Nil Kural

Nil Kural

nil.kural@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Fransa sinemasının iki ünlü ismini oyuncu kadrosunda bir araya getiren “Mutluluk Asla Yalnız Gelmez” farklı dünyalara ait iki kişinin aşkını konu alıyor

Fransa yapımı romantik komedi “Mutluluk Asla Yalnız Gelmez”, ana karakteri Sacha Keller’ı bir caz kulübünde piyano çalarken gördüğümüz bir sahne ile açılıyor. İlk andan 20’li yaşlarındaki genç kadınlarla kısa süreli ilişkiler yaşadığını üst sesle anlatan ve çocukları hiç sevmediğini söyleyen Sacha, küçük yaşta kaybettiği, ünlü bir piyanist olan babasının anılarının altında ezilen, günü gününe yaşayan bir adam. Bir gün müziğini yaptığı bir reklamın toplantısından çıkarken sakar, yağmur yüzünden düşüp yerlerde yuvarlanan bir kadınla tanışıyor. Charlotte adlı bu kadına ilk görüşte vurulan Sacha, onun reklamı hazırladığı büyük holdingin patronunun ayrıldığı eşi olduğunu öğreniyor. Aralarında sınıf farkı bulunan sosyetik Charlotte’la görüşmeye başlayan Sacha, onun üç çocuğuyla tanıştığında çocuklarla ilgili düşüncelerini gözden geçirmek zorunda kalıyor. Ayrıca babasının kariyerinin yarattığı kompleksten kurtulup bir müzikal yazmaya da girişiyor. Ancak Charlotte’la yeniden bir araya gelmeyi planlayan kocası Alain Posche âşıkları rahat bırakmıyor.

“Serial Lover” (1998) ve “Brice de Nice”in (2005) de aralarında olduğu filmlerden hatırlanabilecek Fransız yönetmen James Huth’un en büyük avantajı filmin başrollerini emanet ettiği Fransız komedyen/aktör Gad Elmaleh ve ünlü aktris Sophie Marceau... Çünkü filmin temel lokomotifi iki başrol oyuncusu arasındaki kimya. Onlardan beklenen yalnızca uyumlu olmaları değil üstelik. Çünkü bu, aynı zamanda fiziksel komedinin de öne çıktığı bir senaryoya sahip bir film. Özellikle Marceau, kariyerinde alışılagelmemiş bir ‘slapstick’ komedi rolünü üstleniyor ve fiziksel komedi anlarında başarı sergileyebiliyor.

Ruth’un oyuncu konusundaki şansını bir yana bırakırsak senaryo standart romantik komedi izleğine bir yenilik getirmiyor. Charlotte’un kocasına yüklenen filmin kötü adamı rolü yeterince tehlike sinyali vermiyor ve filmi temel bir çatışmadan mahrum bırakıyor. Film birbirlerinden farklı toplumsal konumlardaki ve karakterlerdeki bu iki insan arasındaki aşkı göstermede de çok başarılı değil ve böylece ilişkileri için mücadele verdikleri mücadele de inandırıcılığını yitiriyor. Özellikle sonlara doğru sarkan film türe yeni bir şey katmaktan uzak, ticari sinemanın kurallarına sonuna kadar bağlı kalan bir yapım.

Haberin Devamı

“Mutluluk Asla Yalnız Gelmez / Un Bonheur N’arrIve JamaIs Seul”
Yön.: James Huth Oyn.: Gad Elmaleh (Sacha Keller), Sophie Marceau (Charlotte Posche), Maurice Barthelemy (Laurent Helewa), François Berleand (Alain Posche), Michael Abiteboul (Lionel Ronssin), Julie-Anne Roth (Chris Tamalet) Sen.: James Huth, Sonja Shillito Gör.: Stéphane Le Parc

Haberin Devamı

“Moskova’nın Şifresi: Temel”

Temel’le ikinci macera

Geçen sezonun gişede başarılı olan komedi filmlerinden “Sümela’nın Şifresi: Temel”in devam filmi “Moskova’nın Şifresi: Temel” adını taşıyor. Yönetmen koltuğunda önceki filmde olduğu gibi Adem Kılıç oturuyor, Temel’i ise Alper Kul canlandırıyor. Filmde Trabzon’un zengin ve güzel kızı Zuhal’le (Aslıhan Güner) evlenen Temel’in peşine önceki filmde bulduğu altınlar nedeniyle Rus mafyası takılıyor. Seyir süresinin büyük bölümünü ıstırap verici tekrarların ve Temel’in karısına sarf ettiği ‘aşkım’ repliklerinin kapladığı film, dağınık ve yorucu...

Haberin Devamı

“Otel Transilvanya”

Canavarların pop hali

Televizyon dizileri ve kısa filmlerin yönetmenliğini üstlenen Genndy Tartakovsky’nin ilk uzun metrajlı sinema projesi “Otel Transilvanya”, Sony Entertainment’ın yeni animasyonu...
Filmin ana karakteri bugüne kadar dehşet saçmasıyla tanınan Kont Drakula... Ancak bu filmde insanlardan zulüm görmüş, karısını kaybetmiş, kızı Mavis’i insanlardan uzak yetiştirmeye çalışan endişeli bir baba rolünde. Drakula, kendisi gibi insanlara gözükmek istemeyen canavarlara hizmet veren Transilvanya adlı bir otel işletmektedir. Frankenstein, Kurt Adam, Görünmez Adam’ın da aralarında olduğu konuklar bu otelde huzura kavuşurlar. Mavis’in 118’inci doğum günü için bir parti düzenleyen Drakula, otele tesadüfen bir insanın girmesiyle dehşete kapılır. Otele giren 20’li yaşlarında, sırt çantasıyla dünyayı gezen maceracı genç Jonathan’dır.
Türkçe seslendirme kadrosunda Aydoğan Temel, Hazal Erdal ve Harun Can’ın bulunduğu animasyon, canavarların insanlardan çekindiği bir dünya kurarak ilk başta orijinal bir fikirden yola çıkıyor. Ancak bir süre sonra günümüz çocuklarına hitap edecek popüler kültür anları, pop müziklerle ilerleyerek bir araya topladığı canavarlardan ürettiği esprileri bir yana atıyor. Bu durum da filmi büyükleri de eğlendirebilecek bir animasyondan olmaktan çıkarıp yalnızca çocuklara iyi zaman geçirtebilecek bir hale getiriyor. Filmin en iyi esprisi, Drakula’nın televizyonda gördüğü bir “Twilight” sahnesi için ‘Biz böyle mi tanınıyoruz’ benzeri bir sitem etmesi. Ancak aynı cümle canavarların bu filmdeki halleri için de söylenebilir.