Yönetmen Çağan Irmak “Dedemin İnsanları”nda ayrımcılığa ve yabancı düşmanlığına, bu eğilimleri sergileyen bir çocuk karakter üzerinden yaklaşıyor
“Dedemin İnsanları”
Yön.: Çağan Irmak
Oyn.: Çetin Tekindor (Mehmet Bey), Durukan Çelikkaya (Ozan), Hümeyra (Peruzat), Yiğit Özşener (İbrahim), Gökçe Bahadır (Nurdan), Sacide Taşaner (Nadire), Mert Fırat (Hasan), Ezgi Mola (Fatma), Sen.: Çağan Irmak Gör.: Gökhan Tiryaki
Çağan Irmak’ın yeni filmi “Dedemin İnsanları”nın ana karakteri Mehmet bey, küçük bir çocukken annesi Fatma ve babası Hasan’la birlikte 1923 Yunanistan-Türkiye nüfus mübadelesi sırasında Girit’ten İzmir’e göç etmiş 60’larında bir adam. Küçük bir Ege kasabasında bir tuhafiyeci dükkanı işleten, mutlu bir aileye sahip Mehmet bey, göç ettiği topraklara özlemini, şişeler içerisinde mektuplar yollayarak gidermeye çalışır. Ancak Mehmet beyin 10 yaşındaki torunu Ozan, dedesini çok sevmesine rağmen onun mektuplar gönderme huyundan hoşlanmamakta ve arkasından ‘gavur’ denmesine içerleyip hırsını ailesinden çıkarmaktadır. Aile fertleri Ozan’ın tavırlarını dizginlemeye çalışır. 12 Eylül darbesi kapıdadır.
Türkiye tarihine bireysel öyküler anlatarak yaklaşıyor
Çağan Irmak “Dedemin İnsanları”nda ayrımcılığa ve yabancı düşmanlığına, bu eğilimleri sergileyen bir çocuk karakter üzerinden yaklaşıyor. Bunu yaparken de büyük laflar etmekten kaçınıyor. Türkiye tarihine dair sosyal ve politik olaylara, bireysel öyküler üzerinden yaklaşan filmin Çağan Irmak filmografisinde en yakın durduğu yapım “Babam ve Oğlum”. İki film, öne çıkan Çetin Tekindor performansı, çocuk karakteri merkeze alması ve Türkiye tarihindeki dönüm noktalarına ailedeki etkisi üzerinden bakması yönlerinden birbiriyle örtüşüyor. Çağan Irmak’ın iyi bir diyalog yazarı olduğunu, sıcak karakterler yaratabildiğini biliyoruz. Mizah ve dram ögelerini dengeli bir şekilde kullanan “Dedemin İnsanları”, Çağan Irmak sinemasının en sağlam özellikleri sergilerken göç sahnesi gibi büyük bir prodüksiyonun altından başarıyla kalkabiliyor.
“Tehlikeli İlişki”
Freud ve Jung aynı filmde
Ünlü Kanadalı yönetmen David Cronenberg, yeni filmi “Tehlikeli İlişki / A Dangerous Method”da 20’nci yüzyıla damgasını vuracak bir dönüm noktasına; psikanalizin doğuşuna bakıyor.
Zürih’te bir hastanede çalışan Carl Jung (Michael Fassbender), Sabina Spielrein (Keira Knightley) adında bir hasta alır. Onu tedavi etmek için şahsen tanımadığı ama uzaktan takip ettiği Avusturyalı bir nörologun, Sigmund Freud’un (Viggo Mortensen) ‘psikanaliz’ yöntemini denemeye karar verir. Spielrein kısa sürede ilerleme gösterir. Ama Jung ve Spielrein arasındaki doktor-hasta ilişkisinin sınırları tedavinin ilerleyen aşamasında aşılır, ikili arasında duygusal bir ilişki başlar. Jung ve Freud’un tanışmasının ardından Jung, Freud’un gözde öğrencisi haline gelir.
Psikanalizin iki büyük isminin bir araya gelmesini ve sonra yollarının ayrılmasını konu edinen film, düz anlatımı ve bağlı kaldığı dönem atmosferiyle Cronenberg takipçilerini şaşırttı. Ancak başta biliçaltı konusu olmak üzere, kariyerinin ortalarından beri filmlerinde Jung ve Freud’un çalışmalarına yer açan Cronenberg, dolaylı yoldan ilgilendiği bu iki adamın hikayesini dengeli bir anlatımla beyazperdeye taşıyor. Mortensen ve Fassbender’in ağırbaşlı oyunculukları, Knightley’nin sergilediği abartılı performansı telafi ediyor neyse ki.
“Hayat Ağacı”
Yılın en ilginç yapımlarından biri
Yaşayan en önemli yönetmenlerden Terrence Malick, yeni filmi “Hayat Ağacı / The Tree of Life” ile bu yılki Cannes Film Festivali’nin Robert De Niro başkanlığındaki jürisinden sinema dünyasının en prestijli ödüllerinden Altın Palmiye ile döndü.
Kurgusuyla izleyiciyi hipnotize ediyor
Malick’in otobiyografik izler taşıyan filminde, Teksaslı orta sınıf bir ailenin üç oğlundan en hassas olanı, 19 yaşında hayatını kaybetmiştir. Ailenin büyük oğlu Jack (Sean Penn) 50’li yaşlarında çocukluğunu, yıllar önce kaybettiği kardeşini, sert babası (Brad Pitt) ve şefkat dolu annesiyle (Jessica Chastain) olan ilişkisini hatırlar.
Bu öyküden yola çıkan Malick varoluşçu sorular soran bir filme imza atıyor. Usta sinemacının görselliği ve kurgusuyla izleyiciyi hipnotize eden yapıtı, dönüp dolaşıp ödipal komplekste düğümleniyor. Ancak sinema dili ve iddialı hikaye anlatımıyla karşımızda yılın en ilginç filmlerinden biri var.
“Yeni Yıl”
Noel ruhu
Norveçli yönetmen Bent Hamer 2005 tarihli Charles Bukowski filmi “Factotum” ve “O’ Horten” (2007) filmleriyle tanıyor. Hamer’in yeni filmi “Yeni Yıl / Hjem Til Jul”da izleyicisini Norveç’te bir kasabaya götürüyor. Film Noel arifesinde aileleri, arkadaşları ve sevdikleriyle bağ kurmak isteyen insanları konu alıyor. Filmde, Nina Andresen Borud, Trond Fausa Aurvaag, Arianit Berisha ve Joachim Calmeyer rol alıyor.
“Mahzen”
Korkutan delik
Dane (Chris Massoglia), küçük erkek kardeşi Lucas (Nathan Gamble), anneleri Susan (Teri Polo) ile birlikte New York’tan bir kasabaya taşınırlar. İki kardeşin evlerinin bodrum katında dipsiz gibi gözüken bir delik keşfetmesi garip olayların başlangıcı olur.
2009 yapımı 3D korku filmi “Mahzen / The Hole”un yönetmen koltuğunda “Piranha” (1978) ve “The Howling” (1981) ve “Gremlins”in (1984) yönetmeni Joe Dante oturuyor. Yapım gençlere hitap eden iyi bir korku filmi olarak değerlendirildi.
“Zirveye Giden Yol”
Başkanlık yarışı çirkinleşiyor
George Clooney yönettiği dördüncü uzun metrajlı film “Zirveye Giden Yol / The Ides of March”la kamera arkasındaki hünerini bir kez daha kanıtlıyor. Bu yılki Venedik Film Festivali’nde açılış filmi olarak gösterilen yapım, bir başkanlık yarışının arka planında geçen yozlaşma öyküsü... Vali Mike Morris’in (Clooney) ABD başkanı olması gerektiğini düşünen Stephen Myers (Ryan Gosling), Morris’in seçim kampanyasında canla başla çalışır. Myers’ın kampanyada stajyer olarak çalışan güçlü bir adamın kızı olan Molly (Evan Rachel Wood) ile bir ilişkiye girmesinin ardından yaşanan gelişmeler, Myers’ın başkan adayına inancını sarsar. Diğer yandan rakip adayın kampanyasını yürüten Tom Duffy (Paul Giamatti), Myers’ı kendisi ile çalışması için ikna etmeye çalışır.
Filmin politikanın kirli ve yoz taraflarını sergilemesinin izleyici için yeni bir tarafı olmasa da, hızla yükselişine devam eden Ryan Gosling’in de aralarında olduğu oyuncu kadrosunu harika bir iş ortaya çıkarıyor.