne istediğinizi bilin, böylece onları bulduğunuzda tanıyabilirsiniz. Ayrıca Yaradandan ruh eşi isterken uyumlu bir ruh eşi istemeye de dikkat edin. Bazı
"İfade edilmemiş duygular asla ölmez sadece diri diri gömülür ve sonradan daha korkunç şekillerde tezahür eder" der Freud.
Barbara Hoberman da; "Tıpkı telefon mesajlarının elektrik sinyalleri halinde kablolar üzerinden ilerlemesi gibi düşüncelerde sinirsel sinyaller halinde aksonlar boyunca ilerleyerek kasları ve bezleri harekete geçirir" der
Son olarak Mevlanada der ki: Kötüye yormak ve vehim yapmak insanı derdi yokken bile hasta eder. Onun için olaylara iyi bak.
Bu 3 cümleyi toparladığımızda... Özetle.,
BEDENİNİZ SÖYLEDİĞİNİZ HER SÖZE İNANIR!
-Bir duyguyu bastırmakla yok edemezsiniz bilakis dönüştürmediğiniz olumsuz enerjiler birikerek ileride vücudun bir yerinden infilak eder.
-Düşündüğümüz konuştuğumuz her şeyin sağlığımızla ilgisi var.
-Bu yüzden kelimelerin ve düşüncenin gücünü sadece gerçekten söylemek istediğiniz şeyler üzerinde kullanmak gerekir.
İnsanın bedenini çevreleyen elekromanyetik alana aura denir. Çakralar aura üzerinde bulunan ve bir çark gibi dönen enerji girişleridir.
Kuyruk sokumundan tepemize kadar hepimizde 7 ana enerji merkezi vardır. Evrensel enerjiyi bu çakra girişlerinden bedenimize alırız. Çakralar bir huni gibi dönerek evrensel enerjiyi emerek bedenimize alırlar.
Enerji vücudumuzda sürekli akış halindedir. Önünde herhangi bir engel oluşursa -ki biz buna blokaj diyoruz tıkanır ve akamaz. Çakraların bulunduğu bölgelerdeki tıkanıklık o bölgede bulunan organları da kapsar ve organların hastalanmasına neden olabilir.
Eğer sağlam bir auranız varsa dışarıdan gelen etkilerden etkilenmeyiz. Ama eğer auramız zayıflamışsa negatif enerjilere daha açık hale geliriz. Ve hastalıklar önce aura bedende başlar.
Bu yüzden auranın güçlü olması sağlığımız için önemlidir.
Yaşamsal enerjimizi doğru kullanamadığımızda depresyon gibi belirtiler ortaya çıkar.
Eterik beden yeteri kadar enerji ile beslendiyse fazlasını vücuttan dışarı verir. Sağlıklı bir insanda bu 15- 20 cm genişliğindedir.
Bazı insanlar vardır ve onlara doğru çekiliriz. İşte auralarının parlaklığından olur bu.Hastalık ve yorgunluk durumların
Suyun yaşam gücü acılarınızı yıkayıp götürebilir ve en basit faaliyetlerin bir şifa verici etkisi vardır. Ellerinizi yıkarken, duş alırken veya yağmur altında ıslanırken negatif enerjinin sizden uzaklaştığını imgeleyin der Sandra İngerman.
Suyun yaşam gücü acılarınızı yıkayıp götürebilir ve en basit faaliyetlerin bir şifa verici etkisi vardır. Ellerinizi yıkarken, duş alırken veya yağmur altında ıslanırken negatif enerjinin sizden uzaklaştığını imgeleyin der Sandra İngerman.
Bu kadar kolay mı? Eveet.
Bu kadar kolay mı? Eveet.
Hepimiz birer şifacı olabiliriz aslında.
Hepimiz birer şifacı olabiliriz aslında.
Mesela "bu su bana şifa olsun" niyeti ile bir suya kodlama yaptığınızda o su size şifadır. Tüm hücrelerinize de bu enerjiyi taşıyacaktır.
Mesela "bu su bana şifa olsun" niyeti ile bir suya kodlama yaptığınızda o su size şifadır. Tüm hücrelerinize de bu enerjiyi taşıyacaktır.
JÜPİTER 11 Ekimden itibaren 10 Kasım 2018'e kadar Akrep burcunda.
Her yıl Güneş sistemindeki en büyük Gezegen olan Jüpiter, bir burçtan diğerine geçerek 12 ay boyunca o burca büyük fırsatlar taşır.
Jüpiter büyüme ve genişleme demektir. Dolayısıyla bu yıl Akrepler için oldukça önemli bir dönem.
Büyük şans gezegeni Jüpiter ile hayatlarında bir çok önemli fırsat yakalama şansları artacak.
Jüpiter içinde bulunduğu her durumu genişletme özelliğine sahip olduğundan dikkatli de olmakta fayda var. Çünkü bulunduğu her durumu ikiye katlar.
Akrep burcu arkadaşlara önerim; Bu döneme ruh halinizi düzgün tutmaya çalışarak olumlu bir şekilde girmeye çalışın. Ve kendinizi hep olumlu vibrasyonda tutmaya çalışın. Başınıza şans kuşunun gelip oturmasını beklemeyin. Karşınıza çıkabilecek tüm fırsatları iyi değerlendirmeye çalışın. Siz doğru adımları attığınızda mükafatını kat be kat alırsınız.
Ayrıca iştahı açacağı için kilo alımına da dikkat.
Bunun dışında diğer burçlar için ise maneviyatın artacağı bir dönem başlayacak. Akrep burcu spirütüel konularla da alakalı olduğu için bu yıl içinde bu konular çok daha fazla gündemde olacaktır.
Rüyalar her zaman çok ilgimi çeken konulardan olmuştur.
Bildiğim kadarıyla artık bu konu ciddi anlamda inceleniyor ve üzerinde araştırmalar yapılıyormuş.
Şu an için tam olarak kanıtlanmış bilimsel veriler yok. Ama şöyle bir iddia var. Siz uyuduğunuzda buna paralel evrenlerde diyebileceğimiz başka bir boyutta ve pek çok insanla karşılaşıyorsunuz. Rüya insanoğlunun ruhsal alemle birebir ilişki kurduğu bir boyut. Siz rüya sayesinde başka alemlere geçiş yapabiliyorsunuz. Mesela rüyanızda bir arkadaşınızı görüyorsunuz o kişiyle iletişime geçiyorsunuz aslında. Aynı anda iki kişi birbirini görebiliyor. Bu iki kişi başka bir alemde karşılaşmış oluyor. Yani bir nevi teleportasyon! (Işınlanma, kişinin bir mekandan yok olup başka yerde ortaya çıkmasına inanmak)
Ruhun telapati yoluyla hissedebilme özelliğini yazmıştım daha önce, bu da olabilir neden olmasın:)
Birini düşünürken sizi araması gibi, canınızın çektiği bir şeyi birden komşunuzun size getirmesi gibi, rüyanızda gördüğünüz birini ertesi gün görmeniz ya da ondan haber almanız gibi..
Bir gün bana çok ilginç gelen bir şey yaşamıştım. Bir gece rüyamda uzun zamandır görüşemediğim bir arkadaşımı gördüm, sabah uyandığımda aklım
Mevlevilerde çok ilginç bir uygulama vardır. Namaz kıldıkları seccade, su içtikleri bardak, üstüne çektikleri yorgan... Kullanacakları her şeyi elleri ile dokunup sonra öperler ve buna görüşmek derler. İzin alırlar bir nevi.. Çünkü onlara göre her şeyin bir canı vardır.
Hatta Sözün canı vardır.
Mevlevilerde söz çok önemlidir. Sözler boşlukta dolanırlar ve uygun şartlar oluştuğunda bir gün gerçekleşirler. O yüzden sözlere dikkat etmek gerekir derler.
Bir şey söylendiği zaman vücuda geleceğine inanırlar.
Bu bana şu eski atasözünü hatırlattı.
"Kurdun bahsini andığın zaman sopayı hazırla çünkü kurt geliyor!"
Kimileri buna Hiss-i kablelvuku (önceden sezme) diyor. O da olası.. Ama ben daha çok mesaj yollayarak davet çıkardığımızı düşünüyorum.
Sözün var olan her şey üzerinde en büyük güç olduğuna inanıyorum.
Niye kıskanır insan?
Kendinde olmadığı için. Dolayısıyla Kıskançlık bir yokluk enerjisidir.
Yokluğa odaklanan kişi kendini daha da kıtlık bilincine sokar. Yaşamına bir düğüm koyar.
Nefret, kıskançlık, öfke gibi duygular düşük titreşimli olduğu gibi bloke edicidir.
Etrafında negatif manyetik bir enerji alanı oluşturur ve daha da olumsuz olayları ve kişileri mıknatıs gibi çekmeye başlarsınız.
Evrene verdiğiniz her şeyin kat be katını siz alırsınız. İyilik gönderirseniz hiç ummadığınız bir anda yaptığınız iyiliğin karşılığını bulursunuz. Para yardım etseniz on katı size geri döner. Refahın sırrı budur!
Ayrıca eğer siz sürekli kendinizi mutsuz hisseden bir insansanız çevrenizi de mutsuz edersiniz.
Doğal olarak bir süre sonra da çevrenizde kimse kalmaz.