ABD ordusunun/istihbarat örgütlerinin General Kasım Süleymani’yi öldürme kararı alırken olası sonuçları üzerinde kafa yormuş olmaları gerek. Muhtemelen, en büyük tartışma İran’ın bu saldırıya vereceği cevap ve sonraki hamleydi. Ancak araya giren Ukrayna uçağının düşürülmesi hadisesi bazı şeyleri değiştirmiş gibi görünüyor. Gelişme İran’ı zor durumda bırakırken, böylesi ortamlarda her şeyin planlandığı gibi gitmeyebileceğini bir kere daha göstermektedir.
İran saldırıya, “kontrollü ve sıfır zayiatı esas alan” bir cevap verdi. Bu İran’ın “stratejik” hesaplarını ve içinde bulunduğu psikolojiyi göstermesi açısında oldukça öğreticiydi. Normal koşullarda suikast ABD’yi zor durumda bırakacak, İran’ın cevabı ise göreceli olsa da “meşruiyet” sınırları içinde kalacaktı. Nitekim tartışmalar bu yönde ilerlemekteyken iken Ukrayna yolcu uçağı düşürüldü. Tüm tartışmalar gölgede kaldı ve facia gündeme egemen oldu.
Bu hadise birkaç açıdan öğretici olarak görülebilir. Taktik düzeyde görev yapan küçük rütbeli bir Devrim Muhafızı komutanı, füzeyi ateşleyerek tartışmaların istikametini değiştirdi. İran’ı gerek içeride, gerekse dışarıda, siyasi ölçekte bir krize sürükledi. Uçağın vurulması ister istemez, Devrim Muhafızları’nın harekât kabiliyetini, karar alma şekil ve hızını, psikolojisini, disiplinini göstermesi açısından önemli. Bu durum rejimin ana taşıyıcısı Devrim Muhafızları’nın itibarına zarar verdiği gibi, içeride de gücünü erozyona uğratmış görünüyor.
İran yönetimi önce uçağın vurulmasını inkâr etti. Ardından, özür dileyerek sorumluluğu üstlendi. Bu durum hem kriz/süreç yönetiminin sorunlu hem de önemli bilgi/veri kaçağı olduğunu göstermektedir. Yolcuların büyük çoğunluğunun Kanada vatandaşı olması, olayın İran-ABD geriliminin yaşandığı bir süreçte cereyan etmesi Devrim Muhafızları’nı zorlamış görünüyor. Nitekim Kanada, İngiltere, ABD, Avustralya ve Yeni Zelanda’dan oluşan “beş göz ülkelerinin” istihbarat servisleri tüm dikkatini İran’a çevirince olayı gizleme imkânı kalmamış görünmektedir.
Nitekim gerek sosyal medya ve medyada yayınlanan görüntüler, gerekse ABD ve ortaklarının İran’a yönelik yürüttükleri insan, sinyal, radar, elektromanyetik istihbarat faaliyetleri olayı inkâr etme imkânını ortadan kaldırmıştır. Muhtemelen bu ülkelerin istihbarat örgütleri, Devrim Muhafızları’nın birlikleri arasında cereyan eden tüm muhabereyi dinlemiş, radar faaliyetlerini izlemiş ve elde bulundurdukları kayıtları da geriye doğru takip ederek gerçeği açığa çıkartmış olacaklardı. Nitekim Trump bu yöndeki kanaatini kısa sürede kamuoyuyla paylaştı.
Ukrayna yolcu uçağının düşürülmesinin diğer gelişmeleri gölgelemesinde anlaşılır bir husus da şu: Uçak sivildi ve istatistiklere göre 2019’da bu türden uçuşlarda seyahat eden yolcu sayısı 8 milyar 800 milyon kişi civarındaydı. Üstelik bu sektör sürekli büyüme göstermektedir. Sektörün en hassas olduğu konu ise güvenliktir. Bir devletin resmi ordusunun sivil uçağı füzeyle vurması tartışmaları politik arenadan ekonomiye ve büyük kitlelerin gündelik yaşamında önemli bir yer tutan seyahat güvenliğine taşımıştır.
Bu durum, İran ve Devrim Muhafızları aleyhine yürütülecek propaganda için etkili ve işlevsel bir araca dönüşmüş görünüyor. Çünkü bir sivil yolcu uçağına binen herkesin “ortak kaygısı” güvenliktir ve bunu ihlal eden her ülke “kötüdür”. Nitekim gerek İran’ın içinden yükselen itirazlar, gerekse dünyadaki tepkiler Süleymani suikastını geri plana itmiştir. Bunun karşılığı İran sokaklarındaki infialde kendi yer bulmuş görünüyor. Bir Meksika atasözünün dediği gibi, “Hayat siz planlar yaparken başınıza gelenlerdir”. Bu defa iyi haber Trump’ın başına gelenlerden müteşekkil görünüyor.