Osman Sınav’ın yönettiği film, Kenan İmirzalıoğlu’nun canlandırdığı Ali karakterinin hikayesini izleyiciyle buluşturuyor
Mustafa Kutlu’nun 2000’de yayınlanan aynı adlı kitabından Osman Sınav tarafından sinemaya uyarlanan “Uzun Hikaye”, Mustafa’nın trende babası Bulgaryalı Ali’nin hikayesini anlatmasıyla başlıyor.
Mustafa’nın çocukluğuna döndüğümüz filmde, Ali kaçırarak evlendiği Münire ile yeni bir kasabaya geliyor. Öğreniyoruz ki, haksızlıklara hiç dayanamayan Ali, iyi niyetiyle her gittiği yerde başına bela açıp ailesiyle taşınmak zorunda kalıyor. Münire’nin trajik ölümünün ardından Mustafa ile yalnız kalan Ali, oğluna yuva diyebileceği gibi bir yer bulmaya çalışıyor. Ancak haksızlığa karşı olması, emeğe ve alın terine inanması ve lakabının ‘sosyalist’e çıkması, 1960’lar sonrası Türkiye’sinde onları kasabadan kasabaya göç etmek zorunda bırakıyor. Bu arada ergenlik çağına gelen Mustafa, babasına bu göçebe yaşam yüzünden öfke beslemeye başlıyor.
Osman Sınav’ın sempatik bir ana karakter olan Ali’nin hikayesini izleyiciye aktarımında, sinemadan çok televizyon alışkanlıkları öne çıkıyor. Mustafa’nın arkadaşları, ilk aşkı, Ali’den hoşlanan kadın, her kasabada karşımıza çıkan farklı yan karakterler, hikayeleri gelişemeden ve filme katkıları olmadan silinip gidiyorlar. Filmin ritminin sabitliği ve gördüklerimizi Mustafa’nın dış sesiyle tekrarlanmasındaki ısrar “Uzun Hikaye”yi zayıflatıyor. Dönemin politik atmosferinin geri planda kalması, Ali’ye kafayı takan adamların, şartların değil insan kötülüğünün temsilcileri olarak gözükmelerine neden oluyor. Bu durum da filmi Türkiye’nin belli bir dönemin koşullarının sıradan, iyi niyetli adama etkileri olarak değerlendirme yolunu kapıyor.
“Uzun Hikaye”
Yön.: Osman Sınav
Oyn.: Kenan İmirzalıoğlu (Ali), Tuğçe Kazaz (Münire); Taha Yusuf, Batuhan Karacakaya ve Ushan Çakır (Mustafa)
Sen.: Yiğit Güralp
Gör.: Vedat Özdemir
Müz.: Ulaş Özdemir
“Tetikçiler”
Kendi yolunu bulamayan bilim kurgu
2074’te zaman yolculuğu icat edilmiştir ama kullanılması yasaktır. Mafya gelişmiş teknoloji yüzünden adam öldürememekte ama kurtulmak istedikleri adamları 2044’e göndererek cinayetleri burada bekleyen tetikçilere işletmektedir. Bu tetikçilerden biri olan Joe (Joseph Gordon Levitt), ‘döngüyü tamamlamak’ adı verilen bir olayla karşılaşır: Kendisinin 30 yıl sonraki hali (Bruce Willis) karşısına öldürmesi gereken adam olarak çıkar. Ancak yaşlı Joe kaçar ve genç Joe’yla yüzleşerek ona ileride mafya lideri olacak kötü bir adamın çocukluk halini bulup bu çocuğu ortadan kaldıracağını anlatır.
ABD gişesinde fırtına gibi esen “Tetikçiler / Looper”ın yönetmeni Rian Johnson, lisede geçen kara film “Brick”le beğeni topladı ve bu filmle tür sinemasında kalıpları kullanmayı ihmal etmeden taze işler çıkarabilen bir isim olduğunu gösterdi. “Tetikçiler”i de konusu ve atmosferiyle bilim kurgu türünün pek çok ünlü filmini akla getiriyor: Zaman yolculuğunu konu alan
“12 Maymun / 12 Monkeys”ten “Terminator”a, “Blade Runner” gibi distopyalardan “X-Men” gibi süper güçlü kahraman filmlerine kadar... Ancak “Brick”te olup bu filmde olmayan tazelik hissi. “Tetikçiler” son dönemde karşımıza çıkan çoğu bilimkurgudan daha ilginç olsa da kendine özgü bir dokusu bulunmuyor. Karakterin gençliğini canlandıran Gordon Levitt’i yaşlılığını canlandıran Bruce Willis’e benzetmek için harcanan çabanın tuhaf durduğunu da eklemekte yarar var.
“Başka Bir Kadın”
Hatırlanmayan 10 yıl
Oyuncu Sylvie Testud’un ilk uzun metrajlı filmi Fransa yapımı “Başka Bir Kadın / La Vie d’une Autre”da Juliette Binoche, Marie adlı ana karakteri canlandırıyor. Bir gün sevgilisinin yanında uyuyan Marie, uyandığında 10 yıl geçtiğini dehşetle fark eder. Sevgilisi (Mathieu Kassovitz), artık kocasıdır ama Marie’yle arası bozuktur. Büyük bir finans firmasının yöneticilerinden biridir ve belli ki yanında çalışanlar için çok zor bir patrondur. Üstelik küçük bir çocuğu vardır. Aradaki yıllarla ilgili bir şey hatırlamayan Marie, olayların nasıl geliştiğini öğrenmeye ve gündelik işlerini sürdürmeye çalışır.
Dünya sinemasının başarılı oyuncularından Binoche kariyeri düşünüldüğünde bu filmde hayal kırıklığı yaratan bir performans sergiliyor. Abartılı mimikleriyle bazı sahnelerde 20’li yaşların sonuna değil de 10’lu yaşlarına dönmüş birini izliyoruz hissi veriyor. Senaryonun sadece ‘aileni ihmal etmeyeceksin’e bağlanması ve Marie’yi kendini tanımayacak hale getirenin iş dünyasında üstlendiği acımasız konum olabileceğinin bile sorgulanmaması filmi yüzeysel kılıyor.