Nihat Ali Özcan

Nihat Ali Özcan

naozcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

PKK’nın şiddet eylemleri yine gündeme oturdu. Başta Lice olmak üzere birçok kent ve kasabada olaylar var. Silahlı unsurların öncülük ettiği ve sivillerin öne sürüldüğü hibrit gösteriler söz konusu. Elbette eylemler aniden ve kendiliğinden gelişmedi. PKK’yı hedefine götürecek stratejinin sahadaki uygulamaları.
Örgüt, Cumhurbaşkanlığı seçimine giderken, hükümete/halka ödetebileceği bedellerin ciddi olduğunu ve kararlılığını göstermek istiyor. Nitekim PKK üst yönetimi, örneğin Duran Kalkan, bunu gizlemiyor. Bu strateji sayesinde hükümetin taleplerini yerine getireceğine inanmış görünüyorlar ya da en azından deneyecekler.
Eylemlerin özünü “yıpratma stratejisi” oluşturuyor. PKK, bedel ödetmeye ne kadar muktedir olursa ileride yapacağı tehditlerin o kadar inandırıcı olacağını düşünüyor.

Yıpratma stratejisi için koşullar uygun mu?
PKK’nın yıpratma stratejisi yeni bir keşif değil. Ancak şimdi geçmişten daha etkili olabileceğine dair ciddi işaretler var. Nedenini anlamak için üç değişkene bakmak gerekir.
Birincisi, devletin anlaşmazlık konularına ne kadar önem verdiğidir. İkincisi, devletin eylemlere cevap verme gücünün önündeki engeller. Son olarak, hükümetin/toplumun PKK şiddetinin yol açacağı sonuçlara karşı hassasiyeti, dayanma gücü. Gelinen aşamada PKK’nın taleplerini hükümet tolere edilecek gibi görüyorsa olanlara boyun eğebilir. Hükümetin, Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi, PKK’nın stratejik boyuttaki isteklerini yerine getirmesi ülke siyasetinin uzun vadede de PKK ve konu etrafında şekillenmesi anlamına gelecektir.

Demokrasi ve misilleme sorunu
Yıpratma stratejisi izleyen PKK, devletin eylemlerine müdahale etme imkânının sınırlı olduğuna inanmış görünüyor. Ancak PKK fiziki olarak hâlâ zayıftır. Hükümetin operasyonlarına karşı da hassastır. Fakat Hükümet güç kullanma konusunda büyük bir baskı altındadır ve çeşitli sınırlamalarla karşı karşıyadır.
Nitekim demokrasilerde müdahale imkânı otoriter rejimlerden daha fazla sınırlandırılmıştır. Örneğin, hükümet, eylem türünden kaynaklanan sivil kayıplardan, “çözüm süreci ve barış” söylemleri nedeniyle yaratılan psikolojik ortamdan kendisiyle çelişkiye düşmekten korkmaktadır. Oysa yıpratma stratejisi uygulayan PKK, eylemlerin maliyetinin azlığını görmekte ve hedeflerine ulaşma konusunda daha da umutlanmaktadır. Uyguladığı yıpratma stratejisinin işe yarayacağını düşünmektedir.
Üçüncü değişken, hükümetin/toplumun PKK’nın saldırı ve eylemlerine dayanıklılığıdır. Ağır bedeller ödeyebilen ve uzun süre dayanabilen toplumlar/ hükümetler, yıpratma stratejisi için uygun olmayan hedeflerdir. PKK tüm terörist örgütler gibi hükümetin/toplumun “zarar toleransını” iki faktöre dayanarak ölçmektedir: Rejimin tipi ile devletin geçmişteki tepkileri.
Rejimin tipi önemlidir. Çünkü demokrasiler terörün acı verici sonuçlarına demokratik olmayan rejimlerden daha az dayanıklıdır. PKK, AK Parti’nin yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimi, geçmişteki tutumu ve söylemlerinden yola çıkarak yıpratma stratejisine dayanma gücünü test etmektedir. Bu çerçevede kazanma umuduyla daha fazla eyleme odaklanabilir.
Tarihsel tecrübeler terörist taleplere boyun eğen hükümetlerin, yeniden terörist saldırılara uğramasının muhtemel olduğunu gösteriyor. Çünkü yıpratma stratejisi üzerine çalışmalar, teröristlerin, hükümetlerin geçmişteki tutumlarını göz önünde bulundurduklarını, boyun eğmeyi zayıflık belirtisi saydıklarını, yeni eylemler için cesaret aldıklarını ileri sürüyor.