Nil Kural

Nil Kural

nil.kural@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

“Yüzüklerin Efendisi” üçlemesine imza atan yönetmen Peter Jackson, J.R.R. Tolkien’in diğer önemli eseri “The Hobbit”ten uyarlanan üçlemenin ilk filmi ile karşımızda

Orta Dünya emin ellerde

“Yüzüklerin Efendisi”nde Gandalf’ı canlandıran Ian McKellen, “Hobbit”te de başrollerden birini üstleniyor.

Yıllara yayılan yapım öncesi sürecinde “The Hobbit” uyarlamasının yönetmen koltuğuna kimin oturacağı uzun süre belirsiz kaldı. Sonunda “Yüzüklerin Efendisi”nde Tolkien hayranlarının ve genel olarak sinemaseverlerin yüzünü güldüren Peter Jackson’ın yapımcısı olduğu “The Hobbit”in yönetmenliğini de üstlenmesi ‘beklenmedik’ bir gelişme olmadı. Ne de olsa Jackson, Orta Dünya’yı en iyi bilen kişilerden biriydi, dolayısıyla pek çok takipçinin içi rahatladı.
Beklenmedik olan Jackson’ın “Yüzüklerin Efendisi”nden çok daha az malzemeye sahip “The Hobbit”i de üçleme olarak izleyici karşısına çıkarma kararıydı. Ancak üçlemenin ilk filmi “Hobbit: Beklenmedik Yolculuk”u izleyince, bu kararın tahmin edildiği kadar olumsuz sonuçlar doğurmadığı ortaya çıkıyor.

Cüceler Bilbo’yu ziyaret eder
Zaman olarak “Yüzüklerin Efendisi”nden önceyiz. “Yüzüklerin Efendisi”nde yüzüğü Frodo’ya gönülsüzce bırakan Bilbo’nun gençliğinde çıktığı bir yolculuğu takip ediyoruz. Hobbit köyü Shire’da saygın ama macerasız bir hayat süren genç Bilbo’yu, dedesini tanıyan büyücü Galdalf ziyaret ediyor. Ardından aynı günün akşamı, Bilbo’nun kapısına teker teker
13 cüce geliyor. Bu cücelerin lideri ise yurdundan edilmiş Thorin Meşekalkan. Cücelerin hedefi, yıllar önce Yalnız Dağ’daki krallıklarını işgal eden ve kıyım yaparak zengin hazinelerine konan ejderha Smaug’dan yuvalarını geri almak. Gandalf, 13 cüce ve Bilbo, Orta Dünya’nın kötüleri goblinler ve orklarla mücadeleye girecekleri bu zorlu yolculuğa çıkıyor.

Hikaye, Hobbit’le sınırlı değil
“Yüzüklerin Efendisi”nin çeşitli ırklara mensup pek çok kahramanına ve büyük savaşlarına kıyasla çok daha az karakter ve olay içeren “Hobbit: Beklenmedik Yolculuk”ta bu eksikliğin avantaja dönüşebildiği anlar var. Belki yüzbinlerce orktan oluşan bir ordu görmüyoruz ama kazanılan zamanda film Thorin’i çok daha derinlemesine tanıtabildiği için onun tek bir orka duyduğu öfkeyi çok daha iyi işleyebiliyor. Film, “Yüzüklerin Efendisi”ndeki olaylara hakim olan seyirciler için de pek çok hoş gönderme de içeriyor.
Thorin’i büyük bir karizmayla canlandıran İngiliz aktör Richard Armitage, Aragorn’la parlayan Viggo Mortensen gibi büyük bir keşif. Bilbo rolünde Martin Freeman ise kariyerini takip edenlerin tahmin edilebileceği gibi; belki tahminlerin de ötesinde başarılı. “Yüzüklerin Efendisi”nden bu filme taşınan oyuncu kadrosunu görmek ise memnuniyet verici...
Mekanların, dolayısıyla Orta Dünya’nın özenle ve dört dörtlük yaratıldığı film, izleme seçeneklerinden biri olan 3D’nin de hakkı veriliyor.
“Hobbit: Beklenmedik Yolculuk”, “Yüzüklerin Efendisi” filmleri kadar görkemli değil ama teknik anlamda dört başı mamur ve sürükleyici bir fantastik sinema örneği olmasının yanı sıra ticari kaçış sinemasının tepe noktalarından biri.
Birer yıl arayla vizyona girecek ikinci ve üçüncü Hobbit filmine gün saydıracak kadar da heyecan verici.

Haberin Devamı

“Hobbit: Beklenmedik Yolculuk / The HobbIt: An Unexpected Journey”
Yön.: Peter Jackson Oyn.: Ian McKellen (Gandalf), Martin Freeman (Bilbo), Richard Armitage (Thorin Meşekalkan), Ken Stott (Balin), Hugo Weaving (Elrond), Cate Blanchett (Galadriel), Christopher Lee (Saruman), Andy Serkis (Gollum), Sylvester McCoy (Radagast) Sen.: Fran Walsh, Philippa Boyens, Peter Jackson, Guillermo del Toro
Gör.: Andrew Lesnie Müz.: Howard Shore

Haberin Devamı

Ödüllerini sonuna kadar hak eden bir film

Haberin Devamı

“Tepenin Ardı”

Emin Alper’in ilk filmi “Tepenin Ardı”, yaklaşık bir yıldır dünyanın dört bir yanından gelen ödüllerle adını duyuran bir yapım. Bu ödüller arasında, dünya prömiyerini yaptığı Berlin Film Festivali’nin forum bölümünün büyük ödülü Caligari de var, Asya’nın Oscar’ları olarak anılan Asya Pasifik Film Ödülleri’nden aldığı En İyi Film ödülü de...
“Tepenin Ardı”nda Nusret (Reha Özcan); askerlik sonrası psikolojisi bozulmuş Zafer (Berk Hakman) ve ergenlik dönemindeki Caner (Furkan Berk Kıran) ile birlikte babası Faik’i (Tamer Levent) ziyarete gider. Faik aileden kalan arazide sürüsünü otlatan yörüklere diş bilemektedir. Bir araya gelen bu ailede sorunlar çıkar ama hepsinden yörükleri sorumlu tutarlar.
Emin Alper, bu aile üzerinden erkeklerin egemenliğindeki bir toplumda şiddetin her türünün su yüzüne çıkmaya ne kadar yakın olduğunu gösteriyor. “Tepenin Ardı”nın serinkanlı bir anlatımla gözler önüne serdiği Türkiye’deki ataerkil düzenin bir tasviri. Aynı zamanda sıra dışı olmayan bu erkek karakterlerin birlikteliği, filmde hiç eksik olmayan gerilim atmosferinin de kaynağı. Kendi içlerinde yaşanan olayları dışarıdaki bir düşmana yükleme, yani düşman yaratma üzerinden sosyolojik bir okumaya da açık olan “Tepenin Ardı”, özellikle bir ilk filmde çok makbul olan bir olgunluğa da sahip.
Türkiye’deki salonlar ilgilenmediği için sadece yedi salonda gösterime girebilen “Tepenin Ardı”, bu yılın en başarılı yerli filmi. Bu yüzden, gösterildiği az sayıdaki salonda bulup izlemenizi öneririz.

Roman uyarlaması melodram

“Sen Dünyaya Gelmeden”

İtalyan aktör Sergio Castellitto, yönettiği dördüncü film “Sen Dünyaya Gelmeden / Twice Born”da başrolleri Penelope Cruz ve Emile Hirsch’e teslim ediyor.
Önemli bir yan rolde Saadet Işıl Aksoy’u gördüğümüz filmde, İtalyan Gemma (Cruz), ergenlik dönemindeki oğluyla bir arkadaşının daveti üzerine Bosna’yı ziyaret eder. Oğlunun babası Diego (Hirsch), Bosna Savaşı sırasında hayatını kaybetmiştir. Geri dönüşlerle Gemma ile Diego’nun hikayesini öğreniriz. Bosna’da barış zamanında tanışıp birbirlerine aşık olan Amerikalı fotoğrafçı
Diego ve İtalyan Gemma’nın ilişkileri, bir türlü çocukları olmadığı için zarar görür.
Bu arada, Yugoslavya’da çatışmalar başlar. Gemma ve Diego, Bosna’dan kaçmak için paraya ihtiyacı olan Aska’ya (Saadet Işıl Aksoy) taşıyıcı
annelik teklif ederler.
Margaret Mazzantini’nin aynı adlı romanından uyarlanan film, büyük bir bölümünü Hirsch ile Cruz arasındaki aşk hikayesine ayırıyor.
Film, inandırıcı bir aşk hikayesi sunamadığı gibi Bosna Savaşı’nı da işlemenin yakınından bile geçmiyor. “Sen Dünyaya Gelmeden”, oyunculuklarından diyaloglara akıllara durgunluk verici saçmalıklar içeren, Bosna’daki savaşa yaklaşımıyla saygısızlık derecesinde özensiz
bir melodram.

Bir suç komedisi

“Bana Bir Soygun Yaz”

Komedi türündeki “Bana Bir Soygun Yaz”da Hacamat lakaplı bir adama borçlanan ve borçlarını ödemek için soygun yapmaya karar veren üç arkadaşın hikayesi anlatılıyor.
Başrollerinde Hakan Yılmaz, Çetin Altay ve Umut Oğuz’un bulunduğu filmin yönetmeni ise Biray Dalkıran. Yönetmeni korku türündeki önceki filmleri “Araf” ve “Cehennem”den hatırlamak mümkün.

Drakula’dan üretilen mizah

“Laz Vampir Tirakula”

Haftanın diğer komedisi “Laz Vampir Tirakula”da, yüzyıllar sonra hayata dönen Drakula’nın taksi şoförlüğü yapan Laz Dursun’un bedenine girmesinden mizah üretiliyor. Dursun’u vampire çevirmeyi başaramayıp kendisi ‘Laz’a dönüşen Drakula’yı konu alan film, Metin Koç ve Ulaş Zeybek’in ilk filmleri. Filmin oyuncu kadrosunda ise Levent Sülün, Wilma Elles, Alp Korkmaz ve Ebru Kaymakçı var.