Nihat Ali Özcan

Nihat Ali Özcan

naozcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Günü-müzde savaşlar /çatışmalar çoğunlukla devletler ile devlet dışı aktörler aracında cereyan ediyor. Terör saldırıları, iç savaş, ayaklanma gibi. Bu tablo devletler arası savaşların sona erdiği anlamına da gelmiyor. Suriye iç savaşı, Ukrayna’daki çatışmalar, Irak’ta IŞİD eylemleri, içeride PKK bunun canlı örnekleri.

Eski çatışmaların yeni dinamikleri
Ne var ki savaş/çatışmalardaki değişimin dinamikleri yeterince anlaşılmış değil. Bu nedenle kurumlar, kamuoyu, medya, siyasi/askeri karar alıcılar çeşitli sorunlar yaşıyor. Yeni durumu, devletlerarası savaş ve çatışma parametreleri, değer yargıları, ölçü ve kurallarıyla anlamaya, anlamlandırmaya çalışıyoruz.
Devletle devlet olmayan aktörler arasında ki güç mukayesesini asker, tank, top sayısı ile yaparak beklentileri ve öngörülerimizi hatalı inşa ediyoruz. Oysa bu ölçüler devletler arası düzenli savaşlara aittir. Düzenli savaşlarda asker, tank top sayısı fazla olan savaşı kazanır.
Birkaç gün önce IŞİD 800-900 silahlı militan ile Musul’a girdi. Oysa Bağdat hükümetinin bu şehirde 30 bin askeri, iki tümeni vardı. Ordu dağıldı, askerler kaçtı. IŞİD şehrin kontrolünü ele geçirdi. Bu sonuç eski ölçüyle açıklanamazdı. Elbette asker sayısı önemlidir. Ancak bu karşılaştırma her şeyin cevabı değildir.

İstihbarat ve asimetrik savaş
Asimetrik savaşların değişen diğer yönünü istihbarat oluşturuyor. Karar alıcılar düşmanın/hedefin nerede olduğunu değil, kimin düşman/hedef olduğunu öğrenmek istiyor.
Üniforma giymeyen, sivil halkın bir parçası olan ve kolaylıkla ayırt edilemeyen militanların dost/sanık/düşman sıfatı, politik sürece, coğrafya ya ve zamana göre değişebiliyor. Çoğu zaman siyasi boyut, taktik boyuttan önemli olabiliyor.
Tel örgüyü geçip kışladaki Türk bayrağını indiren PKK’lının, bazı siyasileri dediği gibi, alnından vurulması, nöbetçi için taktik bir sorundur. Ancak “müzakere sürecinde” bu hareketin neden olacağı “siyasi sonuçlar” çok daha önemli olabilir.

Siyasinin bakışı, hukukun bakışı
Asimetrik çatışmaların sivil ortamda gerçekleşmesi hukuki boyutuyla da önemlidir. Bayrak olayında nöbetçi eylemciyi vurmuş olsaydı yıllarca mahkeme ve hapishanede sürünecekti. Bir dizi siyasi tartışma da başlatacaktı.
“Bayrak indirme” siyaseten sert tartışmaları tetikleyebilir. Kamuoyunda büyük bir tepkiye neden olabilir. Ne var ki Meclis’in yaptığı ve mahkemenin uyguladığı yasalar, tel örgüyü aşmayı bayrak indirmeyi hiç de önemli bir vakıa olarak görmemektedir.
Asimetrik çatışmalar sivil-asker ilişkilerini de farklı biçimde etkiler. Düzenli savaşta siyasi otorite askerle savaşı kazanması gerektiğini söyler. Savaş sonrasında da siyaset kurumu barış müzakeresine başlar. Zaferin ne anlama geldiğini herkes bilir ve üzerinde tartışmaya mahal yoktur. Savaşın zaman ve mekân boyutu nettir. Asker kiminle savaştığını bilir. Düşman devlet ise adreste bellidir.
İster PKK, ister IŞİD olsun, eğer bir “örgütle” mücadele ediyorsanız, tanımlar bulanıklaşmaya başlar. Zaman ve mekân tarifleri net olmaz. Devletin hedefinin ne olduğu, başarmak istedikleri muğlaklaşır. Hatta günlük olarak değişebilir. Siyasi liderler askerlere, onların anladığı türden net stratejik ve taktik hedefler ve direktifler veremezler.
Bu olumsuzluktan kurtulmanın yolu yeni bir diyalog geliştirmekten geçer. Aksi takdirde sivil-asker, kamuoyu-medya ilişkileri zehirlenir ve içinden çıkılmaz bir hal alır.