“Hugo”nun teknolojisi yeni olabilir ama sizi sinemanın sihir anlamına geldiği eski günlere götüren muhteşem bir film
Brian Selznick’in “The Invention of Hugo Cabret” adlı romanından Martin Scorsese tarafından müthiş bir 3D çalışmasıyla uyarlanan “Hugo”, 1930’ların Paris’inde geçiyor. Hugo saat tamircisi olan babasını (Jude Law) kaybetmiş, Paris’te bir tren istasyonunda kayıp amcasının işini devralarak saatleri kuran bir çocuk. Bir yandan da, kimsesiz çocukları yetimhaneye göndermeye kararlı istasyon görevlisinden saklanmakta. Bir gün, babasıyla birlikte tamir ettiği bir ‘otonom’ robotun çizimleri yanlışlıkla istasyondaki oyuncakçı dükkanının aksi sahibi Georges’un eline geçer. Georges öfkeden çıldırır. Hugo çizimlerini geri almaya çalışırken Georges’un büyüttüğü kitap kurdu kız çocuğu Isabelle’le tanışacak, Isabelle’nin macera merakı da bu iki çocuğun Georges’un öfkesinin nedenini ve geçmişini keşfetmesine yol açacaktır.
Martin Scorsese’nin büyük bir yönetmen olduğunu sinemayı takip eden çoğu kişi biliyor. Daha az bilinen ise Scorsese’nin her filminden önce bir sinema sevdalısı olarak tarihe dalması ve referans almayı düşündüğü filmleri tozlu arşivlerden bulup çıkaran araştırmacı yönü. “Zindan Adası / Shutter Island”ın (2010) Berlin Film Festivali’ndeki basın toplantısında bu filmin atmosferini etkileyen eski filmleri bütün ekibe defalarca izlettiğini anlatmıştı, gözleri parlayarak.
Çocuk filmi değil aile filmi
Büyük bir yönetmen olmasının yanı sıra sinema tarihine karşı ilgisini hiç kaybetmeyen bir sinema âşığı olduğunu bilmeyenler de “Hugo”yu izleyince tecrübeli yönetmenin bu yönünü keşfedecekler.
Zira “Hugo” sinemanın ilk yıllarına, yani
Rüya Fabrikası’nın kuruluşuna giden yola, sinemanın sihir anlamına geldiği günlere dair
hafif nostalji, hafif melankoli, bolca büyülenme
ve saygı; en çok da duygu dolu bir film.
İlk bakışta bir çocuk filmi gibi gözüken “Hugo”, gerçekten de bir aile filmi. Ancak aynı zamanda sinemanın büyüsüne adanmış, son yıllarda karşımıza çıkan en başarılı Scorsese filmi. 69 yaşındaki yönetmenin sinemaya duyduğu sevginin, eksiksiz bir şekilde izleyiciye geçtiği muhteşem bir sinema yapıtı.
“Hugo”
Yön.: Martin Scorsese
Oyn.: Ben Kingsley (Georges Melies), Sacha Baron Cohen (İstasyon Görevlisi), Asa Butterfield (Hugo Cabret), Chloe Grace Moretz (Isabelle), Emily Mortimer (Lisette), Christopher Lee (Mösyö Labisse)
Sen.: John Logan
Gör.: Robert Richardson
Müz.: Howard Shore
“Mavi Pansiyon”
Ege’de aşk üçgeni
Mavi Pansiyon”, “Anadolu’nun Kayıp Şarkıları” (2008) adlı belgeselin yönetmeni Nezih Ünen’in ilk kurmaca uzun metraj çalışması...
Çok sevdiği karısından ayrılınca aşka inancını kaybeden ve tek gecelik ilişkilerle vakit geçiren Ahmet (Yunus Güner), tatil için Mavi Pansiyon adlı bir yere gider. Burada iki yakın arkadaşla tanışır: Mesafeli, çekingen piyanist Bahar (Fadik Sevin Atasoy) ve deli dolu Esra (Özlem Tekin). Bahar’dan çok etkilenen Ahmet’in rakibi Koray (Tan Sağtürk) adlı kibar bir adamdır.
Derinleşemeyen karakterlere, Ahmet’in rahatsız edici anlatıcı sesine ve kadın-erkek ilişkilerine dair sıradan bir öyküye sahip olan “Mavi Pansiyon”, bir özelliği olmayan vasat bir romantik dram...
“İntikamın Bedeli”
Nicolas Cage intikam peşinde
Lise öğretmeni Will’in (Nicolas Cage) karısı Laura (January Jones) tecavüze uğrar. Hastanede karısının başında beklerken, Simon (Guy Pierce) adlı bir adamla tanışır. Simon suçla kendi yöntemleriyle savaşan bir örgüt kurduklarını ve adaleti beklemeden karısının intikamını alabileceklerini söyler. Will, Simon’ın teklifini kabul eder.
“İntikamın Bedeli / Seeking Justice”ın yönetmen koltuğunda “Dante’s Peak” (1997) ve “Species”den (1995) hatırlayabileceğimiz Avustralyalı yönetmen Roger Donaldson oturuyor. Film, gösterime girdiği az sayıdaki ülkede iyi eleştiriler almadı.
“Entelköy Efeköy’e Karşı”
Köylüler ve enteller farklı uçlarda
Ödüllü bir belgeselci olan Yüksel Aksu’nun “Dondurmam Gaymak”tan sonraki ikinci kurmaca çalışması “Entelköy Efeköy’e Karşı”, Ege’nin bir köyünde geçiyor.
Efeköy’den toprak alan bir grup ekolojist aktivist, köye ilk taşındıklarında Muhtar Ali (Şahin Irmak) ve diğer köylülerle iyi anlaşırlar. Hatta Ali, aktivistlerden birinden, türkü sevdalısı Katrin’den (Ayşe Bosse) çok etkilenir. Ancak köye yapılması planlanan termik santral işleri karıştırır. Köylüler santralin getireceği imkanlardan büyülenip santralin kurulması için gün sayarken aktivistler santralin zararlarını anlatmak ve kurulmasını engellemek için çırpınmaktadırlar.
“Entelköy Efeköy’e Karşı” popüler ve ticari bir komedi. Birçok yönden de Aksu’nun ilk filminden daha başarılı. Kabul etmek gerekir ki çevreye dair anlatmak istedikleri de değerli. Ancak filmin karakterleri derinleşemiyor. Keza mizah için zaman zaman başvurduğu sulu espriler filmin meselesine herhangi bir hizmette bulunmuyor. Araya giren şarkılı türkülü bölümler ise filmin ritmini büyük ölçüde zedeliyor. Köylülerin topyekün cahillikle tektipleştirilmesi ve devletin halkın isteği doğrultusunda hemen geri adım atması da ancak masalsı yapı nedeniyle göz ardı edilebilir.
“Musallat 2”
İkinci kez musallat oluyor
2007 yapımı “Musallat”ın devam filmi “Musallat 2: Lanet”in yönetmen koltuğunda ilk filmde olduğu gibi Alper Mestçi oturuyor.
İlk filmde cinler, periler kahramanlara musallat olurken, bu kez korkunun merkezinde büyü var. Çeşitli sorunlar yaşayan öğretmen Elif (Türkü Turan), bunların nedeninin geçmişindeki karanlık bir büyü olduğunu keşfediyor. Filmde, Türkü Turan’ın yanı sıra Tülay Bursa, Selim Gürata ve Zeliha Güney rol alıyorlar.
“Hediye Operasyonu”
Çocuklar için Noel animasyonu
ABD-İngiltere ortak yapımı “Hediye Operasyonu / Arthur Christmas” Noel temalı bir animasyon.
Filmin kurduğu dünyada Noel Baba olma görevi babadan oğula geçen bir sistemle yürüyor. Hediyeler ise günümüze uygun bir şekilde binlerce elfin görev yaptığı teknolojik bir operasyonla çocuklara ulaşıyor. Bu sistemi yöneten Steve ise emekliliği yaklaşan Noel Baba’nın yerine geçmesi beklenen oğlu. Diğer oğlu ise beceriksiz ama sevimli olan Arthur. İngiltere’de bir çocuğun hediyesi unutulunca, Noel ruhunu unutmuş Noel Baba ve Steve boş vermeyi seçerken iyi niyetli Arthur hediyeyi kendi imkanlarıyla sahibine ulaştırmaya karar veriyor.
Sarah Smith’in yönettiği 3D filmin seslendirme kadrosunda Arda Aydın, Ali Ekber Diribaş, Mazlum Kiper ve Orhan Kemal Aydın yer alıyor. Sevimli bir konusu olan film, çocukları memnun edebilecek; onlara eşlik eden yetişkinleri ise muhtemelen biraz sıkacak bir film.