Avrupa Birliği, Cum-hurbaşkanlığı seçimini Ukrayna krizini sonlandı-rabilecek stratejik bir araç olarak gördü. Ne var ki Birlik, aynı gün yapılan seçimlerde sürpriz biçimde kendisini siyasi bir krizin içinde buldu. Yeni siyasi tablo AB’nin Ukrayna’daki rolünü de etkileyecekmiş gibi görünüyor.
Kiev hükümeti ile Rus yanlısı muhalifler arasında yaşanan çatışmalarda çok sayıda insan hayatını kaybetti. Şimdi merak edilen; Ukrayna’da çatışmalar bir iç savaşa dönüşür mü?
Teorik olarak seçimin Ukrayna’da yönetime meşruiyet sağlayacağı, hükümetin buna dayanarak otorite tesis edeceği umut ediliyordu. Ancak sahadan gelen haberler pek umut verici değil.
İç savaşa giden yol
Ukrayna’da güvenlik sorununun iç savaşa dönüşüp dönüşmeyeceğini anlamak için bazı parametrelere bakmak gerekir.
İlk aşamada Rus yanlılarının geçerli bir nedene ihtiyaçları vardı. Muhalifler etnik kimlikle ilgili gerekçelerini ileri sürdüler. Baskı altında olduklarını, bu nedenle silaha sarılmak zorunda bırakıldıklarını iddia ettiler.
Eğer bir bölgede çatışmalar uzar, yayılır ve şiddetlenirse bu durumda başlangıçtaki nedenin pek anlamı/önemi kalmaz. Çünkü çatışmalar halkı taraf seçmeye zorlar, ilişkileri ve gündemi savaş, şiddet belirler. Artık savaşın neden çıktığı çok da önemli değildir. Şimdilerde bu kuralın Ukrayna’da da işlemeye başladığını söyleyebiliriz.
Silahların taksimi ya da ordu bölününce
İkinci faktör, sivil bürokrasinin, istihbaratın polis ve ordunun rejime olan sadakatidir. Ukrayna’da olaylarının başlangıcından itibaren ordunun bölündüğünü, bazı bölgelerde polisin açıkça merkezi otoritenin emirlerini dinlemediğini gördük. Bu durum, iç savaşa giden yolun taşlarının yavaş yavaş döşenmeye başlandığını gösteriyor. Başka bir ifadeyle, bu durum hükümetin sadece Kırım’da değil ülkenin doğusunda da meşru otoritesini, yasa uygulama gücünü kaybetmekte olduğunu göstermektedir.
Dış yardım ve sınır kontrolü
İç savaş ihtimalini düşündüren bir diğer husus merkezi hükümetin otorite kurmak için gösterdiği siyasi kararlılıktır. Önceki cumhurbaşkanının ülkeden kaçışından beri harekete geçemeyen hükümet, Rus yanlılarının en fazla ihtiyaç duydukları stratejik değeri, zamanı, onlara altın tepside sundu. Muhalifler bu sürede Rusların da yardımıyla örgütlendiler ve silahlandılar.
Çatışmaların asimetrik karakteri de dikkate alındığında, Kiev’in otoriteyi yeniden tesis için giriştiği askeri operasyonların sonuç vermesi pek de gerçekçi görünmüyor.
Bir iç savaşın geleceğini belirleyen diğer konular; nüfus, ekonomik durum, coğrafi büyüklük ve şartlar ile dış destektir. Listenin Kiev hükümetinin lehine olmadığını söyleyebiliriz.
Rusya’nın, Ukrayna sınırını muhaliflere açacağını, ayaklanma için ihtiyaç duyacakları her türlü güvenli bölge, fikir, silah ve psikolojik desteği sağlayacağını ileri sürmek pek abartılı bir görüş değildir. Üstelik Kiev yönetimi Rusya’ya rağmen sınırı kontrol edemeyecektir.
Rusya, Batı’yı zayıf bir noktadan yakalamış görünüyor. Avrupa’nın yanı başında, Suriye’ye nispet olacak şekilde bir iç savaş senaryosunu istediği zaman ve ölçüde hayata geçirebilecek durumda. Elbette bunu Ukraynalı Ruslar için değil, kendi stratejik çıkarları için yapacaktır. Üstelik Avrupa Birliği iç işleriyle meşgul iken.