“Açlık Oyunları / The Hunger Games”
Son dönemin en iyi ticari filmlerinden “Açlık Oyunları”, herkesin açlıktan ve fakirlikten kırıldığı bir dünyada geçiyor.
Açlık Oyunları” Suzanne Collins’in aynı adlı gençlik romanından uyarlanmış bir distopya. Geleceğin Kuzey Amerika’sı büyük bir savaşın ardından çeşitli bölgelere bölünmüştür. Başkent tüm zenginliği ve gücü elinde tutarken diğer bölgeler fakirlikten kırılmaktadır. Halka korku salmak ve güçlerini hatırlatmak için acımasız bir televizyon şovu her yıl tekrarlanır: “Açlık Oyunları”. Her bölgeden kura ile seçilen 13-18 yaşları arasında bir erkek ve bir kız oyunlara katılır. Gençlerin sanal olarak yaratılmış bir ormana bırakıldıkları oyunda, son oyuncu ayakta kalıncaya dek herkes birbirini öldürmelidir. Katniss, 12. bölge adlı fakir maden bölgesinden seçilen kız kardeşinin yerine gönüllü olan güçlü bir kızdır. Annesi ve kız kardeşinin yanına dönmek için kazanması gerekmelidir.
Şiddet pornosu yapmıyor
“Pleasantville” (1998) ve “Seabiscuit” (2003) gibi yapımlardan hatırlayabileceğimiz yönetmen Ross, filmin hakkını her alanda veriyor. Öncelikle bütün iyi distopyalar gibi temelini günümüz gidişatının (hem eğlence endüstrisi hem de toplum düzeni olarak) abartılı ama pek çok anlam çıkarılabilecek bir tasvirine dayandırıyor. Şiddet sahnelerini şiddet pornosuna çevirmeden gösteriyor ve sosyal adaletsizliğin altını çiziyor. Distopik düzenin yıkımına dair umut da aşılamıyor, yıkılamayacağını da söylemiyor.
Geleceğin Kate Winslet’ı olmaya aday Jennifer Lawrence da karakterini büyük bir başarı ile canlandırıyor. Özetle “Açlık Oyunları”, hem zeki hem sürükleyici hem de anlamlı noktalara temas edebilen bir film olarak, ticari sinemanın son dönem yüz aklarından biri.
Yön.: Gary Ross
Oyn.: Jennifer Lawrence (Katniss Everdeen), Elizabeth Banks (Effie Trinket), Woody Harrelson (Haymitch Abernathy), Lenny Kravitz (Cinna), Josh Hutcherson (Peeta Mellark) Sen.: Gary Ross, Suzanne Collins, Billy Ray Gör.: Tom Stern
Müz.: T-Bone Burnett, James Newton Howard
“Bir Ses Böler Geceyi”
Ahmet Ümit uyarlaması
Ahmet Ümit’in ilk dönem romanlarından “Bir Ses Böler Geceyi”, uzun yıllar İsviçre televizyonunda çalışmış Ersan Arsever’in ilk uzun metraj çalışması.
Filmde sol görüşlü Süha (Cem Davran) köy yolunda bir kaza geçirir. Bu kazanın sonucunda inançlı Alevi genci İsmayil (Gün Koper) adlı bir gencin hikayesini öğrenecektir ve bu hikaye onun kendi geçmişini düşünmesine vesile olacaktır. Davran ve Koper’e Merve Dizdar, İpek Tenolcay ile Ali Sürmeli eşlik ediyor.
“El Yazısı”
Kasabada aşk öyküleri
Ali Vatansever’in ilk filmi “El Yazısı”, aynı kasabada yaşanan aşk öyküleri üzerinden ilerliyor. Eczacı Zeynep (Cansu Dere),
gönülsüz bir şekilde kasabanın öğretmeniyle evlenme hazırlığı yapar. Ahmet (Sercan Badur) köyden bir kızı kaçırmak ister ama hem kendi ailesi hem kızın ailesi ona güçlük çıkarır.
Karakterlerin aşk hayatlarına dair hikayelerin iç içe geçtiği ve birbirine bağlandığı film, derli toplu bir yapım olarak dikkat çekse de özellikle finale doğru tempo sorunu yaşıyor. Ancak bir ilk film için ümit vaat edici bir yanı olduğunu da belirtmek gerekiyor.
“Gri Kurt”
Liam Neeson kurtlara karşı
İlerleyen yaşıyla birlikte aksiyon filmlerine ağırlık veren Liam Neeson’ı “Gri Kurt / The Grey”de doğayla; daha net olmak gerekirse kurtlarla mücadele ederken izleyeceğiz. Neeson’a Frank Grillo ve Dermot Mulroney’in eşlik ettiği filmde, Alaska’da petrol arayan bir ekibin uçağı düşer. Zorlu doğa şartlarında mücadele eden ekibin en büyük düşmanı aç kurtlardır.
En son “A Takımı”nın beyazperde uyarlamasına imza atan Joe Carnahan’ın yönettiği “Gri Kurt”, ortalama eleştiriler aldı.
“Ölüm Denizi”
Borcunu cinayetle öde
2008 yapımı başarılı Güney Kore filmi “Ölümcül Takip / The Chaser”ın yönetmeni Na Hong-jin’in yeni filmi “Ölüm Denizi / Hwanghae”, Kuzey Kore, Çin ve Rusya arasında bir bölgede çalışan bir taksiciyi konu ediniyor. Taksici kumar borçlarını silmek için Güney Kore’ye gidip bir adamı öldürmeyi kabul eder. Bu sayede Güney Kore’ye çalışmaya gidip ortadan kaybolan karısını da aramayı planlamaktadır. Ancak işler umduğu gibi gitmez.
Geçen yıl Cannes Film Festivali’nin Belirli Bir Bakış bölümünde izleyiciyle buluşan film, Güney Kore’de gişede büyük bir başarı yakalayarak 1 milyonu aşkın izleyici topladı ve övgüyle karşılandı.
“Ölüm Yolculuğu/Apollo 18”
Ay’da ‘paranormal aktivite’ler
Ölüm Yolculuğu / Apollo 18”, “Blair Cadısı” formülünü uygulayan bir bilimkurgu. Film, Apollo 18 tarafından gizlice yapılmış bir Ay seyahatinin gerçek görüntülerinden kurgulandığını iddia ederek başlıyor. Astronotların Ay’a ayak basmasıyla tuhaf olaylar yaşanmaya başlıyor.
Düşük bütçeli, paranoya soslu film, bilimkurgu ya da bir sinema yapıtı olarak tatmin edici değil. “Blair Cadısı”, “Paranormal Activity” gibi filmlerin gişe başarısından heyecanlanan yapımcıların, formülü bilimkurguya uyarlamasından ibaret.